Anılar öldüremez. Dayanamayacağın kadar acıtır, belki. Ona direnebilirsek de bizi içine çeken boğucu bir dehlizden, üzerinde yüzdüğümüz bir denize dönüşür. Mesafeleri katedebiliriz. Ona hükmeder kendi irademizi kabul ettiririz.
Hanzala, ismi, cismi, duruşu çok net. Seyreden küçük bir oğlan çocuğu. Düşmanları da belli: Kısa, şişman, çirkin, dünyayı canları nasıl isterse öyle idare eden adamlar. Sebep oldukları yıkım da çok net.
Bir toplumun bilgi problemi varsa onlara bu bilgiyi sağlarız. Ama zaten bilgileri varsa ve buna rağmen sorun çıkarıyorlarsa onlar için “Daha fazla bilgiye ihtiyaçları var.”diyemeyiz... Eğer zihin bilgi ile yeterince dolmuşsa, boşluk kalptedir..
Hristiyanlıktaki en bilindik öğretiye göre insanlık dünyaya ceza olarak gönderilmişti. Kurana göre ise insan dünyaya sorumluluk sahibi olarak gönderildi. “Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, korktular. Onu insan yüklendi. “(Ahzap 72)
Gerçi Hz Adem’den bugüne kadarki zamanında, öyle görünüyor ki melekleri pek de haksız çıkartmadık. Bozgunculuk ve biz mi? Hadi canım sen de! Kan dökmek mi? Yok artık, hiç bize göre değil! Melekler biz insanları haklı bir sebeple eleştirmiş gibi gözükmüyorlar mı?
Allah bu güzel gözleri O’nun mahlukatını görüp düşünelim diye verdi. Bu yetiyi çalıştırmak da başarısız olursak Allah dünyayı görmemize izin verecek ama içindeki işareti görmemize izin vermeyecektir.