"Çok gülen bir insan uzun süre devam ederse gözünden yaş gelir. Ağlayan bir insan bir süre sonra sinirden güldüğünü hisseder. Haddini aşan her duygu zıttına dönüşür. Haddinden fazla sevdin, şimdi nefret ediyorsun.” Demişti birisi. Dozu aşılan her şey, zehirdir. Öldürür. Her şey..
"Hiçbir zaman anlamadı insanoğlu.
Dünya birine kalacak olsaydı Süleyman'a kalırdı.
Ölüm satın alınsaydı Nemrut tutar alırdı.
Çıkmadık canlara derman olurdu, Lokman Hekim ölmedi mi?
Bu yüzden hiç korkmadık biz, umudumuz hep Allah'tandı.
Derdimize yüksel dedik, istediğin kadar yüksel!
Nasıl olsa geçmeyecek misin?
Zalimlere güçlen dedik, dilediğin kadar güçlen!
Nasıl olsa düşmeyecek misin?
Öyle oldu, olacak.
Bu dünya iyiyle kötünün arasında bir yerde
Ama günü geldiğinde iyilerden taraf olacak."
Bu benim her zamanki, zavallı amacımdı. Yalan söylediğimin ortaya çıkacağını en başından biliyordum ama doğruyu söylemek için fazla çekingendim, o yüzden hep süslerdim doğruyu.
Derler ki boynu büyük bir yetim gördüğün zaman onun yanında kendi evladını öpme. Aman dikkat et de yetim ağlamasın. Esirgeyerek onun gözyasını sil, şefkatle yüzünü okşa. Onun gölgesi yoktur, sen gölgenle onu besle.
Hürlüğüm asla bozulmaksızın, iç içe daireler halinde beni çeviren, bir rengin nüansları gibi gittikçe bir yere doğru koyulaşan bir disiplin atmosferi içindeyim.
Arkadaşlar Sezai Karakoç'un bu cümlesinden ne anladığınızı yorum olarak belirtir misiniz?
Beni en çok endişelendiren şey, bir gün müslümanlar, hristiyanlardan ayırt edilemez hale gelecekler;onlar gibi giyinecekler ve onların yediklerinden içtinap etmeyecekler.
(İçtinap:Çekinme,kaçınma)