'Mecburiyet'
Kitabı okumadan önce konusunu okumamıştım. Bu bana kitapla ilgili soracağım ilk sorunun 'Neyin Mecburiyeti?' olmasını sağladı. İlk sayfalardan itibaren Ferdinand'ın kendi huzursuzluğunu ve korkusunu yaşamaya başlıyorsunuz ta ki beklediği şey gerçekleşene kadar.
Tam da askerdeyken okuduğum bu kitap bana kendi içsel sorgulamalarımı ve tartışmalarımı kitapta bulmam beni bir nebze olsun rahatlattı.Kendimi bu konuda daha az yalnız hissettim. Sahi Ne'yin Mecburiyeti'ydi bu?
Bizi buraya getiren şey Ne'ydi?
Tüm bu zorundalıklar , bu düzen , bunca sistem ne içindi?
"Devlet bile bir insanı katil olmaya zorlayamaz, buna hakkı yok.”
Her ne kadar haklı olduğunu düşünseniz de Savaş'ın hiç bir zaman haklısı ,haksızı ve kazananı yoktur.
Yalnızca bir defa olan yaşama hakkımızı bu Ölme-Öldürme oyunundaki girdapa kapılmadan yaşamayı dilerdim.
Bütün bunları ben istemedim.Bu savaşı ben çıkarmadım,müsebbibi de ben değilim.
Aç gözlü, hırslı adamlar dünyayı felakete sürüklerken ölen hanesine eklenen birer rakamdan ibaretiz sadece .
İnsan gücünün yetmediği her şeyi kaderle ilişkilendirirmiş. Belki de bizim kaderimiz buymuş diyeceğiz ta ki kendi zincirlerimizi kendimiz kırana kadar.
Olabildiğince kendi düşüncelerimi aktarmaya çalıştım.Kitabı bir çırpıda keyifle okudum.
Savaşın insanda bıraktığı psikolojik ve fiziksel etkilerini ve gözardı edilen her şeyi yeteri kadar bizlere anlatan bu kitabı herkese tavsiye ediyorum.Keyifli okumalar.
