Bu şehir öyle bir şehir ki, küçük bir kız üzülür üzüldüğü anlaşılmaz. Kuşlar Cehennem çığlıklarıyla ötüşür, duyan olmaz. Bir ağaç acıkır, kimse... hiç kimse umursamaz..
Ah doktorcuğum o şarkıyı alırken içimden dikkat et, çok güzel bir cümle vardır, o düşmesin: Vir qui veut me tuee, beni öldürmek isteyen hayat, c'est magnifique, muhteşemdir. Çocuğum hayat gerçekten muhteşemdir.
Bizi saran sıcaklığın. Soğuyan gecelerin. Ve geceleri bürüyen yıldızların. İki insanın sarılarak geçirdiği bu sarsıntı özü olmalı evrenin. Sonsuza dek varan, var eden, yaşatan, yaşamı ileri çağlara doğru devreden bu birleşme...
Hiç düşündünüz mü ölen bir insanı gerçekten bir kez daha görebilir misiniz? Ölen bir okula gidebilir misiniz? Ölen bir yerde uyuyabilir misiniz? O yıllar öldü o yılları bizi öldürecek biçimde yaşattılar
Hiçbir yalnış değişmedi, diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bulutları dağıtmak, güneş avuçlamak, çocuklarla tepelerde koşma, ağaçları, rüzgarları, güneşi, yağmuru, insanları onlarla birlikte yaşamak istiyorum.
Ben de çukura inen yokuşta uykuyu arıyor, Tanrı'nın var olup olmadığını düşünüyorum. Tanrının var olmayacağına inandığım geceye dek, ona hepimiz için uzun uzun yakarıyorum. Artık yakarmama gerek kalmadı. İstediğimi düşünebilirim.
Bizi bıraksalar. Ben onun dizlerinde yatsam. İçgüdülerimizle gövdelerimizi tanısak . Birbirimizi sevsek. Doğanın geliştireceği sevgi içinde büyüsek. Ana karnındaki çocuk gibi.