Yazarın okuduğum ilk kitabı “Uçurtma Avcısı” idi. Üçüncü olarak “Ve Dağlar Yankılandı” eserini okudum. Eğer okumaya ilk bu kitaptan başlasaydım muhtemelen yazara ait tek kitap okumuş olacaktım. Olay örgüsü merak uyandıracak düzeyde tasarlanmış olsa da sürekli yeni eklenen karakterler ile olayı devam ettirmek kitabın olay gücünü kaybetmesine sebep
olduğunu düşünüyorum. Yan karakterler diyeceğimiz kişilerin anlatıcı olması bazı olaylarda oldukça kafa karıştırıcı olmuş. Bu yönü tüm ilgimi kitaba vermeyi güçleştirdi bu yüzden diğer kitaplara nazaran benim için sonda geliyor. Bu karışıklığın haricinde okunmaya değer
buluyorum.
Biyografi okumayı sevdiğim bir türdür. Hayatta her şeyi tecrübe edemeyiz. Çevremizde her zaman tecrübeli ve tecrübesini aktarabilecek insanlar olmayabilir ya da bu ana şahit olamayabiliriz. Biyografilerini okuduğum insanların hayatlarının genel hatlarıyla gerçeği yansıttığını düşünüyorum. Aynı zamanda bu gerçekliği okumayı seviyorum. Aylin’in hayatı olağan dışı ve sürükleyici. Okunmaya değer. Özellikle biyografi okumayı seviyorsanız kesinlikle okumalısınız. Ayşe Kulin’in okuduğum çoğu eseri sürükleyici ve bir şekilde sizi kitaba çekiyor. Keyifli okumalar.
Bazı kitaplar bir kaç kere okunmayı hak ediyor. Sihirli bir yeteneğiniz olsaydı ne olmasını isterdiniz sorusuna gelen yaygın bir cevap zihin okumak. Evet, kitabı okurken sanki gizli bir yeteceğim varmışsa başkasının zihnini okuyabiliyormuşum gibiydi. Zebercet’in bir şey düşünürken başka bir şey düşünmesi ve o düşünceye nasıl geçtiğini anımsamaması. Zebercet’in yaşamdaki sevgisizliği. Kitapta çoğu zaman takip etmekte zorlandığım duygu durumları da oldu ve bana oldukça karışık geldi. Bu yüzden düşünüyorum ki insan her yaşta okuduğundan da yaşadığından da farklı çıkarımlar be tecrübeler edinebilir. Bu yüzden kitap
ileriki zamanda bir kez daha okumayı hak ediyor.
Anayurt OteliYusuf Atılgan · Can Yayınları · 202329,9bin okunma
Spoiler!
Okuduğum kitapları unutmaktan korkuyorum. Bu yüzden inceleme yapmayı ihmal etmemeliyim. İncelemelere tekrar en sevdiğim kitaplar arasında olan Livaneli’nin Serenad’ı ile başlamak istiyorum. Yoksa, profesörün Serenad’ı mı demeliydim für Nadia... Serenad 500 sayfaya yakın olsada benim için çok kolay okunan bir kitap olmuştu. İçinde ki bilgiler yakın ve gerçek olduğu için ayrıca dikkatle okumuştum. Okuduktan sonra Struma’yı araştırmadan edemedim. Şu an incelemeyi yazarken de arkada “Serenade Für Nadia” çalıyor. Kavuşulamayan hikayeler... Olay ilerlerken profesör ve eşinin Türkiye’de buluşacaklarını düşünmüştüm. Struma’nın Nadia için mezar olacağını değil. Sonrası derin bir hüzün. Bu arada Türkiye’nin sosyolojik yapısından kadın ve toplumdan belli çıkarımlar yapılabilir. Maalesef şu zamana kadar değişen pek bir şey görünmüyor. Ne zaman değişir onu da bilemiyorum. Kitabı kesinlikle tavsiye ederim. Son olarak ~ “İnsan sadece insan.Seven, acı çeken, acıkan, üşüyen, korkan bir insan.”
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020136,2bin okunma