Aslı

Aslı
@aslimdnmzz
Ey acıdan damıtılmış yaşama sevinci Sen ne güzel, ne büyük, ne değerlisin ! #ŞükrüErbaş
Nasıl oluyor da böyle bir göğün altında türlü türlü suratsız, kaprisli insan yaşayabiliyor ? #BirinciGece
Reklam
Bir hedef bulacaksınız. O uğurda çalışacaksınız, hedefinizi gerçekleştirmek için bir yol arayacaksınız, yol yoksa o yolu yapacaksınız. Bir defa geçtiğiniz yoldan da bir daha geri dönmeyeceksiniz. Çünkü lüzumsuz geri dönüş başarısızlıktır, tekrara düşmektir, ufku kapatmaktır. Hedef bulmak, yol açmak ve aynı yoldan dönmemek… Hayattaki gayemiz budur ! #İlberOrtaylı
İsteseydin ölürdün, ölseydin olurdun. Oysa ne öldün, ne oldun. Çünkü sen istemedin; isteğini, istediğini aslında dile bile getirmedin. Öyle ya bir kere dile getirseydin , olurdun, bir kez adam gibi aklından geçirseydin hemen orada olmuş ve ölmüş idin. Sen hiç istemedin ki dostum! İstemesini bilmedin, istemek nedir bilmedin! Çünkü sen ‘Ol’ deyince olduranı hiç tanımadın!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Demir olsaydım çürürdüm. Toprak oldum da dayandım ..
Sayfa 248Kitabı okudu
İnsanlarla oynamamalı. İnce bir yerleri var oraya değmemeli..
Sayfa 159Kitabı okudu
Reklam
Çocuğunuza verebileceğiniz en anlamlı hediye, onun doğuştan getirdiği potansiyele güvenmenizdir.
Gurbet insanın kendisiyle boy ölçüştüğü yerdir. Aşk ise orada bir başkadır. Yalnız olan insanın bütün ümitleri o sihirli ilişkide gizlidir. Ona bir adım daha yaklaşmak heyecanıyla gam dehlizini andıran gecelerde sabahlar iple çekilir; ne yazık ki kaderde talihsizlik varsa, her doğan gün aradaki duvarı biraz daha örer. Bu durum hisli ve içli gurbeti yürek ağrılarıyla dokur; ah ne o ağrılara tahammül edilir, ne de onlardan kopulur...
Vicdanını yitirmiş bir dünyadan başka nedir ki cehennem ?
Kızmaya değer şeyler olacaksa, sevinmeye değer şeyler de olacaktır. Sevinmeye değer şeyler olacaksa, demek ki o şeylerin de bir anlamı olacaktır. Ama öyle şeyler yok bu dünyada!” Sesini bir ton daha yükseltip, “Birkaç yıl sonra hepiniz ölecek, unutulacak ve hiçbir şey olacaksınız; onun için, kendinizi buna bir an önce alıştırmaya bakın!” dedi.İşte o an, Pierre Anthon'u o erik ağacından bir an önce indirmemiz gerektiğini anladık.Hayatlarımız niçin sonu gelmez bir anlam arayışı üzerine kurulu? Yaptığımız işleri, verdiğimiz kararları, sürdürdüğümüz ilişkileri sürekli bir anlam terazisinde tartmamız neden? Anlam gerçekten o kadar önemli, adının yansıttığı kadar “anlamlı” bir şey mi? Yoksa toplumca kafayı anlamla bozduk da, bu takıntımızın farkında mı değiliz? Öyle ya da böyle, Danimarkalı bir grup genç, “anlam” denen şeyifeda etmemeye kararlı! İzin vermeyecekleri bir şey varsa, o da “her şey”in “hiçbir şey”, “birileri”nin de “hiç kimse” olduğunun kendilerine dayatılması! her gün yapmakta olduklarımız, üstünde fazla kafa yormadan sürdürdüklerimiz, bir şey ya da biri olmak için... Ya günün birinde, “Her şey anlamsız,” diyen biri çıksa, buna ne kadar dayanabiliriz? Yayımlandığından bu yana tüm dünyada gençlerin büyük ilgisini toplayan ve çeşitli dillere çevrilen romanda, Danimarkalı yazar Janne Teller, naiflikle gerçekliğin arasında, kan dondurucu bir nihilizmin sınırlarında geziyor!
Reklam
Akıllı iki kız kardeş varmış, bilgiye açlarmış ve okullarındaki, etraflarından aldıkları bilgi yetersiz olmuş. Yörelerindeki en büyük bilgeye gitmeye, ondan da bilgi almaya karar vermişler. Bilge adam kızların sorduğu bütün soruları bilmiş. Kızlar daha fazla bilgi almak için bir süreliğine daha bilgenin yanında kalmışlar. Ama sonra bilgenin her sordukları soruyu bilmelerinden sıkılmışlar. “Bilgenin dahi bilemeyeceği bir soru bulalım” demiş birisi. Kızlardan biri, bilgenin bile bilemeyeceği bir soru buldum diye sevinmiş. Avucumun içine bir kelebek alacağım “Avucumun içinde bir kelebek var. Canlı mı, ölü mü?” diye bilgeye soracağım, ölü derse kelebeği serbest bırakacağım. Canlı derse, avucumu hafifçe bastıracağım. Kızlardan biri avucu kapalı bilgeye uzatmış ve sormuş: – Avucumun içinde bir kelebek var; bilin bakalım canlı mı, ölü mü? Bilge, kızın gözlerine uzun uzun bakmış ve cevap vermiş: – Senin elinde kızım senin elinde…
“Seni seviyorum demedi, ama şöyle bitirdi mektubunu; kanadından öpüyorum kalbimin kuşu.” Franz Kafka, Milenaya Mektuplar
Amok'un ne olduğunu biliyor musunuz? "Amok mu?... Galiba hatırlıyor gibiyim... Malezyalılarda bir tür sarhoşluk..." "Sarhoşluktan öte bu... Delilik, insanın öfkeden gözünün dönmesi gibi bir şey... Hiçbir alkol zehirlenmesiyle kıyaslanamayacak kadar korkunç ve dehşet verici bir saplantı." Amok Koşucusu
"Özgürleştirmeksizin eğiten aptallaştırıyor" diyen Cahil Hoca, eğitimciler ve eğitim sistemi üzerine kafa yoranlar için olduğu kadar siyaset felsefesiyle ilgilenenler için de ufuk açıcı bir kitap..
İnsanoğlu güzel şeye düşmandı. Nasıl bilmeden kendi saadetini yıkmak isterdi? İnsanoğlu huzurun, iyiliğin düşmanıydı, kendi kendisinin düşmanıydı..
Sayfa 236Kitabı okudu
Dünyanın renkleri değişti onlar ilerledikçe. Dünyanın sesleri, sessizlikleri değişti. Şekilleri sonra, kapıları, kapılarından girip çıkanları değişti, gülenleri, ağlayanları, yürüyenleri değişti. Ağaçları, çimenleri, yaprakları değişti, güzellikleri, çirkinlikleri değişti. Hatta bütün bunlarla ve daha başka şeylerle birlikte mesafeleri, boşlukları ve bu mesafelerle bu boşluklarda gezinen kokuları da değişti..