Üç gerçek biliyorum, Ama demem; Yohh yohh demem..! Ateş, sen beri gel! Er kişi niyetine Nasıl da kıldınız namazımı? Oysa ben hala diriydim, Bilemediniz nazımı niyazımı...
Bu gece, bu inip duran yağmur, yoluna devam eden rüzgar, yerinden ayrılmayan güneş,kökleriyle dillenen ağaç ve bu alkış için yeni hareketler üretmeliyim.
Reklam
Herkesin ve kalabalığın alkışlarından aşk ile müstağni kalanlar, kainattan ancak kendi anlayışiyle alkış seslerini alıyor ve gerçek saadeti yaşıyabiliyorlar.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Dünya telaşlarından uzak huzurlu insanların yaşadığı sakin bir adaya sonradan gelen "başkan", önce adanın ilk sahipleri olan martılarla kavga etmeye, sonra yavaş yavaş insanları kendisine benzetmeye başlıyor. Adalılar, soru sormaya korkan, düşünemeyen, her denilene alkış tutup "evet"leyen bir gruba dönüşüyor, ve henüz kitabı bitirmedim ama, muhtemelen adayı terk etmek zorunda kalacaklar. Üstelik sadece bu düşünemeyen tayfa değil, düşündüğü hâlde kurunun yanında yanan yaşlar da. (Filmin sonunu biliyoruz, kitabın da.) Livaneli yıllar öncesinden hakikatleri görmüş gibi, başımıza gelecekleri bilmiş gibi, adadaki son günlerimizi anlatır gibi yazmış. Keşke sadece kitap olarak kalsa, masal diye anlatılıp geçilseymiş. Çatık kaşlı, siyah elbiseli adamlar o adaya hiç gelmeseymiş.
Son Ada
Son AdaZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201351,7bin okunma
Neden kendimizi anıtlaştırmayı bu denli çok isteriz? Daha yaşarken bile. Yangın musluklarının dibine işeyen köpekler gibi varlığımızı ispat etmeye çalışıyoruz. Fotoğraflarımızı, diplomalarımızı çerçeveletip asıyor, gümüş kaplamalı bardaklar kullanıyor, yatak çarşaflarına adımızın baş harflerini işliyor, ağaçlara ve tuvalet duvarlarına isimlerimizi yazıyoruz. Hepsini aynı dürtüyle yapıyoruz. Bundan ne elde etmeyi umuyoruz? Alkış, gıpta, saygınlık? Yoksa yalnızca ilgi mi çekmek istiyoruz, ne tür olursa olsun ilgi mi istiyoruz?
Sayfa 133Kitabı okudu
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.