beyzanur çelik

''Geçmişe hiç itibar etmiyor musunuz? İlk annelerinizin düşüncelerine ya da inançlarına yani?'' ''Yo, etmiyoruz,'' dedi. ''Niye edelim ki? Hepsi göçüp gitti. Bizden daha az şey biliyorlardı zaten. Kaldı ki onların ötesine geçememişsek, ne onlara ne de bizleri geçmesi gereken çocuklarımıza layığızdır.''
Reklam
''Biz annelerimiz sayesinde bir şeyler yapıyoruz, annelerimiz için değil.''
O ayılıp bayıldığımız 'kadınsı cazibenin' aslında kadınsılıkla hiç ilgisi yoktu; tam tersine, düpedüz erkekliğin yansımasıydı; kadınların bizi memnun etmek için edindikleri bir özellikti çünkü bizi memnun etmek zorundaydılar; diğer yandan buradakilerin asıl amaçlarına giden yolda hiç ihtiyaç duymadıkları bir şeydi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yazgısı, önemsiz olayların tozuyla dumanının altında kalmıştı. Çünkü insanlık tarihi davetsiz misafirleri sevmezdi; kahramanlarını kendi seçer, ne kadar usandırıcı bir çabaya girerlerse girsinler hakkı olmayanları acımasızca geri çevirirdi; talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen kişi, arabaya bir daha yetişemezdi.
Kraliçe olmak istiyordu ve bir saat boyunca yeniden olmuştu. Soluğu yalnızca bir kez, şu satırları dile getirirken kesildi: ''Je vais mourir, oh ne me plaignez pas!''* *Yakında öleceğim, bana acımayın.
Reklam
Reklam
Reklam