Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

hazel serin

hazel serin
@blog_izem
Öğretmen
strasbourg
Amasya
22 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
"... yerde ve daldaki yaprakların hepsi de kırmızı ve sarıydı. O kadar kırmızı ve sarı ki, sanki büyük bir yangının alevleri ormanın her tarafını sarmış ve bütün ağaçlar büyük birer meşale halinde bu bulutlu sonbahar göğü altında sessiz bir yanışla yanıyorlardı. Çürümüş yaprak, nemli toprak ve yağmurlu bulutların elektrikli akımlarını koklaya koklaya akşam alacalığını andıran bu serin sonbahar esmerliği içinde bu hayali altın yangının seyrine hayretle daldık..."
Reklam
"Biz kendi bulutlu havalarımıza bakarak Avrupa'nın bir yağmurlu gününün ne olduğu hakkında fikir edinemeyiz. Bu, büsbütün ayrı, nefes kesici, sinirlendirici, ağlatıcı, deli edici bir şeydir. Eski Yunanlıların ve Latinlerin Paien cehenneminde hüküm süren yarım aydınlık işte Avrapa'nın bu bulutlu havası olacak. Hakikaten cehenneme layık bir alacalık!"
Aşk gibiydi okumak da... Neden, nasıl müptelası olduğunu, bilen zaten gayet iyi bilirdi; bilmeyene de anlatamazdın bir türlü.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Aşkta korkuya yer yoktu ya da çıkarcılığa. İnsan ki kainatın gayesiydi, kıymetli ve kadimdi, ona hiçbir şey haram değildi. Öyleyse insan ne kaynayan kazanlardan çekinmeli, ne huriler beklemeliydi çünkü cennet de cehennem de, azap da sefa da yarın değil, şimdi; uzaklarda değil, buradaydı. "Allah'tan korkmaya daha ne kadar devam edeceksiniz?" diyordu. "O'nu sevmek varken?"
Ne hatırladım, biliyor musun ağabey? Dedi. Bir gün rahmetli annemle tartışıyordum: "seni dinlemek istemiyorum" diye bağırıyordu... Sonunda şöyle dedim ona: "Beni anlayamazsın anne, ikimiz ayrı kuşakların insanlarıyız çünkü." Bu sözüme çok gücendi, bense, "Ne yapayım," diye düşünmüştüm, "ilaç acıdır, ama gene de yutmak gerekir." İşte sıra şimdi bize geldi, çocuklarımız onların kuşağından olmadığımızı söyleyecekler bize ve biz bu acı ilacı yutacağız
Reklam
"Sorun şu, hafızanız da yaşınızla birlikte büyümüyor, dolayısıyla içinde olan birçok şey dışarıda kalmaya başlıyor. Yani görüyorsunuz ki benim yaşımda biriyle sizlerin yaşındaki biri arasındaki en önemli fark, benim ne kadar çok şey bildiğim değil, ne kadar çok şey unutmuş olduğumla ilgili. "
Demokrasi asla işe yaramayacak. Akıllı insanları seçecek sayıda akıllı insan hiçbir zaman olmayacak.
Sayfa 121Kitabı okudu
Derdini dökecek dostu olmalı insanın, sargı tutmayan derin yaralar açmamalı yalnızlık..
Hayatını bir başkası ile birleştirme düşüncesi benliğinde daha önce benzerini hiç hissetmediği duygular uyandırmıştı...
Reklam
"Ben dünyada üç nesneyi istemem: Bir cahillik, bir yoksulluk, bir zulüm! "
"Ölünce dinlenir bizim köyde, köylerde karılar..."
Her şey durmadan yinelenir, gece gündüz, yaz kış. Dünya boş ve anlamsızdır. Her şey bir çemberde döner durur. Gelen gitmek, doğan ölmek zorundadır. İyilikle kötülük, aptallıkla bilgelik, güzellikle çirkinlik, hepsi birbirini yok eder. Her şey boştur. Hiçbir şey gerçek değildir. Hiç bir şey önemli değildir.
"...Sana bir sırrımı söyleyeceğim," diye devam etti, yürürlerken, "Dünyada korktuğum tek bir şey var." " Nedir o?" diye sordu Doroty, "seni yapan Kıtırsoy çiftçi mi?" "Hayır," diye yanıtladı Korkuluk, " YANAN Bir KİBRİT."
Kefen hırsızı yüz para kazanmak için çalar. Fakat dost , hep mudaafasız bıraktığı insanı en müdaafasız anında bir kere daha vurmaya muhtaç olduğu için çalacak. Kefenimi dostum çalacak. Bana üç arşınlık patiskayı bile çok görecek.
Allah'ım ben yok olamam! Her şey olurum, yok olamam. Parça parça doğranabilirim. Nokta nokta lekelere dönebilirim. Tütün gibi kurutulabilir, ince ince kıyılır, bir çubuğa doldurulur, içilir, havaya savrulabilirim. Fakat yok olamam.  Allah'ım! Yok olmaya, kalmamaya, gelmemiş olmaya, mevcut olmamaya razı değilim...
Reklam
Ne de kolay ağlıyorsun​uz! Siz bir takım insanlar, ne de kolay ağlıyorsunuz! Gözyaşlarınız olmasaydı neyle müdafaa edecektiniz kendinizi? Bir takım insanlar var ağlayamıyorlar Ağlamak onlara zor geliyor bir incir ağacı dalına asılmaktan daha zor...
Her yaşantının kendine özgü bir büyüsü vardır işte; benim yaşantım da, bastıkça içe gömülen çayır kaplı toprak üzerinde yürüyüp toprağın ve tomurcukların kokusunu solurken, yaklaşan baharın bir mutluluk duygusuyla tarafımdan belirgin olarak algılanması, ardından kokunun mürver dalının fortissimo'sunda yoğunlaşıp güçlenerek duyusal simgeye ve büyüye dönüşmesiydi.
Ayrıca iyi ve kötü, haklı ve haksız diye bir şeyden söz edilip edilemeyeceği konusunda da zamanla kuşku duymaya başlamıştı Designori; belki de insanın kendi vicdanının konuştuğu dil bu konuda tek geçerli yargıçtı.
Ulusunun başarması gereken işlerden, katlanacağı özverilerden ve savuşturacağı tehlikelerden kendini uzakta tutan kimse bir korkaktır. Ama kendine maddi çıkar sağlamak için kültürel yaşamın ilkelerine ihanet eden, örneğin iki kere ikinin kaç yapacağına karar vermeyi iktidar sahiplerine bırakmaya hazır olan kimse de ondan daha az korkak ve hain biri sayılmaz...
Bir kez tarih ve yeryüzü sahnesinde göründüler mi, güzel şeyler, en güzel şeyler bile ölümün elinden yakasını kurtaramaz. Biz bunu bilir, bundan hüzün duyarız, ama ciddi olarak bunu değiştirmeye de kalkmayız
Dehşetin ve alabildiğine koyu bir sefaletin egemen olduğu zamanlar ileride çıkıp gelebilir. Sefalet durumunda bile yaşanabilecek bir mutluluk varsa, manevi mutluluktur bu; geçmiş dönemin kültürünü kurtarmak için bir yüzüyle geriye dönük, tümüyle maddeye yenik düşebilecek bir dönemde kültürün neşeyle ve yılmadan temsilciliğini yapmak için öbür yüzüyle ileriye dönük bir mutluluktur.
Reklam
Tanrı senin içindedir, kavramlarda ve kitaplarda değil. Gerçek yaşanır, öğretilmez