Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.17
Aslı Kaya
Aslı Kaya
@aslikkk
Lisans
Ankara
8 Kasım
623 okur puanı
Kasım 2020 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Varlıklı Rex Fortescue içtiği bir yudum çay ile hastalanıp ölüyor. Birkaç gün sonra kütüphanede eşi ve daha sonda esrarengiz bir şekilde masum hizmetçi bahçede ölü bulunuyor.
Kitap sayısı az olmasına rağmen olay örgüsü çok karışık ve karakter sayısı fazla. Okurken en çok zorlandığım kitabı bu oldu sanırım. Ama yine de çok akıcı, keyifliydi ve ben yine katili bulamadım hatta ters köşe oldum.
Agatha'nın zaten tüm karakterleri potansiyel katil olma özelliği taşıyor. Her seferinde herkesten şüphelenip yine katili bulamıyorum.
Yoğun sisli bir akşamda yolunu kaybeden ve arabası çukura yuvarlanan birisini düşünün. Yardım istemek için girdiği evde tekerlekli sandalyede ölmüş bir adamla karşılaşıyor ve arkasındaysa şık elbisesiyle elinde tabanca tutan bir kadın.
Kadın kocasını öldürdüğünü iddia eder ancak adam buna inanmayıp evdeki herkesi sorgulamaya başlar.
Yine Agatha yapmış yapacağını. Son derece sürükleyici bir kitaptı ve ben yine bir günde okudum. Sonlara doğru her sayfada katilin kim olduğu değişiyordu ama bu sefer de katili bulamadık çünkü en ummadığımız kişi çıktı. Son 3 sayfası inanılmazdı benim için.
Sıfır noktası.
Kitabı henüz bitirdim, yoğun duygular içindeyim bunu nasıl aktaracağım bilmiyorum. Klasik Agatha kitaplarıgibi değildi bu. Çünkü genelde kısa bir gişi ve 10 15 sayfa sonra cinayet olur soruşturma başlar. Ancak bu kitap çok farklıydı. Yaklaşık 100 sayfa kadar hiçbir gelişme olmadı. Sırasıyla herkesin hayatına geçmişine, duygularına ve düşüncelerine tanıklık ettik. Bay Treves'in gelişiyle olay net bir şekilde başladı. Ama herkes ve her şey o kadar şüpheli ki. Okudukça kitabı elimden bırakmadım çünkü katili öğrenmeden asla rahat edemezdim. Ve öğrenince de şok oldum ve ters köşe oldum zaten.
Her Agatha okuyuşumda Agatha' yı takdir ediyorum ama bu kitabında bir başkaydı. Bu nasıl bir kurgu nasıl bu nasıl bir detay inanamıyorum. Yaşasaydı eğer onunla tanışmayı öyle çok isterdim ki. İlginç olan şu ki bu kadar kurgu ve detayla hem farklı hem de bu kadar çok sayıda kitap yazmış olması. Agatha gerçekten bir usta.
Kitaba dönecek olursam, bu sefer kahramanımız başmüfettiş Battle. Battle tatilinin son günlerindeyken yeğeni acemi Jim tarafından ilginç bir telefon alır ve onun yardıma ihtiyacı olduğunu öğrenir, seve seve kabul eder. Sonrasında zaten karmakarışık bir ip yumağıyla karşı karşıya kalır. Ve köşke gitmesiyle asıl hikaye başlar.
Çok hatta inanılmaz lezzetli ve keyifli bir kitaptı. İyi ki okumuşum.
Okur Takip Önerileri
Acı Kahve...
Ünlü bir fizikçi olan Sir Claud Amory savunma sanayi alanında çok önemli bir formül geliştirir. Ancak aile fertlerinin bu formülü çalacağından şüphe etmektedir. Bu konuda ona yardım etmesi için ünlü dedektif Hercule Poirot'yu malikanesine davet eder.
Bu sırada Sir Claud Amory tüm aile fertlerini de çağırmıştır. Yemek sonrası kütüphanede bir yandan kahvesini yudumlayıp, bir yandan da onlarla sohbet ederken formülün çalındığını fark eder. Uşağına gizlice kapıyı kilitlemesini emreder, misafirlerine ışıkların kısa bir süreliğine kapatılacağını ve formülü çalan kişinin kağıdı sehpanın üzerine koymasını söyler.
Ancak Işıklar yandı misafirler kendilerini hiç de beklemedikleri bir manzaranın içinde bulurlar; ortada boş bir zarf ve bir ceset vardır.
Poirot malikaneye ulaştığında Sir Claud Amory'nin cansız bedeniyle karşılaşır.
Şimdi her şey ünlü dedektifin keskin zekasına, müthiş dikkatine ve eşsiz gözlemine kalmıştır...
