Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.37
Biray
Biray
@birayozden
204 okur puanı
Ağustos 2021 tarihinde katıldı
172 syf.
6/10 puan verdi
Roman, bir sokak çetesinin hikayesidir. Gençlerden oluşan bir çete şiddet, tecavüz, hırsızlık, darp vb. birçok olaya karışır. Çetenin lideri Alex, topluma kazandırılma projesi adı altında denek olarak kullanılır. Alex'e şiddet içerikli filmler izlettirilir. Yapılan deneyler sonucu bir kötülük yapmaya meyl ettiğinde fiziksel olarak acı hisseder. İyiliği ya da kötülüğü kendi seçme şansı kalmayan Alex, bir süre sonra eski haline döner. Çetedeki eski arkadaşına rastlar ve onun da değiştiğini anlar. Aslında tüm bunları gençliğinin vermiş olduğu bir deneyim olarak kabul eder.
Kitabın birçok aşamasında Alex'e iyiliği seçme konusunda farklı yöntemlerle yol gösterilir. Ancak Alex şiddet ve benzeri suçlardan zevk alan birisidir. Bu yol göstermelerin çoğunu reddeder. En sonunda Ludovico tekniğinin kobayı olarak seçilir. İnsanları ıslah etmek için bu tür yöntemlerin kullanılması etik midir sorusu tartışmaya açıktır. Otomatik Portakal, bir dönemin gerçeğine ışık tutar. İyi okumalar dilerim.
779 syf.
6/10 puan verdi
Prens Mişkin'in sınıf farkı gözetmeksizin insanlara yaklaşımı hizmetliler ve diğerleri tarafından tuhaf karşılanmasına neden olur. Onun aslında bir soylu olduğunu anlamaları uzun zaman alır. Uzaktan akrabası olan Generalin karısı Lizaveta Provokofyevna'yı ziyareti sırasında onun uzun süredir tedavi gören biri olduğunu öğreniyoruz. Geçirdiği sara krizinin onda uyandırdığı yanılsamalar ve şüpheler arasında gerçeği bulmaya çalışıyor. Nastasiya Filipovna'nın birlikte olduğu adamlardan biri olan Rogojin'in onu takip ettiğini düşünür ve emin olamaz. Rogojin hem kendisini takip eder hem de ona saldırmak ister. Rogojin bıçağını çıkarttığında Prens Mişkin sara krizi geçirir. Ona büyük bir miras kaldığını duyduğundan beri Lizaveta Provokofyevna küçük kızı Aglae'nin onunla olacağını düşünür. Ziyaretine üç gün gelmeyince sinirlenen Lizaveta, Prens'i evinde istemez. Prens, üç güne kalmaz evinize götürmek için yalvarmaya yine gelirsiniz der. Çünkü büyük bir mirasın ona kaldığını öğrenen birçok kişinin ona karşı değiştiğini biliyordu. Paranın yarattığı etki, üst- orta - alt sınıf arasındaki dengeler ve bu dengeleri bozan bir karakter Prens Mişkin. Kitapta dikkatimi çeken bir diğer husus kimsenin sırrını saklamıyor oluşu. Eğer karşı tarafın yanlış bir işe kalkıştığını düşünüyorsa gerçeği söylüyor. Bu hareketleri diğer karakterler tarafından budalalık olarak görülüyor. Onun da dediği gibi insanlar onu budala olarak görse de akıllıydı. Birinci cilt böylece bitmiş oldu.
656 syf.
8/10 puan verdi
Fethiye'de yaşayan biri olarak kitabı ilgiyle okudum. Fethiye'nin tarihine, Kayaköy'ün yaşanmışlıklarına insanı götürüyor. Mustafa Kemal'in iç ve dış siyasetteki tavırları, kazanılan zaferler, yenilgiler, Osmanlı'dan sonra başlayan yeni dönem ve bu yeni dönemle birlikte eski adıyla Meğri olan Fethiye'deki insanların değişimi anlatılıyor. Savaşın getirdiği psikolojik yıkım, askerlerin ruh sağlıkları, ailelerin dağılışı, Rumların Türklerle iç içe yaşadıkları Kayaköy'ü terk edişleri ve gittikleri yerde Türk diye dışlanmaları, Girit'teki Müslümanların bu bölgeye yerleşmesi ve birbiri ardına eklenen tarihi olaylara yer veriliyor. İnsanların yıllarca yaşadığı evlerinin anahtarlarını bir gün geri dönmek umuduyla komşularına bırakmaları zihnimde yer etti. Kayaköy'ün bugün bile terk edilmişlik hissi insanı ele geçirir. Kitabı okumanızı tavsiye ederim. Tarihten güzel bir pencere
Okur Takip Önerileri
152 syf.
