(...) Pauline, benden uzaklaş, bırak beni! Benim yüzümden mutsuz olduğunu bilmektense dünyanın bütün acılarına katlanmayı yeğlerim. Ama belki de yanımda onu kovacak beyaz, güzel eller olmadığı için ruhumu ele geçiriyor şeytan. Hiçbir zaman bir kadın, avutmalarının merhemini sürmedi tenime; bu yüzden bilmiyorum, bu bezginlik anlarında aşkın başımın üstünde kanat çırparak ruhuma yeni yeni güçler verip veremeyeceğini. Bu amansız yazgı belki de yalnızlığımın bir meyvesi; zenginliklerinin bedelini görülmedik acılarla ödeyen, yüzüstü bırakılmış ruhun sancılarından biri. Hafif hazlara hafif acılar yaraşır; uçsuz bucaksız mutluluklara da görülmemiş sıkıntılar. Ne korkunç bir yargı!
Bu yaratığı acaba hangi asit kadınca şekillerden yoksun bırakmıştı?Güzel yüzlü ve güzel duruşlu olmalıydı.Günah mı, acı mı, yoksa hırs mı onu bu hale getirmişti?Çok mu sevmişti?Süs eşyası ticareti mi yapmıştı, yoksa sadece yosmalık mı?
Sürekli ağladığını ve hayatta çekilebilecek her acıyı ve çileyi çektiğini, bundan dolayı acıma duygularını kaybettiğini söyleyen kadın, hep sert adımlarla dolaşırdı.