Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir anekdot:
“Yanlış yaşanmış hayatın kıymetiharbiyesi yoktur ve hayat her türlü çabaya değer.”
Sayfa 440Kitabı okudu
Cemal Süreya’ dan bir anekdot:
“Birkaç kişi oturmuş konuşuyorduk. Daha önce hiç görmediğim bir genç de katılmıştı aramıza. Arkadaşlardan biri, “Keşke” dedi, “İstiklal Marşı için açılan yarışmaya katılmış öbür şiirler de yayımlansa. Hepsini görmüş olurduk.” Yeni tanıdığım genç buna şiddetle karşı çıktı. Öfkelenmişti birden, boyun damarları kabarıp inmeye başlamıştı. Ona göre İstiklal Marşı’mız, İstiklal Marşı’mızdı; öbür şiirlerin yayımlanması sakıncalı olurdu; kendimizi inkâr etmek olurdu. Nedenini sorduk. Şöyle karşılık verdi yeni genç: “— Ya onlardan biri daha iyiyse?.. Burda sorun İstiklal Marşı yarışması değil. Ayrıca bugün, birçok şairin, Mehmet Akif’in devreye girmesi üzerine yapıtlarını yarışmadan çektiğini de öğrenmiş bulunuyoruz. Seçme işlemi (TBMM oylaması) iki aday yapıt arasında yapılmış: Mehmet Akif’in ve Muhittin Baha’nın [Pars (?) – S.Ö.] şiirleri. Yani “İstiklal Marşı Yarışmasına Katılan Şiirler” adlı bir kitap düşünülemez. Ama yeni gencin bağnazlığı ürpertmişti beni.”
Reklam
Bu, Plutarhos'un rivayeti: Bir gün, Pyrrhus yeryüzünü almak için düş kuruyordu: "Önce Yunanistan'a baş eğdireceğiz" diyordu. -Ya sonra? Diye Cinéas sordu. -Sonra Afrika'ya el atacağız.
Sayfa 104 - FetihKitabı okudu
Kısa bir anekdot
Bir zamanlar bir heykeltıraş varmış. Koskoca bir granit bloğun üstüne eğilmiş, her gün bir şeyler yapıyor, bu biçimsiz taşa vurup duruyor, orasını burasını yontuyormuş. Günün birinde küçük bir oğlan gelmiş yanına. "Ne arıyorsun öyle?" diye sormuş. "Bekle hele," demiş heykeltıraş. Çocuk birkaç gün sonra yine gelmiş, bir de bakmış ki heykeltıraş granit bloktan çok güzel bir at yontmuş. Bakakalmış çocuk ata. Sonra heykeltıraşa dönüp sormuş: "Taşın içinde at olduğunu nereden biliyordun?"
Sayfa 125
"Freud hakkında bir anekdot duymuştum. Herhalde bilirsiniz: Üstat puroya çok düşkünmüş ve bir gün birisi ona bu tutkusunun nasıl yorumlanması gerektiğini sormuş. O da yanıt olarak 'Bazen bir puro sadece bir purodur' demiş."
Sayfa 66 - İletişim Yayınları 16.BaskıKitabı okudu
Bir misyoner tarafından başından aşağı su döküldüğünü fark eden, ölmekte olan bir köleye dair çarpıcı bir anekdot aktarır. Köle, bunu neden yaptığını açıklamasını istediğinde misyonerin cevabı şu olur: "Cennete gidebilmen için." Siyah köle buna karşı şöyle cevap verir: "Beyaz insanların bulunduğu bir cennete gitmek istemiyorum." Sonra arkasını döner ve ölür. #J.G.Herder
Reklam
Tarihi bir anekdot...
