Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ÇINAR

ÇINAR
@_RNK
Kork öyle bir mahkemeden ki Hakimin kendisi şahittir.
öğretmen/ okur
İlahiyat lisans+yüksek lisans
İstanbul/Sultangazi
şanlurfa
136 okur puanı
Nisan 2021 tarihinde katıldı
İçi ayrı dışı ayrı
Bir kapı kulpu avucumun içinde Açsam dışarıdayım, açmasam yanında. Var sandığım ortak noktalarımızın yokluğunu çekiyorum O an zil çalıyor kapının kulpunu başkaları için kullanıyorum Sanki hiç çıkmak istemiyormuş gibi, gelenlere"hoş geldiniz" diyorum. Ne tuhaf değil mi? Bir türlü ait olamadığım yerde, ne çok misafir ağırlıyorum.
Sayfa 33 - Turkuaz yayın
Reklam
Çocuk kanı
Bir zaman, bir padişahın müptelâ olduğu bir hastalığın ilâcı, bir çocuğun kanı imiş. O çocuğun pederi, çocuğu, hâkimin fetvasıyla bir para mukabilinde padişaha vermiş. Çocuk, mecliste ağlamak ve şekvâ yerine gülmüş. Sormuşlar: “Neden istimdad etmiyorsun, şikâyet etmiyorsun, gülüyorsun?” Demiş ki: “İnsan, musibete giriftar olduğu vakit, evvel pederine, sonra hâkime, sonra padişaha şekva eder. Benim pederim, beni kesilmek için satıyor. İşte, hâkim de ölmekliğime karar veriyor. İşte, padişah benim kanımı istiyor. Bu antika ve pek garip ve şekli çok çirkin ve hiç görülmemiş bu hale karşı, ancak gülmekle mukabele edilir.”
Sayfa 135
Aristo, "insan sevmediği bir kimseden öğrenemez," der.
Sayfa 86

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"eğitim kıvılcımla ateş yakmaktır. Boş bir kabı doldurmak değildir
Reklam
Bir doğru etmez
Bütün eksikliklerin toplamı eksiktir.
Sayfa 344 - Büyük doğu yayınları
Mücize
İnsan ne aptaldır! Mucize içindeyken mücize bekler.
Sayfa 246
Mucize
Koyu İslam düşmanı bir İtalyan muharriri bu nokta üzerinde başını döğer durur: -------Nasıl oluyor, nasıl oluyor da aralarında tek bir dönek çıkmıyor?.. Çünkü başlarındaki, Allah'ın en korunmuş ve en üstün Resullüdür.
Sayfa 224
Mutsuzluğun Sebebi
"mutsuzluğun sebebi bolca düşünme vaktine sahip olmandır. Kendini çalışmaya ver;dünyadaki en ucuz ve en yararlı ilaç budur. ___bernard shaw
Sayfa 322 - hayykitap
Manzara
Zaman bize bin türlü manzara sergiler Fakat hiç biri düşünce aynamızda olduğu gibi değildir
Sayfa 303
Reklam
Ne perişan gönül ve boş bir fikir Daima denenmişi denemek
Sayfa 239
herşey zıttıyla bilinir
Zira, güzelin güzelliğini artıran, çirkinin çirkinliğidir.
Sayfa 204
gerici kimmiş bak
Demek, insanın seyr-i ruhanîsinde çok tabakalar vardır. Bir tabakada, insanlara huzur u tevhid pek suhuletle nasib ü müyesser olur. Bir tabakasına da gaflet ü evham öyle istila eder ki kesret içinde gark olmakla tam manasıyla tevhidi unutmuş olur. Sukutu suud, tedenniyi terakki, cehl-i mürekkebi yakîn, uykunun son perdesini intibah zan ve tevehhüm eden bir kısım medeniler ikinci tabakadaki insanlardandır. Onlar, hakaik-i imaniyeyi derk etmekte bedevîlerin bedevîleridir. Risale-i Nur-Mesnevi-i Nuriye/211
yalanın şeklilleri
Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde;sözle, yazıyla, resimle ya da susarak.