9/10 puan verdi
Uzun süredir bu kadar sarsıcı ve gerçekçi bir kitap okumamıştım. Pınar Kür, bu eseriyle okuyucu sarsmak istediğini söylerken dilediğini başarmıştır. Melek'in sadist birinin elinde uğradığı zulümler o kadar gerçekçi yansıtılmış ki uzun süre unutmayacağım. Melek'i kurtarmayı kendine amaç edinmiş bir genç olan Yalçın'ı da unutmak mümkün olmayacak. Bu eserin esas sarsıcı yanı gerçek olması. Bu gibi gerçek hikâyeler hafızamızdan silinmeyecek.
189 syf.
8/10 puan verdi
Halit Ziya romanlarına Aşk-ı Memnu ile başlayıp Mai ve Siyah ile devam ettim. Ahmet Cemil'in hayallerine ortak olup yazın dünyasının içine girdim. Bir Ölünün Defteri'nde Vecdi'nin karşılıksız aşk uğrunda yaşadıklarına şahit oldum. Nemide ise kırılgan, mahcup ve nazenin bir kızın büyürken yaşadığı zorluklar ve babasının kızı üzerinde titreyişi romana bağladı beni. Romanın başından beri bünyesi zayıf bir kızın annesizliği, babasına bağlılığı, Nail'e olan muhabbeti dikkatimi çekti. Tek taraflı aşk karşısında bu üzüntüye dayanamadı, beni de asla unutamayacağım bir kitaba bağlamış oldu.
160 syf.
7/10 puan verdi
Servet-i Fünun yazarlarından Halit Ziya Uşaklıgil'in romanlarından biri olan Bir Ölünün Defterinde karşılıksız aşk anlatılmaktadır. Ölüm döşeğinde olan Vecdi'nin arkadaşına, yazdığı defteri göstermesi üzerine Hüsam onu okumaya başlar. Vecdi, annesinin vefatının ardından babası tarafından halasına terk edilen bir çocuktur. Vecdi, halası tarafından anne şefkatiyle büyür. Gençlik dönemine geldiğinde halası ona kendi kızıyla evlenmesini teklif eder. Vecdi beraber büyüdüğü Nigâr'ı daha önce başka bir gözle görmemiştir. Bu teklif karşısında şaşıran Vecdi zaman içerisinde Nigâr'a aşık olur. Nigâr 'ın ise arkadaşı olan Hüsam'a aşık olduğunu anlayınca aradan çekilir. Nigâr ile Hüsam'ın evlenmesine vesile olur. Kendisi bu yaşanılanlara dayanamayarak uzaklaşmak ister. Askeri doktor olarak cepheye gider. Cephede sakatlanarak geri döner. Tüm bu süreci defterine yazan Vecdi'nin yaşadığı azabı anlayan Hüsam arkadaşını alnından öper. Romanda beni en çok etkileyen kadınların fikirlerine değer verilmesidir. Nigâr istediği kişiyle evlenebilmiştir. Halit Ziya Uşaklıgil, Mai ve Siyah'taki betimlemeleri adeta bu romanında da devam ettirmiştir. Zulmetler içinde başlattığı romanına şiir hakkındaki görüşlerini de eklemiştir. Fikrin şiirsiz, renksiz bir çiçeğe benzeyeceğini söylemiştir. Keşke daha önce okusaydım dediğim romanlardan biri oldu.
637 syf.
7/10 puan verdi
Diriliş, Tolstoy'un okuduğum dördüncü kitabıdır. Dmitriy Nehludov, önce iki davranış arasında kaldığını anlatarak geçmişe doğru gider. İyi davranmanın insanlar arasında pek tutulmadığı, insanların daha çok içki içmenin, çapkınlık yapmanın değer kazandırdığını gözlemlemektedir. Yaşadığı sosyal çevrede insanların bunlara değer verdiğini gördüğü
738 syf.
·
Puan vermedi
Dostoyevski'nin okuduğum ikinci kitabıdır. Birinci cildini bitirmiş bulunmaktayım. Kitabın sonuna kadar heyecanla geldim. Raskolnikov'un insanların arasından sıyrılıp kendini sokağa attığı bölümler adeta okuyucuya nefes aldırır. Kafasındaki birçok alakasız düşünceyi anlatır. Sürekli şüphe içerisinde olan Raskolnikov hummalı halinden kurtulamaz. Kitabın sonuna doğru yazmış olduğu bir makalesinden söz açılır. İnsanların sıradan ve olağanüstü insanlar olmak üzere ikiye ayrıldığını ve olağanüstü insanların seyrek görüldüğünden bahsedilir. Aslında burada Raskolnikov'un kendini onlardan biri olarak gördüğü ve bu insanların işledikleri cinayetlerin suç olarak sayılamayacağından makalesinde bahseder. Çünkü onlar bu cinayeti toplumsal fayda adına işlerler.
301 syf.