Poirot'yu çok özlemiştim. Bu kitabıyla birlikte tekrar buluştuk. Yine gizem yine şüphe yine macera. Agatha'nın kalemini okumak uzun süre sonra çok iyi hissettirdi ve ben tabi ki tüm karakterlerden şüphelenip katili yine bulamadım. Hiç beklemediğim diyemem ama ihtimal vermediğim birisiydi. Bu akıcı, sürükleyici okumaya bayılıyorum, Agatha bu alanın kraliçesi benim gözümde. 1 günde başlayıp bitirebilirsiniz çok uzun bir kitap değil. Diğer kitaplarını da temin ettim kısa sürede sabırsızlıkla onları da okumayı bekliyorum.
Sır.
Hacmi küçük olduğu için hemen okunup bitecek bir kitap gibi duruyor ama üstünde durup tek tek okunulacak kadar kıymetli hikayeler. Her biri birbirinden bağımsız gibi görünen ama içten içte bağlı olan 8 hikayeden oluşan bir kitap. Özellikle 'Satılık Huzur' hikayesinde Ya Tahammül Ya Sefer kitabındaki İlhan ile karşılaşmak beni çok şaşırttı. Ama gelecekteli İlhan'ı bu şekilde görmek açıkçası biraz üzdü. Kutlu'yu ilk defa okumak için tercih edilecek kitaplardan biri olduğunu düşünmüyorum. Son hikaye ilki ile bağlantılı, ilki hepsiyle bağlantılı. Başka bir kitaptaki karakter bile diğer kitapta karşımıza çıkabiliyor. Kutlu çok dikkatli ve uyanık bir şekilde okunmalı diye düşünüyorum.
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. 3 bölümden oluşuyor, ilk bölümde felsefe ve din açısından geçmişten günümüze örnekler sunuyor. İkinci bölümde kişisel gelişim mi yoksa kadim düşünce mi sorusunun cevabını arıyoruz. Üçüncü bölümde ise (favori bölümüm) bu çağın özneleri yani öğrenci-veli-öğretmen üçlüsünün hayati önemine dikkat çekilmiş.
İlk 60 70 sayfayı okurken çok sıkıldım. Normalde bu ifadeyi her kitaplarda kolay kolay kullanmam ama gerçekten sıkıldım hatta artık son sayfaları atladım. Bence gereksiz uzatılmıştı. İkinci bölüm de idare ederdi ama üçüncü bölüm benim için can alıcı bölümdü. Nerdeyse her cümlenin altını çizdim. Çok beğendim, inanılmaz kıymetli cümleler var. Son 40 50 sayfa çok dikkatli tane tane okunmalı. Umarım gençler halinin farkına varıp bilinçlenmek, zamanın kıymetini bilmek için geç kalmadan doğru adımlar atmaya başlarlar.
Hayat Böyledir...
Süleyman, eşi Zinnure ve kızı Fatma'yla birlikte kan ter içinde saatlerdir lunaparkın çıkışını arıyor. 1 saat önce baktığında saat on birdi. Saate bakıyor hala on bir. Aradan zaman geçiyor bakıyor tekrar on bir. Zamanın geçtiğini zannediyor ama Süleyman zamanın, hayatın içinde kayboldu farkında değil.
Arıyor, soruyor. Süleyman tekrar kayboluyor.
Lunapark, hayat.
Ne kadar kurtulmaya çalışsan da ne kadar istemesen de gelip yakana yapışıyor o hayat.
İnsanlar akın akın bilinçsizce tek bir yere gidiyor. Bu sefer Süleyman o yolu deniyor.
Yok bu da olmadı.
Süleyman ordan ayrılıp yeni yollar bulmaya çalışıyor. Tel örgüyü takip edeyim belki bulurum diyor. Halbuki çocukluğundan beri geldiği adı gibi bildiği park. Çıkışın yeri belli çay bahçesinin yanında.
Çay bahçesini buluyor. Oh be diyoruz çıkışı buldu.
Çay bahçesi kapalı. Önünde yaşlı bir amca oturuyor.
Kaybolmuş, bilen birisini bekliyor. Ama Süleyman da bilmiyor.
Ne kadar çıkışı arasa da pes ediyor Süleyman. Sarhoş yaklaşıyor ve diyor ki: "Buradan çıkacağınızı zannettiniz değil mi?... Ohooo... Aptallığı bırakın. Çıkış mıkış yok..."
"Bu dünya hayatı oyundan ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ebedî ahiret diyarı ise, hayatın ta kendisidir. Keşke bunu bilselerdi..."
Ankebût, 64.
Ahir Zaman Yazıları...