Crassus'u ise daha da korkunç bir son bekliyordu. Crassus yalnızca zengin bir para babası olmadığını, tıpkı Sezar ve Pompeus gibi savaşta askeri birliklere komuta edebileceğini göstermek istiyordu. Böylece Mezopotamya'da Parthialılarla savaş başlattı ve çoğu piyade olan 44.000 askerle sefere çıktı. M.Ö. 53'de Carrhae muharebesinde Partlar daha baştan çabuk davranarak Romalılara 10.000 oklu süvari ve 1.000 deveyle saldırdılar. Crassus teslim olmak istediyse de, Partlar öyle vahşice saldırdılar ki, yalnızca askerlerinin dörtte biri kaçıp hayatını kurtarabildi. Partlar bu paragöz adama duydukları öfkeyi herkese göstermek için ona özel bir son hazırladılar. Crassus'u boğazından aşağı erimiş altın dökerek öldürdüler .
Sayfa 58 - Scala YayıncılıkKitabı okudu
Muazzam bir anekdot...
Alınan alınıyor, satılan satılıyor, dönüş yoluna koyuluyorlar. Bir yerde mola verip konakladıkları anda Meysere bakıyor ki Efendimiz (s.a.v.) hesap kitapla meşgul...Efendimiz (s.a.v.) hesaplarla uğraşırken Meysere merakla, "Ey Muhammed! Ne yapıyorsun?" diye soruyor. Efendimiz (s.a.v.), "Ey Meysere, gel, şahit ol. Ben kervanla yola çıktığım zaman kendi kasamla kervanın kasasını ayırmıştım. Fakat nasıl olduysa kasalar karışmış. Ne yapsam da işin içinden çıkamadım. Sen de şahit ol ki ben kendi kasamı kervanın kasasına dahil ediyorum. Oradan üzerimde hak kalacağına benim neyim varsa oraya gitsin!" diyor.
Gerçek bir anekdot, yok edilişi çok daha iyi anlatacaktır:
Kaliforniya'daki henüz yabanıl yerli boylarının yok edilişinden mucizevi bir şekilde tek başına kurtulabilmiş bir yerli, yıllarca büyük kentlerin yakınlarında kimseye görünmeden, avlanmasını sağlayan oklarının uçlarını taşlardan yontarak yaşayabilmiştir. Zamanla av hayvanları azalmış ve günün birinde kentin bir kenar mahallesinde bu yerli, çıplak ve açlıktan ölmek üzereyken bulunmuştur. Ondan sonra da kalan günlerini Kaliforniya Üniversitesinin kapıcısı olarak sakin bir bi­çimde geçirmiştir.
Sayfa 61 - Yapı Kredi Yayınları – Eylül 1994Kitabı okudu
Bir de Hz. Ömer zamanından bir vaka.. Hz. Ömer, hilafeti zamanında cemaate soruyor: "Ben doğru yoldan saparsam n^ yaparsınız?” Cemaatten biri cevap veriyor: "Seni kılıçlarımızla düzeltiriz." Bunu işiten Hz. Ömer, Allah'a hamdü sena ediyor. Kuruşçev'e ait anekdot yakıştırma da olsa, Hz. Ömer'e ait bu mukaleme gerçektir. Bu.gerçeğin ifade ettiği anlamsa, müslümanların her hal ve şartta, kişilerin hatırına bakmaksızın İslam.'a ait doğruların söylenmesi gereğidir. İslam ahlakının kişilere telkin ettiği edep tavrı, İslam'a ait doğruları kişilerin hatırı için veya onlardan korkularak gizlenmesini tecviz etmemektedir.
Sayfa 89 - AkabeKitabı okudu
Reklam
anekdot
Öğrenilmesi en gerekli şeyin ne olduğu sorulunca, "Unutmanın nasıl ortadan kaldırılacağı," cevabını verdi.
