Dört elle sarıldığımız birçok kıymetlerin; uğrunda, sahici bir insan gibi kalbimiz ve kafamızla yaşamayı feda ettiğimiz binlerce sözde mühim şeylerin ne kadar kolay fırlatılıp atılabileceğini bana öğreten Yusuf! Benden de sana selam olsun...
Şu çok açık ki, bugünü yaşamak için öncelikle geçmişin kefaretini ödememiz, onun hesabını kapatmamız gerekir. Bu kefaret de ancak acı çekerek ve bitmek tükenmek bilmeyen bir emekle ödenir.
Ruhunun kurtuluşu için insanın Tanrı'ya benzer bir hayat yaşaması, yaşamın bütün zevklerinden kurtulması, çalışması, alçakgönüllü olması, sabretmesi ve merhametli olması gerekir.
Ve bu sayede bilgeliği, deliliği ve akıllı olmayı öğrendim. Fakat anladım ki, bu da çok güç bir iş. Çünkü bilgeliğin olduğu yerde çok fazla üzüntü var. Çok öğrenmek isteyen kişi, çok acı çekmek zorunda.
Sonsuz mekanda, sonsuz zamanda her şey gelişir ve mükemmelleşir, karmaşıklaşır ve farklılık kazanır…”
gibi sözler, boş sözlerdir. Bunlar, anlamsız kelimelerdir. Çünkü sonsuzlukta ne karmaşıklık, ne de yalınlık, ne iyi, ne de bir kötü vardır.
... Yoksa dini, dünyevî çıkarlarına alet eden insanlardan değil. Gerçekte bu tip insanlar inançsızdırlar. Çünkü inanç, onlar için herhangi bir dünyevi amaca ulaşmada sadece bir araçtır. Ki bu da kuşkusuz inanç olarak kabul edilemez.
Edebiyat dünyasına ilk olarak yazdığı şiirlerle giren Sabahattin Ali, şair kimliğinden çok edebiyatımızda öykücü kimliğiyle ön plana çıkar. Ali’nin ilk öykü kitabı olan “Değirmen (1935)”, “Dağlar ve Rüzgar (1934)” adlı şiir kitabından sonra yayımlanmış ikinci kitabıdır. Kitap, 20 yaş öyküleri olan acemilik dönemi ve 1930 sonrasında kaleme aldığı