Ahmet Murat'ın kalemini ilk kez okudum, uzunca zamandır merak ediyordum. Kitap 50 ye kadın denemeden oluşuyor. Dili, önceden okuduğum yazarlara nazaran biraz daha ağırdı. Yani öylesine okuyup bitecek, elime aldım akşama bitti diyebileceğim türde bir kitap değildi. Sıradan, günlük konular hakkında yazdığı yazılarda bile durup "bunu hiç fark etmedim, bunu hiç böyle düşünmemiştim" dediğim çok oldu. Sıradışı bir bakış açısı var Ahmet Murat'ın. Kendisi şöyle ifade ediyor: Her şeyin her şeye, her şeyin bir şeye bağlandığı yazılar diye, gerçekten öyle.
Benim en beğendiğim denemelerden bazıları şunlardı:
"Bilmez insan kadrini, alemde insan olmayan"
Ramazan: Bir Ricat
Mescid-i Aksa'dan Daha Mübarek Olan
Diiğer kitaplarını da merak ettim, listeme eklemeyi düşünüyorum.
Sefer de içimde, tahammül de.
Çok uzun zamandır listemde olan bu kitabı okumak bugüne nasip oldu. Mustafa Kutlu okuyan kesim bence farklıdır. Bu kitabın her insana aynı tadı vereceğini düşünmüyorum. Çünkü Mustafa Kutluca diye bir yazma stili var ve bu kitap tamamen öyle yazılmış. Okurken çok şaşırdım baştan başlar okur giderim diye düşünmüştüm ama biraz çarpık bir kitaptı. İlk bölümü bitirdim ikinci bölüme geçince tekrar ilk bölümü okuma ihtiyacı duydum aynısı üçüncü bölümde de oldu. Kitabı analitik okumak gerek, öykü gibi okunabilen bir kitap değil. Kimin gözünden olaya şahitlik ettiğiniz okudukça yavaş yavaş çözüyorsunuz; olayları, kişileri, zamanı yerine yerleştirmek biraz zamanımı aldı.
Bir söz var ya "ne oldum değil, ne olacağım diyeceksin" diye. Asım, Yunus, Veysel ve niceleri. Bu hiç bitmeyecek. Manâsız makam ve mevki sevgisi, imanı kökten sağlam olmayan her Müslüman'ın kalbine girecek hatta hayatının ortasına yerleşecek kadar korkunç bir sevgi. İşte bazı istisnalar hariç; davasına son nefesine kadar sahip çıkan Murat gibi...
Kitabı en net anlatan 2 alıntı ile bitireceğim incelememi:
Bir kere taviz verildi mi, asla çiğnenmemesi, gereken unsurlar bir kere gözden çıkarıldı mı, kalbin aynası bir yerinden çizildi mi, kefareti büyük oluyor.
En acı kayıp budur: Gerilemiş ruhların mütemadiyen tavizler vererek hayatla, zaruretle uyuşmaları...
"Elbette her zorlukla beraber bir kolaylık vardır..."
Köyünüzde hiçbir şeyden habersiz hayatınızı sürdürürken bir gün sonrasında Rus askerlerin önünde esir olarak Sarıkamış'a kadar yürütüldüğünüzü, ardından trenle Sibirya'ya yolculuk yaptığınızı düşünün. Yanınızda babanız, amcanız ve arkadaşlarınız. Ardında anneniz, teyzeniz ve kız kardeşleriniz.
Bekir Ağa ve Molla Şükrü yüzlerce esir
Hayatınızdaki duygusal atmosfer aslında tamamen sizin elinizde.
Eşimizle olan ilişkimiz hayatımızı zehir de edebilir ya da ayaklarımızı yerden kesecek kadar ilk günki gibi mutlu da edebilir. Bu tamamen bizim elimizde. Bütün sorunu hep karşımızda arıyoruz ama ilk önce kendimizi tanımalıyız. Biz ne istiyoruz? Bizim duygu depomuzu ne dolduruyor? Nasıl bir sevgi dili gösterilmesini istiyoruz? İlk önce bunu öğrenip ona göre hayatımıza, ilişkimize yön verebiliriz. İşte tam bu noktada ilaç gibi gelecek, imkansızı mümküne çevirecek kitap bu kitap.
Yazarın ilişkiler üzerinden örnek vermesi bütün kitabı çok daha anlaşılır hale getirmiş. Dili akıcı ve bol örnekli bir kitap olduğu için her insana hediye edip mutlaka hatta zorla okumasını istemek geldi içimden. Umarım ilişkisini bitirmek yerine tamir etmek isteyenlerin yolu bu kitapla kesişir. Ben çok beğendim, okurken çok keyif aldım. İlerde evlendiğim zamanda tekrar başvurup destek alacağım bir kitap olarak görüyorum.
Salât ve Selâm Senin Üzerine Olsun Ey Allah'ın Resûlü!..
