Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir.
Sayfa 21 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit bu çıplak ve yalçın oda, gerçek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir âlemin munis, sevimli ve her biri sihir ve füsunla yoğrulmuş mahlûkları ile dolmağa başlar.
Sayfa 21 - İletişim yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Ben el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalma saatini dört gözle beklerim… Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir…
"Bu âdem dedikleri El ayak ve baş değil Âdem manaya derler Suret ile kaş değil."
Sayfa 145 - KAYGUSUZ ABDALKitabı okudu
"Önüm arkam sağım solum aşk bee", var mıydı bu oyunun adını bilen? Hani herkes saklanırda, onları ararsın deli misali sokaklarda, sonra biri gelir vurur duvara ve "sev bee" der sana! Pişmanlık mı yoksa bir içim su mu, karar veremeden bir diğerini aramaya koyulursun. Ayak sesleri patır patır, nefes sesleri hırıl hırıl, tıkandı tıkancak o ecele koşuşturan adımlar, vurursun duvara o yetişemeden "sevmedim seni" dersin! Güneş turuncuya boyanır usulca, sessizlik baş gösteren misafir gibi adımlarını atar, yorgunluk güneşi kıvıra kıvıra sarıyor, akşamı yakmak için bir ateş tutuyor yıldızlara ve o geliyor! Oyunun son ve en kırgın koşuşturması, yetişmek imkansız ona, "sev bee" demek için çok geç, her yanım kırık bir dal parçası gibi dökülüyor! Bana bakarken yüzündeki ifade, bir aşkın iadesi gibi "sevmedim seni" derken, sönüyor bütün yıldızlar, geride kalan tek şey "seni sevecektim" kalıyor... İbrahim ÇEKİN
Bu uçurum (kendi uçurumları) terbiyecilerini düşününce ayak diremekte, enkaz olma şehvetine boyun eğmemekte yarar olduğu görülür ve, onların yıkımı kabul etmemesi göz önünde tutulursa, bunu istemenin boşuna olduğunu, kısmetimizin akıp gitmek, uçurumun çağrısına karşılık vermek olduğunu bile bile, onlara öykünmek isteriz. Bununla birlikte, bizi düşme heveslerimizden -geçici de olsa- vazgeçirerek, dayanılmaz, baş döndürücü bir dünya ile uzlaşmayı öğretirler bize: Varoluş ustaları'dır onlar.
Reklam
Beni izledi, sonra aramızdaki mesafeyi kapatarak dudaklarını benimkilere yapıştırdı. Gök gürültüsü ve şimşek gibiydi. Sert,beklenmedik, sağır ve kör edici. Ne yaptığımı düşünmek için vaktim ve karşı koyacak gücüm yoktu, o yüzden yapmadım. Tişörtünün kumaşını tuttum ve daha da yaklaşmaya çalışarak parmak uçlarım da yükseldim. Sergei’nin eli ensemi sıkarken,diğer eliyle belimi okşuyor ve ağzıma saldırıda bulunurken beni vücuduna daha çok bastırıyordu. Yeterli değildi. Bir yerlerde bir yığın kitap vardı. Ne okuyacağıma karar verememiştim. Sola doğru bir adım attım. İhtiyacım olduğunda okum ak istediğim kitap yığını neredeydi ki kahretsin. Neden daha uzun olamıyordum? Sergei’nin ağzı benim kinden ayrıldı ve çenemle boynuma öpücükler kondurmayı sürdürdü. Hızla bir nefes aldım ve bacaklarımın arasında bir karıncalanm a hissi baş gösterince tişörtünü daha çok çektim. Ayak başparmaklarım sert bir şeye çarptı. Evet! Yere yığ­dığım ciltli kitapların üstüne çıktım ve kollarımı Sergei’nin boynuna doladım . Ağzım yine onunkini buldu. Sırtımdaki eli kıçımı sıkmak için aşağı doğru kaydı, sonra kalçamın etrafından dolanıp kot pantolonum un önüne gelene kadar durmadı. Avcunu aşağı indirip kumaşın üstünden vajinamı kavradı, sert kot dikişini tam yerine bastırdı.
Sayfa 121
Eğer anaokulu ya da 1.sınıf öğrencilerinin olduğu bir sınıfa girerseniz, karşınızda bir sınıf dolusu bilim meraklısı bulursunuz. Size inanılmaz derinliği olan sorular sorarlar. -Rüya nedir, ayak baş parmağımız neden var, dünyanın doğum günü ne zaman, çimenler neden yeşil, ay neden yuvarlak?… Bu sorular oldukça derin ve önemli sorulardır. üstelik çocuklar bu soruları çok da düşünmeden bir anda üretebilirler. Eğer liselilerin olduğu bir sınıfa girerseniz bunların hiçbirisini göremezsiniz. Karşınızda sadece meraksız bakışlar bulursunuz. Bu durum, anaokulu ve lise arasında geçen zaman içerisinde gerçekten korkunç bir şeyler yaptığımızı gösterir. Carl Sagan
"Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir."
