Osamu Dazai’nin bir başka kitabı, ümitsizliklerinin başka bir yansıması daha… Daha önce de dediğim gibi, hayata veya ağır içeriklere mola verdiğimde Japon Klasikleri dizisinde buluyorum huzuru ve farklı kokularla mest oluyorum. Şimdiye kadar okuduklarımın ortak yönü, karakterlerin hep Doğu kültürlerine has dramatik ve utangaçlıkları, saygıdeğer duruşları oldu. Bu eserde de yine karakterler bu şekilde.
Kitapları oylarken mevcut puanlardan etkilenmeden basıyorum ilgili yıldızlara ve bu kitaba, mevcutta olup tahmin ettiğim puanın aksine 9 verdim. Çünkü ilginç bir tarz ve üslupla dolu bir eserdi. Yazar bir avuç genci kendi anlayışıyla eleştirir ve izah ederken, aynı zamanda kendisini de okurların kollarına ve insafına teslim ediyor adeta. Bu da çok güzel bir tiyatro gösterisi gibi gözünüzün önünde net ve canlı bir seyirlik sunuyor okuyucuya.
Pek bir yerden başlamayan, bir yere gitmeyen ve bir yere varmayan bir eser, evet; ama çok müstesna bir deneyim olduğunu düşünüyorum.
Bizler ironik hayatlar yaşıyoruz. Böyle bir gerçeğin altında ezilmiş bir adamın kendini zorlayarak gösterdiği sabırlı duruştur bu. Eğer ki bunu anlayamıyorsan, sen ve ben sonsuza dek yabancı kalacağız demektir.