Bülbülü Öldürmek kitabında olaylar bir çocuğun gözünden anlatılıyor ve o sebeple çok yalın bir dili var. Jean Louis, namı diğer Scout en sevdiğim karakterlerden biridir.
İkinci kitapta da olaylara genç bir kadın olan Jean Louis’in gözünden bakıyoruz. Ancak ilk kitapta hayran olduğum Atticus biraz değişmiş. Aslında ilk başta çok kızdığım Atticus, sonradan gözümde haklı konuma geldi. Ve kim haklı kim haksız karar verememeye başladım. Bunu da sadece usta bir yazar sağlayabilirdi.
Ancak ilk kitaba kıyasla pek sevemedim yinede.
Birbirini tanımayan on kişi aynı adaya gitmek için davet mektubu alırlar. Ancak adaya geldiklerinde onları karşılayan bir ev sahibi yoktur. Kaza mı yoksa cinayet mi olduğunu anlayamadıkları ölümler başlar. Peki tüm bu olanlar cinayetse katil kim?
İşte bu soruyu kitabın son sayfasına kadar öğrenemiyorsunuz.
Okuduğum ilk Agatha Christie kitabıydı ve eminim ki son olmayacak. Müthiş bir kurguydu. Sanki bende o adada, on kişiyle birlikteydim. Onlar kadar katili merak ettim ve inanılmaz gerildim. Ne zaman ‘buldum işte, katil sensin’ desem yanıldım. Kitabın başında bir şiir var ve kitap boyu rehberiniz olacak, bu sebeple dikkatli okumanızı öneririm.
On Küçük ZenciAgatha Christie · Altın Kitaplar · 201832,4bin okunma
Margaret, paranın satın alabileceği şeylerden çok daha değerli bir zenginliği olduğunu hissetti; sevgi, korunma, huzur ve sağlık yaşamın gerçek lütuflarıydı.
Kitap, Van Gogh’un kardeşi Theo’ya 1877 ve 1890 yılları arasında yazdığı mektuplardan oluşuyor. Bu sebeple Van Gogh’un sanat yaşamına ve iç dünyasına oldukça yakından tanıklık etmiş oluyoruz.
Birçok sanatçı gibi maalesef o da anlaşılamadan, yaşadığı dönemde değer görmeden gitti bu dünyadan.
Tabloları satılmadığı için maddi sıkıntılar yaşamış, boya ve ekmek arasında bir seçim yapmak zorunda kalmış hep.
Kardeşi Theo ile aralarındaki bağ ise muhteşem ve ona söylediği her söz altı çizilesi.
Çok severek okuduğum bir kitap oldu.
Theo'ya MektuplarVincent Van Gogh · Remzi Kitabevi · 20186,2bin okunma
Kitapta üç ana karakterimiz var. Bir avukat olan ve nazi döneminde işkence yapılan Dr. B., satrançta dünya şampiyonu olan ancak satranç dışında okuma, konuşma ve yazma da dahil olmak üzere neredeyse hiçbir şey bilmeyen Mirko Czentovic ve aynı zamanda kitabın anlatıcısı da olan bir satranç oyuncusu.
Kitabın başında tamamen Czentovic ve onun şampiyonluğa giden yolunu okuyoruz.
Kitabın diğer yarısında ise Dr. B., yaşadığı işkence ve bu işkence sırasında çaldığı bir kitap sayesinde satrançta nasıl ustalaştığını okuyoruz. Dr. B. için satranç oynamak sıradan bir şey değil, aksine maruz kaldığı işkenceye karşı bir savunma ve hatta bir direniş.
Çok severek okudum. Okumayan herkese öneririm.
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020237,3bin okunma
Bize hiçbir şey yapmadılar, sadece bizi en mutlak anlamdaki hiçliğin içerisine yerleştirdiler, çünkü bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerinde hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz.