“Uygar kişi rahatsız insandır: sürekli huzur bulmağa çalışır, ama bulamaz — bir noktada dursa, huzura ulaşır gibi olsa, o noktada konumu onu başka bir noktaya götürür; yani, yine, huzursuzluğa…”
“Alışılmışa alışamayan insandır temelde uygar kişi — içinde bulunduğu toplumsal çerçeveye alışır alışmasına, ama alışmaya alışamaz bir türlü. Garipser durur…”
“Böylece, uygar kişi hem kendi yaşamına dışarıdan bakabilen, hem de kendi yaşam biçimi dışındaki yaşama olanaklarına içten, içeriden bakmağa çalışan insandır.”
“Uygar kişi, kendini gittikçe daha geniş insan bağlamları içinde görebilen, böyle bağlamlar içine koyabilen kişidir. İnsanlık ufku geniş olan, hep de genişleyen kişi…”
“...Devletin varlığı, bağımsızlığı, egemenliği, iç ve dış güvenliği, özellikle de ülke bütünlüğüne yönelik eylemler, vatana ihanet suçu sayılmıştır. Ayrıca, devlete karşı ayaklanarak silahlı çeteler kurmak, halkı kışkırtarak silahla ayaklanmaya teşvik etmek, yabancı güçlerle işbirliği yaparak devlete karşı komplo kurmak, yabancı güçler lehine casusluk yapmak ve devlet sırları yabancılara ifşa etmek, vatana ihanet suçları arasında yer almıştır.”
“Aksinin iddia edilmesine rağmen, Türkler yabancı dinlere o kadar saygılı ve o din mensuplarına karşı o kadar anlayışlı ve hoşgörülü davranmışlardır ki, Michelet‘in Fransa Tarihi isimli eserinde belirttiği gibi, Voltair’in aşağıdaki sözleri, Lozan Konferansında da dile getirilmiştir: “Kendi Küçük çevremizden çıkalım ve dünyamızın geri kalan kısmına bakalım. Büyük Türk, çeşitli dinlere mensup yirmi halkı barış içinde yaşatmaktadır. İkiyüz bin Yunanlı İstanbul’da güven içinde yaşamaktadır.”