Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Seninle kavgam kalmadı! Kendine iyi bak..."
Birinci dünya harbi ile birlikte ortaya çıkan uluslararası düzen, ulusların barış temelinde ilişkilerinin yapılandırılmasını amaçlayan kurucu bir idealizm merkezinde yapılanmıştır. 10 Ocak 1920'de İsviçre'de kurulan Milletler Cemiyeti devletler arasındaki sorunların barış temelinde çözülebilmesinia kurumsal imkanı olarak düşünülmüştür. Davet üzerine Türkiye'nin 18 Temmuz 1932'de resmen üye olduğu bu Cemiyet, idealize edilen etkinliği ve dinamizmi gösterememiştir. ABD ve Rusya'nın üye olmadığı Cemiyet, daha çok İngiltere ve Fransa'nın uluslararası çıkarlarının kurumsal hamisi olarak görev icra etme misyonunu üstlenmiştir. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisinin genel başka m Adolf Hitler'in 30 Ocak 1933 tarihinde iktidara gelmesi sonrasında Almanya, Versailles Antlaşmasını tanımayarak ülkenin Cemiyetten ayrılışı ilan etmiştir. Daha sonra 1 Eylül 1939'da Almanya'nın Polonya'yı işgali üzerine Fransa ve İngiltere Almanya'ya karşı savaş açmıştır. Böylelikle, devletler arasında ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkları barış temelinde çözülmesini öngören dünya siyasal sisteminin kurumsal yapısı kısa sürede çökmüştür.
Sayfa 32 - POLİS AKADEMİSİ YAYINLARIKitabı okuyor
Reklam
Das bin ich
Kadının Hitler’e olan sadakatinden de bahsetmişti: “Hitler, vahşetinin kanıtı inkâr edilemez olduğunda bile, kahraman olmaya devam etti. Kadının yorumları samimi olsa da, Adolf Hitler’de yücelikten başka bir şey görmeyi reddeden biriydi.”
Sayfa 230 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Hayatın bir "amacı" ya da "değeri" olabilmesinin ya da "sınırlarını aşmasının" bir yolu önemli bir iz bırakmaktır. Fakat insanlar çeşitli şekillerde iz bırakırlar ve o izlerin bir çoğu lekelerdir. Gerçekten insanlık tarihinde en çok etkiyi yapmış kişiler korkunç insanlardır. İzleri çoğu zaman ölüm ve tahribattır. Adolf Hitler, Joseph Stalin ve Pol Pot gibi. Tarihte etkisi olanlar, imparatorluklar kuranlar ve toplumları tahakküm altına alanlar, acımasız fatihler, tiranlar, soykırımcılar, tecavüzcüler ve yağmacılardır.
Sayfa 41
“Sana ait olan, seni bulur..”
The hope that had made the deprivations of the war bearable, explained the journalist Sebastian Haffner (who experienced the events in Berlin at first hand), was the constant reassurance that Germany was about to win. The shocking revelation that Germany had lost was scarcely understandable. Haffner, who was eleven on the day the Armistice took effect, entered a deep depression. “Where could one find stability and security, faith and confidence, if world events could be so deceptive? If triumph upon triumph led to ultimate disaster, and the true rules of history were revealed only retrospectively in a shattering outcome? I stared into the abyss.” He wasn’t the only one. Adolf Hitler recounted a similar bewilderment at the news, but a more dramatic outcome, as he buried his “burning head in the sheets and pillows."
Sayfa 59 - pdfKitabı okudu
Reklam
"Tolstoy da kitap yazdı, Adolf Hitler de. Sorun yazıda değil, kimin ne amaçla yazdığında. Tanrı bile kendini yazıyla anlatıyor. İyi ama yazının icadından önce Tanrı yok muydu?"
Sayfa 368Kitabı okudu
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.