Tüm hüsranlar, insanlara dayatılan bir bedel olmak zorunda mı?
Yaşamının son dönemlerinde katı bir ahlakçılık ve Hristiyan öğretisi benimseyen Tolstoy, bugün Türkiye’de yaşasa iş yok diye isyan eden gençlere ‘delefonunu gözder’, tacize uğradığını söyleyen kadınlara ‘davet ettin ki oldu’ kadın cinayetlerine ‘erkek böyle istedi’ minvalinde açıklamalar yapan yobaz bir amca olacakmış.
Anna Karenina hayatım
Diriliş, Tolstoy’un yetmişinde kaleme aldığı ve ölümünden önce yayınladığı son büyük romanı. Hesaplaşmaları içinde en çetin ve sert olanı aynı zamanda. Romanı 1899’da yayınlanmaya başlasa da O, 1889’un aralık ayında “Koni’nin romanı” diyerek ilk satırlarını yazmaya başlamış. Koni’nin romanı diyor çünkü romanın kurgusunun esinlendiği olayı,
Henüz bitirmedim, ama beni etkiliyor hemde oldukça , yazınızı da okudum ve tam tahmin ettiğim gibi biryerden esinlenilmiş ve kendinden parçalar eklemiş . Tahmin ettiğim gibi dedim çünkü okurken gercekten bende hissettim.
Etkileyici olması aslında evrensel oluşuyla da alakalı bence. Sadece Rusya özelinde değil de insanın olduğu her yerde adaletsizlik, adam kayırmaca ve zulüm var maalesef. Burada bunları odağına alan ve konusundan pek sapmayan etkileyici bir anlatım var. Tolstoy'un hayatına temas eden noktaların olması da işin ayrı boyutu tabi. Ancak Tolstoy'un büyük romanlarında da bu ortak nokta hep var.