Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ayşegül AYAN

Ayşegül AYAN
@aysegul_22_16
Sıkı Okur
instagram.com/aysegul_ayan_22... Birini severken, diğerlerine kör olamıyorsanız; Sevmeyin...
#write // #lifecoach for cooperation DM ÇUKUROVA // BAŞKENT UNIVERSITY
BURSA
EDİRNE
607 okur puanı
Mayıs 2020 tarihinde katıldı
... özgür olmaktan çkmak ve kendinden daha namussuz olana pişmanlık içinde itaat etmektir. Hepimiz suçlu olduğumuz zaman, demokrasi olacaktır. Ne var ki, aziz dost, yalnız ölmek zorunda kalmanın öcünü almak gereklidir. Ölüm yalnız başına olur, kölelik ise ortaklaşadır. Ötekilerin de hesabı görülür, hem de bizimle aynı zamanda, işte önemli olan bu. Sonunda herkes bir yere gelir, ama dize gelmiş ve başı eğik olarak. Topluma benzer şekilde yaşamak da iyi değil mi ve bunun için toplumun bana benzemesi gerekmez mi? Tehdit, şerefsizlik, polis bu benzerliğin kutsanmasıdır. Küçümsenince, köşeye sıkıştırılınca, zorlanınca tam değerimi ortaya koyabilirim, varlığımdan yararlanabilirim, ksacası doğal olabilirim. İşte bunun için, azizim, özgürlüğü büyük bir ciddiyetle selamladıktan sonra, onu hiç gecikmeden önüne gelene bağışlamak gerektiğine gizlice karar verdim.
Sayfa 95 - Albert CamusKitabı okuyor
Reklam
İnanın bana, dinler, ahlak dersi vermeye kalkıştıkları ve birtakım emirler yağdırdıkları andan itibaren yanılırlar. Suçluluğu yaratmak ve cezalandırmak için Tanrı zorunlu değildir. Benzerlerimiz, kendimizin yardımıyla yeterlidir bunun için. Son Yargı'dan söz ediyordunuz. Bırakın da saygıyla güleyim buna. Gözümü kırpmadan bekliyorum onu. Daha kötüsünü tanıdım ben, insanların yargısını. Onlar için hafifletici nedenler yoktur, iyi niyet bile suç olarak düşünülür. Hiç tükürük hücresinden söz edildiğini işittiniz mi, bir halkın dünyanın en büyük halk olduğunu kanıtlamak için son zamanlarda icat ettiği hücreden? Tutuklunun içinde ayakta durduğu, ama hiç kımıldayamadığı daracık bir dört duvar. Onu çimentodan kozasına sımsıkı kapatan sağlam kapı çenesinin hizasında durmaktadır. Bu durumda adamın ancak yüzü görülür ve gelip geçen her gardiyan bu yüze ağız dolusu tükürük atar. Hücrede sıkışıp kalan tutuklu, gözlerini kapamasına izin varsa da, yüzünü silemez. Alın size, azizim, bir insan icadı. Bu küçük şaheser için Tanri'ya ihtiyaçları olmadı insanların Öyleyse? Öyleyse, Tanri'nın tek yararı, masumluğu güvence altına almaktır ve ben dini daha çok büyük bir temizleme girişimi olarak görürüm, zaten onun özü bu olmuştur, ama kısaca, ancak üç yıl süreyle, o zaman da adı din değildi onun. O zamandan beri sabun bulunmuyor, burnumuz pis ve karşılıklı olarak burnumuzu siliyo- ruz. Hepsi tembel, hepsi cezalı, üzerlerine tükürdük mü yallah boğuntu hücresine! ilk kim tükürecek oyunudur bu, o kadar. Size büyük bir sır söyleyeceğim, azizim. Son Yargı'yı beklemeyin. Her gün içindeyiz onun.
Sayfa 79 - Albert CamusKitabı okuyor
Boğuntu hücresinde yaşamak gerekiyordu. Sahi, ortaçağda boğuntu hücresi adı verilen o zindan hücresini bilmezsiniz. Genellikle insan Ömür boyu unutuluyordu orada. Bu hücre şaşılacak boyutlarıyla ayrılıyordu ötekilerden. Bir insanın ayakta duramayacağı kadar alçak, yatamayacağı kadar da dardı. Engelli bir durum almak, köşegen biçiminde yaşamak gerekiyordu orada; uyku bir düşüş, uyanıklık bir çömelmeydi. Azizim, sözcüklerimi ölçerek söylüyorum, bu basit buluşta deha vard. Her Allah'ın günü, bedenini uyuşturan o hareketsiz baskı altında mahkûm, suçlu olduğunu ve masumluğun keyifle gezinmek demek olduğunu öğreniyordu. Doruklara ve yüksek köprülere alışkın bir adamı bu hücrede düşünebiliyor musunuz? Ne dediniz? Bu hücrelerde yaşanabilir ve aynı zamanda masum olunabilir mi? Olası değil, hiç olası değil! Yoksa düşünme gücüm güme giderdi. Masumluğun kambur yaşamaya zorlanması varsayımımı bir an bile göz önüne alamam. Kaldı ki, hiç kimsenin masum olduğunu kesinlikle söyleyemeyiz, oysa herkesin suçlu olduğunu kesinlikle onaylayabiliriz. Her insan başkalarının suçuna tanıklık eder, inancım ve umudum bu benim.
