Hakikati keşfetmek için kişinin önce kendini tanıması gerektiğini söylüyor. Bunu yapmak için de kişinin, her zamanki bakış açısından, hatta belki de kendi çağından ve ülkesinden kendini kurtarıp kendini uzak bir mesafeden tahlil etmesi gerektiğini söylüyor!
Hiçbir şeyin gizlenmediği bir sohbetin nasıl olacağını merak ediyorsunuz ya, bence cehennemden farksız olurdu. İnsanın kendisini bir başkasına açması ihanete davetiye çıkarmaktır, ihanet de insanı hasta eder, öyle değil mi?
Sırlarımızı bilen ve duygu dolu anlarımıza şahit olan kişilere karşı nefret besleriz. O anda istediğimiz şey anlayış değil, duygularımızın hâkimiyetini yeniden ele almaktır.
Her şeyin derin olduğunu düşünmek kötü bir özellik. İnsanın sürekli olarak gözlerini kısmasına neden oluyor, sonunda da isteyebileceğinden daha fazlasını buluyor insan.
"Ve sabahları kimse sizi uyandırmadığında, geceleri kimse sizi beklemediğinde ve ne dilerseniz yapabildiğinizde, buna ne dersiniz, özgürlük mü, yoksa yalnızlık mı?"
Freud haklıydı: Beyinde bilincin ötesinde olan ama hep tetikte bekleyen ve her an bilinçli düşünce sahnesine çıkabilecek olan bir düşünce deposu olmalıydı.
Herkes kendi ölümünün sahibidir. İnsanın hayatını onun elinden alma hakkımız olsa bile ölümünü elinden alma hakkımız asla yoktur. Bu onu rahatlatma filan değil, düpedüz zalimliktir!