Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
artık anladım başladığı yerde bitermiş tüm yolculuklar üç tur attım belki lakin Hala yolun başındayım
Uyandım, anladım ki: Bir büyük infilâk olacak. O infilâk ve inkılabdan sonra, Kur'an etrafındaki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur'an kendi kendine müdafaa edecek. Ve Kur'ana hücum edilecek, i'cazı onun çelik bir zırhı olacak. Ve şu i'cazın bir nev'ini şu zamanda izharına, haddimin fevkınde olarak, benim gibi bir adam namzed olacak ve namzed olduğumu anladım...
Reklam
İnleyen ruhunuzdaki yaraları okudum, gördüm. Aynı hastalığa tutulmuş olduğumuzu anladım.
Anladım ki öğrendiklerim,bildiklerim,duyduklarım aslında kendime koyduğum sınırlarmış. Ve ben bu sınırları yıkıp atıyorum zihnimden. Zira olma dedikleride oluyor insanın. Mümkün değil diye düşündükleri de yeri geliyor mümkün oluyor.
Verdiğin her kederin yüreğimde yeri var Hangi kitabı açtıysam seni okudum yıllardır Hangi aynaya baktıysam seni gördim Gel desen gelemem Git desen gidemem Öl desen kanım akmaz Anladım artık seni sevmek yüce bir şey Anladım seni sevmek Tanrıya yaklaşmak gibi.
Onların yaşamını tanımak zordu. Kentte ağır basan fakirlikti. Ama gene de yüzleri gülüyordu. ‘Doğru düşünemiyorum' diye düşündü. Verdiğim bütün yargılar kuşkusuz yanlıştır. Ama buraya gelince anladım ki şu yeryüzü dediğimiz yerde insanların pek azı refaha ermiş. Bu sözcüğü de sevmiyorum. Her şeyi unutmak elde mi? Bu acıyı da duymasam ne kadar da iyi olurdu.
Sayfa 20 - 1. Baskı Şubat 2006 İmge KitapeviKitabı okudu
Reklam
Sen çıktın sonra karşıma. Su gibiydin. Güzel. Aydınlık. Kelebek gibiydin. Narin ve kırılgan. Ay gibiydin. Gölgeli ve mahcup. Melek... Bütün kadim kitaplarda bahsedilen meleklerden biriyle karşılaştığımı anladım. Kendim dahil her şeyden ve herkesten vazgeçmek üzere olduğum, günlerin, haftaların, ayların tek bir gün gibi yaşandığı ve artık fark edilmek bile istemediğim zamanlardı artık. İlk defa hiç yalan söylemeden sokuldum birine. O kadar hassastın ki (güzel ve akıllı) ufacık bir yalan bile söylesem hemen anlayacağını, anladığını yüzüme vurmayacak kadar da zarif olduğunu ve bu zarafetin seni solduracak kadar üzeceğini gördüm bir kaç saat içinde. Aynı bir kaç saat içinde söz verdim kendime. Her ne olursa olsun asla yalan söylemeyecektim sana. Çünkü anlamıştım. Melektin sen ve meleklere yalan söylemek günahların en. büyüğüydü! Herkesin masumiyetini yitirdiği bir nokta olur. Daha doğrusu herkesin masumiyeti yitirdiğini fark ettiği bir an. Yoksa aslında eskidir kaybediş. En azından bende öyle oldu. Birdenbire fark ettim. Birdenbire... Seninle karşılaştığım ilk gün anlamıştım ömrümün kırılma noktasında olduğumu. Nedeni senin ışıltın mıydı benim sarhoşluğum mu? Bilemiyorum şimdi.
“Seni anladım. Aşktan korkmanın hayattan korkmak olduğunu da…”
İlk önce burnumla dürttüğüm klitorisini yavaşça yaladım, saçımı sertçe çekti, kalçasını ağzımın üzerinde hareket ettiriyordu. Dudaklarından boğuk bir fısıltı halinde anlaşılmaz kelimeler dökülüyordu ve onu tamamen çözülmüş halde görünce onun da bu konuda benim kadar çaresiz olduğunu anladım. Bana kızmıştı, o kadar kızmıştı ki muhtemelen bir yanı bacağını boynuma dolayıp beni boğmak istiyordu fakat en azından benim ona, basit bir sevişmeye nazaran pek çok açıdan çok daha samimi bir şey sunmama izin veriyordu. Dizlerimin üzerindeydim fakat o savunmasız ve çıplaktı.
Reklam
daha önemli işlerimiz vardı bizim
"her şeyi yaptım, her şeyi verdim, kabul ettim her şeyi ama o bir gün bırakıp gitti beni." biz kadınlar çoğunlukla buna yatkınız, neye? sunmaya, vermeye, iyileştirmeye, fedakarlık etmeye. neden? yeterki o mutlu olsun, ne olursa olsun, diye. oysa, dedi;
Tülay Kök
Tülay Kök
sen kendine ait parçaları tek tek terk edip feda ettiğinde ortada sen diye
Gelmemişin biri... Onu, beni ve durumumuzu anlatan sihirli bir öykü olduğunu anladım sonra bu iki kelimenin. Gelmemişin biri...
Gel, yavrucuğum, meleğim.” Bana söylediğini zannederek yaklaştım. Fakat o bana değil, başka tarafa bakıyordu. “ Ah, canım, benim ne kadar çok ıstırap çektiğimi bilseydin, şimdi geldiğine o kadar seviniyorum ki....” Annemi tahayyül ettiiğini anladım ve durdum, kaşlarını çatarak devam ediyordu. “Seni kaybettiğimi söylediler, saçmalığa bak! Senin benden evvel ölmene imkân var mı?” dedi ve korkunç, isterik kahkahalarla, gülmeğe başladı. Ancak kuvvetle sevebilen insanların yeisleri de kuvvetli olur; sevmek arzusu, onlara ıstıraplarına panzehir gibi gelir, şifa verir.... Bunun için insanın manevî tabiatı, maddî tabiatından daha dayanıklıdır: Istırap hiç bir zaman öldürmez. Bir hafta sonra büyükannem ağlıyabiliyordu ve bi-raz da iyileşmeğe başladı.
Sayfa 150Kitabı okudu
Anladım; hepsi boş; hepsi yalan Senin çaresiz dertlerinden kime ne Ne anlayan bulunuyor, ne hatırlayan
Ümit Yaşar Oğuzcan
Ümit Yaşar Oğuzcan
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.