Sayfa 78 - Albert CamusKitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
.... niçin ölülere karşı hep daha dürüst ve daha cömertizdir? Nedeni basittir! Onlara karşı bir yükümlülüğümüz yoktur.
Sayfa 28 - Albert CamusKitabı okuyor
Daha çok, nezaketimden söz edelim. Bu nezaket ünlüydü, ama tartışma götürmezdi yine de. Terbiyeli olmak gerçekten de bana büyük sevinçler veriyordu. Bazı sabahlar otobüste ya da metroda yerimi, görünürde kime layaksa ona bırakmak, yaşlı bir kadının düşürdüğü bir şeyi yerden alıp iyi bildiğim bir gülümsemeyle ona vermek ya da salt benden daha acelesi olan bir kimseye, tuttuğum taksiyi bırakmak şansına erersem, günüm bu yüzden aydınlanıyordu. Dahası, söylemem ge- rek ki, kamu ulaşım araçlarının grevde olduğu günlerde, otobüs duraklarında, evlerine gidemeyen bazı mutsuz hemşerilerimi arabama alma fırsatını bulunca seviniyordum. Sonra, tiyatroda bir çiftin bir araya gelmesine olanak sağlamak için koltuğumu onlara birakmak, yolculukta bir genç kızın yetişemediği bir fileye valizlerini yerleştirmek başkalarından daha sık yaptığım yiğitliklerdi, çünkü bunları yapma fırsatlarını daha dikkatle kolluyordum ve daha tatlı zevkler alıyordum bu davranışlardan.
Sayfa 21 - Albert CamusKitabı okuyor
Reklam
Ama işte, haklı yandaydım, bu da vicdanımın rahat olmasına yetiyordu. Doğruluk duygusu, haklı olmanın verdiği doyum, kendini değerlendirmenin sevinci, bayım, bizi ayakta tutan ya da ilerleten güçlü zembereklerdir.
Sayfa 19 - Albert CamusKitabı okuyor
İnsanın karakteri olmada mı, bir yöntem bulması gerek.
Sayfa 14 - Albert CamusKitabı okuyor
Mutluluğumuz ve zevkimiz açısından, öznel olanın nesnel olandan kıyaslanamayacak ölçüde daha özsel olduğu, açlığın bütün yemekleri güzel göstermesinden ve ihtiyarları da gençleri de aynı ölçüde etkilemesinden dâhilerin ve azizlerin yaşamına dek, her yerde kanıtlanır. Özellikle sağlık tüm öteki dışsal mülkler karşısında öylesine ağır basar ki, herhalde sağlıklı bir dilenci hasta bir kraldan daha mutludur. Eksiksiz bir sağlıktan ve kusursuz bir bedenden kaynaklanan sakin ve neşeli bir mizaç; duru, canlı, nüfuz edici ve doğru kavrayan bir zekâ; ılımlı, yumuşak bir istenç ve bunlara uygun olarak, iyi bir vicdan: bunlar, yerini hiçbir rütbenin ya da zenginliğin dolduramayacağı üstünlüklerdir. Çün- kü bir kimse kendisi için neyse, yalnız başınayken ona eşlik eden ve başka birisinin ona veremeyeceği ve ondan alamayacağı şey neyse, açıkça bu, onun sahip olabileceği şeyden ya da başkalarının gözünde olabileceği şeyden daha önemlidir. İç dünyası zengin insan tamamen yalnızken, kendi düşünceleriyle ve hayalleriyle eşsiz bir eğlence bulur; öte yandan, ruhsuz biri sürekli dernekten derneğe, oyundan oyuna, yolculuktan yolculuğa ve şenlikten şenliğe koşsa bile, can sıkıntısından kurtulamaz. İyi, ılımlı, yumuşak bir karakter kısıtlı koşullarda hoşnut olabilir; öte yandan, hırslı, kıskanç ve kötü biri tüm zenginliğe karşın hoşnut değildir.
