yosun

"Bu... Arkadaşın bu mu?" Akhilleus keskin bir sesle, "Philtatos" diyor. En sevgili.
Reklam
Şairlerin dediği gibi, Akhilleus benim ruhumun yarısı.
Gökyüzünü delen bir mızrak gibi dimdik duruşuna baktım. Ona erişecek sözcükleri bulamıyordum. Belki de öyle sözcükler yoktu zaten. Boz kumlar, boz gökyüzü ve ağzım, hepsi kupkuru ve çıplaktı. Her şeyin sonu gelmiş gibiydi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Akhilleus durup biraz düşündü. Bu yönüne bayılıyordum. Bir şeyi kaç kere sorarsam sorayım, her defasında ilk kez soruyormuşum gibi cevap veriyordu.
Asla yağmur yağmayacak bu yerde gökkuşağı görme arzusuna kapıldı birden. Böyle arzuları bastırmalıyım, diye düşündü. Beni zayıflatırlar. Artık zayıf olma lüksüm yok.
Reklam
Elleri doğuştan hissiz bir insan gibiyim... Günün birinde onlara hissetme yetisi dayatıldı. Bu düşünce zihnini kapladı.Ve diyorum ki: "Bakın! Ellerim var!" Ama çevremdeki herkes, "El ne demek'?" diyor.
Denizin yanında o kadar küçüktük ki. Yok olduğumuzu bilmeden yok olduk.
Kışın bir deliğe gizlenen hayvanlar gibi kendi içime ne kadar çekilsem, başkalarının seslerini o kadar net duyuyor,kendi sesimi boğazımda işitiyordum.
Kendimi bütün ruhumla unutmanın uykusuna bırakmak istiyordum. Unutmam mümkün olsaydı, unutmak sürekli olsaydı, gözlerim kapansaydı da azar azar uykunun ötesine, mutlak hiçliğe gömülebilseydim, varlığımı artık hissedemez olacağım noktaya varsaydım, bir mürekkep damlasında, bir musiki ahenginde ya da renkli bir ışında erir giderdim ve sonunda dalgalar ve şekiller öyle büyürlerdi ki, hissedilemezin içinde silinir, yok olurlardı. O zaman dileğime kavuşurdum.
Dünyanın dört bir yanına yukarıdan bakarken, kendini o anda olduğu kadar canlı hissettiğini hatırlamıyordu hiç. Gökyüzünde bir gökyüzülük ve dünyada bir şimdilik vardı, önceden asla görmemiş ya da hissetmemiş veya farkına varmamış olduğu.
Reklam
"Hiç de bir şey söylemek zorunda değilsin,"diyor. " Yapmak zorunda olmadığın bir şey olarak hatırla bunu daima. Çoğu insan sırf bulunmaz bir söylememe fırsatını kaçırdığı için çok şey kaybetmiştir."
Sayfa 59
Aynı zamanda şu müthiş şeyi keşfedeceklerdir. Gelecek, gelecek olarak var olmaz; gelecek, bir yaratıdan, şimdinin bir parçasın oluşturmaktan başka bir şey değildir; bu yaşama, bu tedirgin, bu hüzünlü, bu acılı yaşama, günden güne kaçan uzaklaşan bu gelecek uğruna katlanmak, bu saçma sapan yaşamın en acı saçmalığıdır.
O zamana dek belli bir biçimde yaşamıştım; çünkü başkaları beni yönlendirmiş, bana öğüt vermişti: çünkü benim hakkımda, yalanlamaktan hoşlanmadığım belli fikirler oluşturmuşlardı; çünkü, farkına varmaksızın beğenilerine öykündüğüm, değerlerini benimsediğim insanlar arasında bulmuştum kendimi. Şimdi başkaları beni yadsıyor, beni tanımadıklarını öne sürüyor; bense, bendeki onların olan şeyleri yadsıyordum, onların bana dayattıkları şeyleri benim saymak istemiyordum. Şimdi korkusuzca kendi kendime soruyordum: Kimsin sen?
Sayfa 68
Peki beni düşleyenimden kim kurtaracak? Onu işinin başına çağıracak tan ne zaman sökecek? Onu uyandıracak çanlar ne zaman çalacak, horoz ne zaman ötecek, ses ne zaman yankılanacak? Onca zamandır kurtuluşumu bekliyorum! Tekdüze bir parçasını oluşturduğum bu aptalca düşün sonunu öylesine istekle bekliyorum ki!
Sayfa 51
Ama her şey dikkatimi çeliyordu - bir kadının bakışı, bir oğlanın küfrü, bir tiyatronun ışıklı harfleri. Kilise çanlarının her vuruşu ürpertiyordu beni: Anılarla geçmişe özlemler, zihnimin bulanık karanlığında yarışırcasına, ama yorgun, gidip geliyorlardı.
Sayfa 40
50 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.