Sayfa 63
Aşkın Asıl Sebebi
İkinci Remiz: Bazı eblehler var ki güneşi tanımadıkları için bir âyinede güneşi görse âyineyi sevmeye başlar. Şedit bir his ile onun muhafazasına çalışır. Tâ ki içindeki güneşi kaybolmasın. Ne vakit o ebleh; güneş, âyinenin ölmesiyle ölmediğini ve kırılmasıyla fena bulmadığını derk etse bütün muhabbetini gökteki güneşe çevirir. O vakit anlar ki âyinede görülen güneş; âyineye tabi değil, bekası ona mütevakkıf değil belki güneştir ki o âyineyi o tarzda tutuyor ve onun parlamasına ve nuruna meded veriyor. Güneşin bekası onunla değil belki âyinenin hayattar parlamasının bekası, güneşin cilvesine tabidir. Ey insan! Senin kalbin ve hüviyet ve mahiyetin, bir âyinedir. Senin fıtratında ve kalbinde bulunan şedit bir muhabbet-i beka, o âyine için değil ve o kalbin ve mahiyetin için değil belki o âyinede istidada göre cilvesi bulunan Bâki-i Zülcelal'in cilvesine karşı muhabbetindir ki belâhet yüzünden o muhabbetin yüzü başka yere dönmüş. Madem öyledir. يَا بَاق۪ى اَنْتَ الْبَاق۪ى de. Yani madem sen varsın ve bâkisin; fena ve adem ne isterse bize yapsın, ehemmiyeti yok. Risale-i Nur-Mesnevi-i Nuriye/177
Sayfa 177
ordunun şerefi bir şahsa verilmez
Beşinci Mesele: Nasıl ki bir cemaatin malı bir adama verilse zulüm olur. Veya cemaate ait vakıfları bir adam zapt etse zulmeder. Öyle de cemaatin sa'yleriyle hasıl olan bir neticeyi veya cemaatin haseneleriyle terettüp eden bir şerefi, bir fazileti, o cemaatin reisine veya üstadına vermek hem cemaate hem de o üstad veya reise zulümdür. Çünkü enaniyeti okşar, gurura sevk eder. Kendini kapıcı iken padişah zannettirir. Hem kendi nefsine de zulmeder. Belki bir şirk-i hafîye yol açar. Evet, bir kaleyi fetheden bir taburun ganimetini ve muzafferiyet şerefini, binbaşısı alamaz. Evet, üstad ve mürşid, masdar ve menba telakki edilmemek gerektir. Belki mazhar ve ma'kes olduklarını bilmek lâzımdır. Mesela, hararet ve ziya, sana bir âyine vasıtasıyla gelir. Senden güneşe karşı minnettar olmaya bedel, âyineyi masdar telakki edip güneşi unutup ona minnettar olmak, divaneliktir. Evet, âyine muhafaza edilmeli çünkü mazhardır. İşte mürşidin ruhu ve kalbi bir âyinedir. Cenab-ı Hak'tan gelen feyze ma'kes olur, müridine aksedilmesine de vesile olur. Vesilelikten fazla feyiz noktasında makam verilmemek lâzımdır. Risale-i Nur-Mesnevi-i Nuriye/175
Sayfa 175
Reklam
gönül dili
"Gönül dili" "biz" i gerçekten hissettiğin zaman ortaya çıkan duyguların, ilişkilerin dilidir. Yani Yunus Emre'ye aşinaysan, bu dili bilirsin. Bu evrensel bir dildir;altı aylık bir bebek bile bu dili hisseder.
Sayfa 62
Huzur İçin
İnsan hayatının refahta, sosyal kimlikte bulamaz. Ancak içindeki niyetin saflığında bulabilir.
Sayfa 57
Var mısın?
İç tanıklığa önem veren kültürde kişi önce, vicdanına hesap verir.Sınavda öğrencinin başına gözetmen dikmeye gerek yoktur. En önemli denetimci içindeki vicdanıdır.
Sayfa 33
mesneviyi Nuriye
İ'lem Eyyühel Aziz! Dünyada sana ait çok emirler vardır. Amma ne mahyetlerinden ve ne akıbetlerinden haberin olmuyor. Biri, cesettir. Evet, cesedin genç iken latif, zarif ve güzel gül çiçeğine benzerse de ihatiyarlığında kuru ve uyuşmuş kış çiçeğine benzer ve tahavvül eder.
Sayfa 115 - rnk
Görüyoruz ki kalp hangi bir şeye el atarsa bütün kuvvetiyle, şiddetiyle o şeye bağlanır. Büyük bir ihtimam ile eline alır, kucaklar. Ve ebedî bir devamla onun ile beraber kalmak istiyor. Ve onun hakkında tam manasıyla fena olur. Ve en büyük ve en devamlı şeylerin peşindedir, talebindedir. Halbuki umûr-u dünyeviyeden herhangi bir emir olursa kalbin istek ve âmâline nazaran bir kıl kadardır. Demek kalp, ebedü'l-âbâda müteveccih açılmış bir penceredir. Bu fâni dünyaya razı değildir. Risale-i Nur-Mesnevi-i Nuriye/120