Sayfa 7 - Hasan Ali Yücel KlasikleriKitabı okudu
Öznel yarı ise biz kendimizizdir; dolayısıyla bu yarı esas olarak değiştirilemez. Bu durumda, her insanın yaşam, dıştaki tüm değişikliklere karşın istisnasız aynı karakteri taşır ve bir tema üzerindeki bir dizi çesitlemeye benzetilebilir. Kimse kendi bireyselliğinin dışına çıkamaz. Tıpkı içine sokulduğu tüm koşullara karşın, özüne doğa tarafından karşı konulamaz bir biçimde çizilmiş bulunan dar bir çember içinde kalan bir hayvan gibi ve bu yüzden, örneğin sevdiğimiz bir hayvanı mutlu etmek çabalarımızın tam da hayvanın özünün ve bilincinin sınırları gereği sürekli dar bir çerçeve içinde kalmak zorunda olması gibi.
Sayfa 6 - Hasan Ali Yücel KlasikleriKitabı okudu
İnsanlar ancak yunuslar ve inekler gibi, onun karşılıksız olduğunu yeniden keşfettikleri zaman, güzelliğin dünyayı değiştirebilmesi mümkün olacaktır. Ama bunu becerebilmek için taş yüreği et yüreğe çevirebilecek uzun yürüyüşü yapmak gerekecektir; bu yürüyüş bakışlardaki donukluğu silecek ve onları canlı kılarak her daim hayrete kapılmasını sağlayabilecektir.
Sayfa 61 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Büyük anten -herhangi bir arzunun ısrarla ve hemen giderilmesi gibi- pek en önemsiz haklarımızı kutsallaştırırken, insanın özgünlüğü gibi gerçekten kutsal olan tek seyin anlamını görmezden geldi. Oysa gergek güzellik, evrenin gerçek zenginliğinde kayıtlıdır. Her moleküler yapı, her enzimsel tepki, her kristalin tayf bu parıltının yansımasını içinde barındirır. Ama bu parıltı, gezegensel tüketicilerin, evlat olmak istemeyen evlatların, güzeli geçicilikte bulanlarn denra ven cylallarin, güzeli bulanların, duygudan yoksun oldukları halde duygusallığa boğulmuş olarak yaşayanların bulanık bakışlarına yansıyamıyor ve hayat, içinde danslar edilen, isterik şarkıların söylendiği bir parodi gibi sürüp giderken yürekleri kemiren boşluk görülmemeye çalışılıyor.
Sayfa 60 - Can YayınlarıKitabı okudu
Özlem: İnsanın dönmek istediği şeylere, yerlere veya insanlara karşı duyduğu acılı ve ateşli arzu.
Sayfa 42 - Can YayınlarıKitabı okudu
Tıka basa, yarışırcasına, istiap haddini aşarcasına, denizaslanının erkeğine dönene kadar yemekte ya da yakalanmamak için değnek gibi duran böcekler kadar sıskalaşmakta özgürüz; bizler derimizin altında parlayan kemiklerimiz ve kafatasımızla ölü- mün imgesine uygun olarak değişim gösteriyoruz.
Sayfa 41 - Can YayınlarıKitabı okudu
ikrah! Arkaik, az kullanılan, efendice konuşmalarda yer almayan, evet, ama, gene de gibi sözcükler arasında yer almayan bir sözcük. Oysa ben bu sözcüğü çok seviyorum, hatta bayılıyorum. İkrah: Bir şey, bir kimse, bir düşünceyi kötü, iğrenç veya aşağılık bularak ondan uzak durma duygusuna kapılmak.
Sayfa 33 - Can YayınlarıKitabı okudu
Tarihsel her dönemin, sonraki kuşaklara aktaracağı bir destanı vardi:. Benim çocukluğum, Carso ovası cephesinde savaşan ve sınırlara doğru yürüyen dedelerin öyküleriyle beslenmişti. Yılda bir kez Redipuglia veya kemiklerin gömülü olduğu Oslavia'ya gider ve dede, hatta baba olacak kadar yaşayamayanları ziyaret ederdik. ""Uff" veya "Anlatsana" demeden, bir soru bile sormaya cesaret edemeden hüzünlü bir sessizliğe gömülür, öylece dururduk 2050 yilındaki bir dede, sesinde belli belirsiz bir heyecan tıisıyla şunları anlatacak: "Düzmece bir evin içinde on iki kişiydik ve bütün bir günü hiçbir şey yapmadan geçiriyor, divanlara, koltuklara uzanıp çene çalıyorduk." Bu gerekli girişi yaptıktan sonra Biri bizi gözetliyor'u ve bütün Reality Show'ları berbat bir yozlaşma olarak gördüğümü gizleyemem. Bunun nedeni sergiledikleri bayağı dil, cinsellik, para, pek düzeysiz konuşmalar değil; bu etkenlerin bir araya gelmesi yaygın bir kehanetle yeni bir canlı türünün ortaya çıkmaya başladığını gösteriyor: omurgası olmayan insan.
Sayfa 32 - Can YayınlarıKitabı okudu
878 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.