Türkiye iş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Yazarın, kitabı ‘Annesinin Seccadesi’ne benzetmesi
“Bu kitapta birçok alıntılar, derkenarlar göreceksiniz. Bu alıntıların künyelerini dipnotlarda gösterdim. Yüzlerce pasaj, anekdot belli bir teknik ve üslup bütünlüğü içinde bir araya getirilmiş, telif edilmiştir. Kitabımı bu yönüyle ‘Annemin Seccadesi’ne benzetiyorum. Küçüklüğümde anneciğim, kullanılmaz durumdaki elbiselerden, kumaş parçalarından bizlere çantalar, kıyafetler yapar, bunlardan da arta kalan parçaları birbirine ekleyerek diker ve rengarenk seccadeler yapardı. Birçok çeşit kumaş ve değişik renklerden oluşan bu seccadeler, bende hep ‘terkip ve telif’ fikri uyandırmıştır. Bu kitap da birçok renk ve desenden oluşan ve kelimelerin tam da sözlük anlamına uyan bir ‘terkip* ve telif’tir.** Zira terkip*; birkaç şeyi birleştirip yeni bir şey meydana getirme; telif** de; bir araya getirilen unsurları uzlaştırma, uyumlu hâle getirme, demektir. Eskiler bu sebepten ‘kitap yazana’, ‘yazar’ değil, ‘’müellif’*** derlerdi.” ***müellif: bir araya getiren, uyuşturan, uzlaştıran. ~ Dr. Mustafa ULUÇAY ~
Sayfa 14 - Önsöz’den…Kitabı okudu
"Freud hakkında bir anekdot duymuştum. Herhalde bilirsiniz: Üstat puroya çok düşkünmüş ve bir gün birisi ona bu tutkusunun nasıl yorumlanması gerektiğini sormuş. O da yanıt olarak, 'Bazen bir puro sadece bir purodur,' demiş."
Sayfa 67 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Her aklıma geldiğinde güldüğüm bir anekdot :D
“Köyde yüz insan yaşıyordu ve ben doğarak bu nüfusu yüzde bir artırdım. Tarihteki en önemli adamların bir yerleşim yeri için yapabildiğinin ötesindedir bu.”
Sayfa 33 - Nora YayınlarıKitabı okudu
Ne hoş anekdot
Babam ve annem, Anadolu'­ nun ortasına daha yakın olması ve dolayısı ile daha fazla hizmet imkanı sağlayabilir düşüncesi ile Kastamonu'yu tercih edip oraya gidiyorlar. 16/17 Eylül 1919 gecesi, Atatürk'ün Samsun'a ayak basmasından dört aya yakın bir süre sonra babam, Kastamonu Valisi ve Alay Komutanı ile birlikte Atatürk'ün emrine geçiyor. (Bu iltihak olayı Atatürk'ün nut­kunda yer almış bulunmaktadır.) Kastamonu, Milli Mücadeleye katılmak üzere, İstanbul'dan Anka­ra'ya, İnebolu yolu ile gidenlerin -ki bir süre bu iki şehrimiz arasındaki tek yol burası oluyor- ve İstanbul'dan kaçırılan silahların geçtikleri önemli bir merhale halini alıyor. Bir ara İnebolu Kaymakamının değiş­tirilmesi zorunluğu doğunca, babam bu görevi de kısa bir süre geçici olarak üstleniyor. Aynı yolu izleyerek Ankara'ya gitmekte olan casus Mustafa Sagir hakkında ilk kanıtları saptayanın babam olduğunu, Sa­gir'in zorluk çıkarıyor diyerek babamı Ankara'ya şikayet ettiğini, Atatürk'ün babamın ileri sürdüğü kanıtların değerlendirilmesini iste­diğini, bu araştırmanın casusa idam yolunu açtığını, babamın kendisin­den değil, yakın arkadaşı İsmail Habip Sevük'ten dinlemiştim. (Baba­mın Kastamonu bölgesindeki güvenlik işleri ile ilgili durum üzerindeki bazı notları ve bazı yazışmaları, 1930'larda Antalya Milletvekili olan arkadaşı Ferruh Niyazi Bey aracılığı ile Atatürk'e yollamış olduğunu biliyorum. Sanırım bu belgeler incelenmek üzere bir yerde beklemekte­dir ve belki de araştırmacılarını bulmuştur.)
743 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.