Yiba Glass, meşhur öyküsünde insanların birbirini bilinçli ya da bilinçsiz olarak yanlış anlamasını, yapılması gerekenlerin yapılmamasını ve gerekçesini şu şekilde ifade eder: “Bu öykü Herkes, Birisi, Herhangi Biri ve Hiç Kimse adlarında dört kişi ile ilgilidir. Yapılması gereken önemli bir iş vardı ve Herkes bu işi Birisi’nin yapacağından emindi. Birisi bu duruma sinirlendi, çünkü iş Herkes’in işiydi. Herkes işi Herhangi Biri’nin yapabileceğini düşünüyordu. Fakat Herkes’in o işi yapamayacağını Hiç Kimse anlamamıştı. Sonuçta Herhangi Biri’nin yapabileceği bu işi Hiç Kimse yapmadığından Herkes, Birisi’ni suçladı. Yani birbirini can kulağıyla dinlemeyen herkes birbirini suçladı” (akt. Okutucu, 2003). Bu olay günlük yaşamda sıkça rastlayabileceğimiz, günlük işlerin yapılmasında ve karşı tarafın iletilen anlamı doğru kavramayıp davranışa dönüştürmesi sonucu yaşanabilecek problemlerde dinlemenin vazgeçilemeyecek işlevini gözler önüne sermektedir.
Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 2/1 2013 s. 49-83, TÜRKİYE International Journal of Turkish Literature Culture Education Volume 2/1 2013 p. 49-83, TURKEY
*NİÇİN DİNLEMİYORUZ? DİNLEYEMEME PROBLEMİNİN SOSYOKÜLTÜREL ANALİZİ - Sedat MADEN
Ve sevgili dostum, yanlış anlaşılmaların ve tembelliğin, dünyada entrika ve kötülükten belki daha fazla yanılgıya yol açtığını bu küçük meselede bir kez daha anlamış oldum. En azından entrika ve kötülük daha sık yaşanan şeyler değil.
İstersen konuşalım, lakin sözden ne çıkar? Şimdiye kadar kim bilir kaç hayvan yükü kitap okudun, ne anladın? Hiç, değil mi? İnsanların bilgisi nedir? Zevk ve kibirlerinin ihtiyacı olan sanayiye ait olanları diyelim ki bir şeydir. Lakin hak ve hakikate dair ne bilirler? Hiç! Akıl denklemiyle hakkı itiraf mümkündür. Fakat bilmek, anlamak mümkün mü? Ne konuşalım? Harfleri birleştirmekle hikmet noktası bilinir mi?
Bu anda garip bir hal hissediyordum. Koca bir medeniyetin, yedi bin senelik insanlık çabasının mahsulü olan bilgiyi küçümseyen bu tuhaf kılıklı mecnunun sözlerindeki büyüklük bana pek büyük bir küçüklük vermişti. Pek mütevazı, pek acizdim. Ağız açmaya muktedir olamayarak gözlerimi rica edercesine, yardım dilercesine kendisine diktim. Gülümseyerek dedi ki:
Yorucu faraziyeleri bırakalım da biraz kendimizden
geçelim, olmaz mı?
Sayfa 12 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Aynalı Dede
O haberciler göndermez, sadece deneyim bizi Dostoyevski'ye götürür. Ve onun şahitleri yoktur, bedeninde ve zihninde sanatçının şu üç mistik biriminden başka: Yüzü, kaderi ve eseri .