("Uyuyor musun?" diye bir sesin fısıldadığını hissetti, titredi. Suat'ın hitabına başını kaldırıp bakınca bunun kendine değil, eşinin sandalyesine eğilmiş, ona sorduğunu gördü. Bu seste öyle bir kollarına alma sıcaklığı, zevklerin hatıralarıyla titreyen gizli bir ahenk vardı ki bütün bu karıkoca samimiyet ve mutluluğunu gösteriyordu. Birbirine böyle sen diye hitap etmenin bahtiyarlığını şimdi anlamış, kendine hitap ediyor zannettiği Suat'ın sesindeki sıcaklık onu eritmişti. Şimdi bu seslenişin kendine olmadığını anlamaktan üzüldü, kahroldu. Ah bulsaydı, kendine de bu sesle, bu bakışla "sen" diyecek kadını bulsaydı...)
"hem bu ne zamandı?" diye sordu.
yanıtımın onu afallatacağını biliyordum. "on beş yıl önce."
birden soru sormayı bırakıp suskunlaştı. beklediğim gibi, aradan bunca yıl geçtikten sonra artık hayalî bir varlığa dönüşmüş birine hâlâ bağlı kalabileceğimi tahmin etmemişti.