Sayfa 21
142 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
SEN SUS BERRİN ARI 142 SAYFA Her aşkın trajediye dönüştüğü bir coğrafyada iki kadın. Bastırılmış kişisel hesaplaşmaların içe doğru yıktığı duvarlar. Ruhların hırpaladığı gövdeler. Birleşen, tekleşen kaderler. Evin tek oğlu olmanın şımarıklığı ile herşeyi yapmaya kendinde hak gören kocasının çapkınlıkları, hor görmeleri, şiddeti altında ezilen,
Sen Sus
Sen SusBerrin Arı · Dağhan Külegeç Yayınları · 201919 okunma
Reklam
84 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
* Çarpık, yozlaşmış dini inançlar hemen her dinde kendine yer bulmuş olmasına rağmen buna baş kaldıran çok az insan adını tarihe yazdırabilmiştir. Bu hurafeler -ilginçtir- çoğu zaman da kendini dini lider zanneden bir takım insanlar tarafından yürürlüğe sokulmuş ve insanlar böylece kandırıla gelmiştir. Martin Luther, yaşadığı yüzyılda günahları silme karşılığında ceplerini dolduran papazlara ve hatta Papa'ya savaş açmış -bana göre- gerçek bir inanandır. Ben bu kişinin yazdıklarını okuyunca, kendisini bizim dinimizdeki -Hristiyanlıktakine çok benzer olarak- Peygamberin sözde ayak izini satan, yanmaz kefen pazarlayan, bunları da kürsülerden alenen rahatlıkla yapabilen sözde tarikat şeyhlerine karşı duran bazı gerçek entelektüel İslam profesörlerinin haline çok benzettim. Zira tıpkı Luther gibi bu alimlerimizi de kafirlikle suçlamış ve kendilerine olmadık iftiralar atmışlar ve kendilerini istifa ettirmişlerdi. * Kendisi de bizzat keşiş olan Luther, aynı zamanda döneminin doktora yapmış bir profesörüdür. Kendisinin yaşamı da kitap kadar güzeldi. Avrupa'nın şimdiki durumuna gelmesinde bence çok önenli bir yeri vardır. Zira dinde olmayan hurafeler onun sayesinde sorgulanmaya başlanmış, ilk defa olmasa bile yüksek sesle haykırma cesareti ilk defa onun tarafından gösterilebilmiştir. Dini yalnızca paraya indirgeyen, cemaat çıkarlarının Allah'a ibadetten ve dürüstlükten daha önce geldiği şimdiki din tüccarlarının 16.yüzyıl Hristiyan alemindeki kopyalarının insanları nasıl kandırdıklarını öğrenmek açısından inanılmaz bir eser. Bu tip eserleri tüm ülkecek okusak bir kaç asır ilerleyeceğimizi düşünmekteyim..
Doksan Beş Tez
Doksan Beş TezMartin Luther · İş Bankası Kültür Yayınları · 2018982 okunma
“Ben,el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim.Çünkü,bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir.”
Salah Birsel - Baş ve Ayak
Ah kırpık bıyıklı toplum gıdığından göğsümüze iner salyaların Kimseyi hazırolda kıpırdatmazsın Vay pehlivan yakısı toplum pes artık vıdıvıdılarına Kendi piştovunla vurmalı seni
Karbonmonoksit; baş ve kas ağrılarının yanı sıra, depresyon, kronik yorgunluk hatta halüsinasyona neden olabilir. Bazen bu belirtiler; evlerinin lanetli olduğuna inanan, korku nöbetleri ve titreme atakları geçiren, ayak seslerini andıran garip sesler duyduğunu iddia eden hatta kimi zaman hayatını kaybeden insanların durumunu açıklamakta kullanılırdı. Hâlbuki eve dadanan çoğu zaman kötü ruhlar değil, karbonmonoksit yayan arızalı bir kazan ya da ısıtıcı olurdu. Arıza giderildi mi lanet de kaldırılmış olurdu. Viktorya dönemi, lanetlerin ve tuhaf dışavurumların altın çağıydı. Bazen insan, bu altın çağda aydınlatma ve mutfakta yaygın olarak kullanılan havagazının son derece etkili olduğunu merak ediyor. Evlerin ve binaların çoğuna iletilen havagazı, kaçınılmaz şekilde yüzde iki-üç oranında karbonmonoksit içerirdi. Havagazının yerini doğal gazın alması, ruhlar âleminin neden artık eskisi kadar hareketli olmadığını açıklamaya yarayabilir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.