Efendimiz (sav)'ı en güzel, en anlaşılır ve en anlamlı şekilde anlatan kitap diyebilirim. Siyer bir kerede okunup bitecek bir ilim değil aksine sürekli taze tutulmalı hayatın her döneminde mutlaka okunmalı. Benim üçüncü okuyuşum oldu ama yine İlk günki gibi okudukça her şeyi ben yaşadım, yine İlk günki gibi hissettim, yine İlk günki gibi göz yaşı döktüm.
Rabbim bizi Efendimiz (sav)'e layık ümmet eylesin, onun şefaatine nail olabilmeyi nasip etsin inşallah.
Efendimiz (sav)'ın imanını, eminliğini, sadakatini, eşliğini, babalığını, şefkatini, sevgisini, merhametini, cihat taktiklerini, siyasi hamlelerini, müşriklere olan sabrını, yaşadığı imtihanları ve yokluğu, dostluğunu en iyi siyeri okuyarak anlayabiliriz. Bu kitap da öyle oldu, okudukça tüm sahneler film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Okumaya doyamadım. Zaten ona, hayatına doyum olmaz ki.
Rabbim istifade edebilenlerden eylesin.
Böyle muhteşem bir eseri bu dille bize bırakan Salih Suruç'a ayrıca teşekkür ederim, Allah razı olsun.
Ne yapalım olan da kaderdir, olmayan da.
Saf, masum Zehra'nın nasıl yaman ve cesur Zehra oluşuna tanıklık ediyoruz. Tabi sevdasına sahip çıkamayan Cihan, gözünü paradan ayıramayan, sevmeyi bilmeyen, ipsiz Kemal ve namus abidesi olup her türlü namussuzluğu yapan Ahmet'i yani Zehra'nın abisini de es geçmemek lazım. Hayat da böyle aslında açık olsun diye ümit ettiğimiz, emin olduğumuz kapılar kapanıyor, hiç ummadığımız başka kapılar açıyor. Zehra öyle çok kapıdan geçiyor ki, çektiği acıyla, hüzünle, yoklukla, çaresizlikle yalnız kalıyor.
Olan örgüsü harika, tam Mustafa Kutlu'ya yaraşır akıcılıkta bir kitap. Elinize aldığınızda kitabı bitirmeden bırakamıyorsunuz. Nitekim öyle de oldu sabah başlamıştım akşamüzeri bitti çünkü Mustafa Kutlu okumak bunu gerektirir.
İnanılmaz lezzetli bir okumaydı gayet net ve akıcıydı. İyi ki okudum sonraki Kutlu kitabımı sabırsızlıkla bekliyor olacağım.
Bir ilim yolcusunun Semerkant'tan başlayıp Buhara'ya, Merv'e, Basra'ya, Rey'e, Haremeyn'e ve daha nice merkeze uğrayarak kâh ferahlık kâh meşakkat içerisinde geçen rihlesi ve tek tanığı kendi derlediği risale hacmindeki bir günce. Ömür, macera, ilim.. Her şey biter, yazı kalır.
Bu alanda yazılmış tek eser niteliğini taşıyor. Hicri ikinci yüzyılda bir muhaddisin ilim serüvenine tanıklık edip okudukça onunla birlikte yolculuk yapıp onunla birlikte hadis dinliyoruz onunla birlikte yaşıyoruz her şeyi.
Tek bir hadisin dahi ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha anlamak için okunması gereken bir eser.
Tüm râvilere rahmet olsun.
Yardım etmek için uzandığınız her el, kendi elinizdir.
Çok uzun zamandır günde 200 sayfa kitap okuduğumu hatırlamıyorum. Nurullah Genç söz konusu olduğunda muazzam bir kitap olacağı beklentisi içindeydim ama bu kadarını gerçekten beklemiyordum. Okudukça sanki ben yaşıyordum, bütün duyguları hüznü, acıyı, mutluluğu, çaresizliği, öfkeyi, korkuyu, sevinci, heyecanı, özlemi hepsini tek tek hissediyordum. Sanki film şeridinin içinde tek izleyici bendim. Bazen gerçekten yaşadıklarını görünce bu sadece filmlerde olur diye düşündüm, bazı tevafukları okudukça Allahu Ekber demekten başka çarem kalmadı.
Nurullah Genç demek artık benim için tevekkül ve teslimiyet demek. Böylesine çalışkan, azimli, başarılı bir hikaye uzun zamandır okumamıştım. Başarı bedel ister cümlesinin anlamı tam olarak oturdu artık zihnimde.
İyi ki okumuşum, İyi ki heybemi böyle anılarla doldurdum.
İyi ki hatıralarını bize emanet etmiş, inşallah devamı da gelir bizi tecrübelerinden mahrum bırakmaz. Devamını sabırsızlıkla bekliyor olacağım.