6/10 puan verdi
Halasının yanında büyüyen Thérèse Raquin, yetim bir kızdır. Beraber büyüdüğü halasının oğlu Camille ile evlenir. Yaşadıkları ekonomik sorunlar nedeniyle eşiyle arasını açılır. Natüralist eser soya çekim kavramına yer verir. Camille annesi gibi tek düze bir hayat yaşamayı kabul eder ancak Thérèse daha özgür ve rahat bir hayat yaşamak ister. Onun arzularını ortaya çıkaran Laurent ile tanışması olur. Laurent ile aralarında başlayan ilişki bir trajediye dönüşür. İnsanların bastırılmış arzularının ne gibi felaketlere yol açacağı işlenir. Romanın sonu da bu trajedinin yansımasıyla biter. İkisi de huzuru ölmek de bulur.
288 syf.
·
Puan vermedi
Balzac'ın okuduğum ilk kitabıydı. Grandet Baba'nın servetini nasıl elde ettiğini ve koruduğunu hayretle okudum. Eugénie'nin saf aşkı karşısında yaşadığı hayal kırıklığı ve Nano'nun sıcaklığı kitabı okurken duygudan duyguya sürüklüyor. Karakterlerin para ve mevki uğrunda nasıl değişebileceği gösterilmektedir. Cimriliğin ve bu tür duyguların insanlar da yol açtığı hasar anlatılır.
140 syf.
·
Puan vermedi
1972 basım Hayat Neşriyat
Tolstoy kadın erkek ilişkilerine değiniyor. Evlilikle beraber başlayan sorunları anlatıyor, çapkınlığın bir hastalık olduğundan bahsediyor. Ancak kitapta kadınlar üzerinden varılan dogmatik fikirler rahatsız ediciydi. Hristiyanlığın dogmatik etkilerinden olabilir. Kocasını aldatan bir kadının eşi tarafından öldürülmesi anlatılmaktadır. Evlilik içerisinde birbirinden nefret eden bir çift ve zamanla bunun bir üstünlük sağlamaya döndüğü ilişkinin sonu acımasız bir şekilde biter. Yaşlı adam bunu bilinçli bir şekilde yaptığını söylese bile sonunda bağışlanma diler.
131 syf.
8/10 puan verdi
Bir idam mahkumunun son ana kadar ölümün dehşetini yaşaması ve bir kürek mahkumu olmaktansa ölmeyi tercih edeceğini söylemesi ve son anda bu düşüncesinden vazgeçmesi anlatılmaktadır. Genç yaşında nasıl öldürülecekti? Buna inanmak istememiş ve giyotinin korkunçluğunu iliklerine kadar hissetmişti. Birinci tekil kişi ağzından yazılan klasik, idam mahkumlarının ve onların çevresindekilerin üzerinde yarattığı etkiye değinmektedir. Başlangıçta yer alan tiyatro metni kitabı eleştirilenlere adeta bir ayna niteliğindedir. Giyotinin korkunçluğu, idam yerine ömür boyu hapis cezası gibi alternatiflerin olabileceği üzerinde durulmaktadır. Daha önce yapılan idamların korkunçluğu ile başlayan kitap bağışlanma dileyen bir gencin son sözleriyle biter.
320 syf.
9/10 puan verdi
Dönemin edebi tartışmalarına değinmesi, şiirin ses ve ahenk açısından uyumlu olması gerektiğinin üzerinde durması, çevirilerin nasıl yapılması gerektiğinden bahsetmesi oldukça değerlidir. Ahmet Cemil'in çeviri yaparken sözcüklerin seçiminde artık başka sözcüklere ihtiyaç duyulduğundan bahsetmesi önemlidir. Onun mavi hayalleriyle başlayan hikayesi gerçekliğin siyahlığıyla son bulmuştur. Son sahnede annesinin sesiyle hakikate uyanır.
96 syf.
8/10 puan verdi
Tolstoy, İnsan Neyle Yaşar adlı eserinin ilk hikâyesinde Tanrının üç kelamı olduğunu ve bunların ilkinin insanda bulunan sevgi olduğunu, ikincisinin insana geleceğini bilmesine imkan verilmediğini, üçüncüsünün başkalarına merhamet etmek olduğuydu. Melek, Tanrının kelamlarını öğrenmiş ve affedildiğini anlamıştı.
İkinci hikâyesinde öfkenin insanın
120 syf.
7/10 puan verdi
-"Duraklar da müziğe dahildir." cümlesiyle başlayan bir hikaye. Bir üniversite öğrencisi hocasının anlattıklarından çok etkilenir. Zaman içerisinde hocasıyla yakınlık kurar. Hocasının yarım kalan eserini tamamlaması için yardım ederken eşi ile tanışıp hocasının bir sırrını öğrenir.
Hayranlık, ilgi, takıntı ve bunların ötesinde bağlılık. Melankoliyle uyarlanmış güzel bir kitap. Bakış açısını değiştirmek isteyenler için birebir olduğunu düşünüyorum
-"Belki de hayat güzeldi, sadece kendisi yanlış yaşamıştı."
