Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
19. yüzyılın sonlarında pek çok eğitimli Hintli de İngiliz sahipleri ta rafından aynı muameleye tabi tutulmuştu. Meşhur bir anekdot İngiliz ceyi mükemmel konuşan, Batı danslarını öğrenmek için kursa giden ve çatal bıçak kullanarak yemek yemeyi öğrenen hırslı bir Hintliyi anlatır. Yeni tarzıyla İngiltere’ye giden bu adam, University College London’da okur ve uzman bir dava vekili olur. Tüm bunlara rağmen, takım elbiseli ve kravatlı genç hukukçu, bir İngiliz kolonisi olan Güney Afrika’da ken disine benzeyen “renkli tenli” insanlarla üçüncü mevkide değil de birin ci mevkide seyahat etmekte ısrar ettiği için trenden atılır.
Sayfa 205Kitabı okudu
Gürpınar, bu mülâkatta bize, edebî eserin okuyucu ve gerçek hayatla ilgisini somut olarak gösteren ilginç bir anekdot anlatır: "...Muadele-i Sevda'nın neşri esnasında bir akşam "Steinburg" birahanesinde oturuyordum. Yanımda arkadaşlar da vardı. O zaman oralara çok giderdik. Gençlik zamanı... Muadele-i Sevda'nın mevzuu şöylece hülasa olunabilir: Bir adam karısını seviyor. Sadakatsizliğini bildiği hâlde boşamıyor. Kadını bırakamıyor... O sırada yanıma tanıdıklardan bir zat geldi. Dedi ki; şurada, pencerenin kenarında biri oturuyor hani içiyor, görüyor musun? Evet, dedim. Bu adam, dedi, yazdığınız romandaki tipin vaziyetindedir. Karısının kendisine ihanet ettiğini biliyor, yakalayıp öldüremiyor. Romanda verilecek neticeye göre hareket edecek. Siz ne yaparsanız o da onu yapacak... Muadele-i Sevda müellifi ayağa kalkarak ilâve etti: Baktım vaziyet fena. Romandaki adama karısını alelâde boşattım. Roman bittikten sonra bir çok mektuplar gelmeye başladı. Käriler niçin böyle bir kadını öldürtmediğimi soruyorlar. O zaman bu suallere cevap vermemiştim. Bugün size işin hakikatıni itiraf ediyor, iç yüzünü anlatıyorum..."
Sayfa 18
Reklam
Bu hususta rahmetli Hamidullah Hocadan dinlediğim bir anekdot vardır. 1960 li yılların başında, SSCB den dünyaya, Kur'an'ın en eski nüshasının Rusların elinde olduğu ve eldeki mevcut nüshalardan farklı olduğuna dair bir haber yayılır. Bu haber üzerine İslâm dünyası karışır. Bir çok ülkeden bilim adamları nüshayı görmek isterler ama Rusya
Sayfa 107 - Ötüken Yayınları
Necmeddîn Ömer en-Nesefî el-Kand’ında, İmam Mâturîdî'nin Hızır'ı (a.s.) gördüğüne dair bir anekdot paylaşır. Bu anekdota göre İmam Ebû Mansur Hızır'ı görmüş, ondan himmet istemiş, Hızır aleyhisselâmın duası akabinde imam hikmet ilmine vâkıf olmuş ve bid'at mezhep müdafilerine galip gelmiştir.
Sayfa 193 - Şamil YayıneviKitabı okudu
Olay tam olarak bu ya
"Fransızcanın bile etnik bir dil olarak yetersiz kaldığı bu dün­yada, Kürtçenin ilim ve eğitim dili olarak yeterli olacağını, ekonomik barışı getireceğini savunmak bir hayli zor görünü­yor. Hele Türkçenin de artık yetersiz sayıldığı, çocuklarımızın İngilizce öğrenim yapan kolejlere ve üniversitelere gittiği bir ortamda Kürtçe öğrenim, ancak çocukların gelecekteki başa­rılarını engelleyen geçici bir heves olur sanıyorum." (Türker Alkan , 'Öğretim Dili Olarak Kürtçe', Radikal Gazetesi) New York Times muhabiri Stephen Kinzer'in, Güneydoğu Anadolu' dan aktardığı bir anekdot, tam da bunu doğruluyor: "Diyarbakır'daki en yakın dostum, çocukların Kürtçe eğitim yapan bir okula gitmesini yasaklayan kanundan kişisel olarak rahatsızlık duyan, kültürlü ve meslek sahibi bir insandır. Ona bir gün çocuklarının kullanımı sınırlı olan bu dilde eğitim görmesini gerçekten isteyip istemediğini sordum. 'Tabii ki is­temiyorum' dedi. Çocuklarımın Kürtçe değil, Almanca ya da İngilizce öğrenmesini istiyorum. Ama seçme hakkım olmalı. Çocuklarımın Kürtçe eğitim yapan bir okula gitmemesi ge­rektiğine ben karar verebilmek istiyorum."
Sayfa 573
Hazin bir anekdot veriyor yine beynim... Her defasında umutla başlayıp yine sonunda yeisle biten bir hikâye...
Sayfa 161
Reklam
Ayşe Hümeyra Ökten kim?
Bu kitap, Cumhuriyet’in ilk döneminde tıp eğitimi alıp doktor olan Ayşe Hümeyra Ökten’in günümüz gençlerine örnek niteliğindeki hayat hikayesidir. Doktor Ayşe Hümeyra Ökten, 85 yıllık yaşamının yarım asrını hastalarına adar ve tek başına bir vakıf gibi hizmet verir. 1959’dan beri İslam dünyasının da çok yakından tanıdığı Ayşe Hümeyra Hanım birçok alim ve devlet adamının da doktorluğunu yaparak herkesin sevgisini kazanır. 1953’te Kızılay’ın teklifiyle Medine’ye görevli ilk kadın doktor olarak gider. Bu gidiş onun için bir dönüm noktası olur ve bir daha o kutsal topraklardan bağını koparamaz. Artık evi de Mekke ve Medine olur. Türkiye’de geleceğin başbakanlarının yetişeceği İmam Hatip Liseleri’nin kurulması için insanüstü gayretler gösteren Mahmud Celaleddin Ökten’in kızı olan Ayşe Hümeyra Ökten, kendisiyle yapılan bu söyleşide, babasını ve çevresini özel olarak anlatıyor, Mehmed Zahid Kotku, Babanzade Ahmed Naim, yahirü’l-Mevlevi, Mehmed Ali Ayni, Mahir İz, Nurettin Topçu, Orhan Okay, İsmail Fenni Ertuğrul, Mustafa Şekip Tunç, Küçük Hüseyin Efendi ve Mehmed Akif Ersoy gibi bir döneme damgasını vurmuş ilim adamlarının hayatına dair şimdiye kadar hiç bilinmeyen birçok anekdot aktarıyor.
Son ilke ostrakizm olarak adlandırılan, bir insanın Atina'dan 10 yıllığına sürgüne gönderilmesi işleyişinde görülmektedir. Meclis her yıl, kınk çömlek parçaları anlamına gelen ostraka sözcüğünden adını alan bu yöntem aracılığıyla sürgünün olup olmayacağına oylardı. Kırık çömlek parçalarına sınır dışı edilecek adayların adları yazılır ve
Sayfa 199Kitabı okudu
752 öğeden 491 ile 500 arasındakiler gösteriliyor.