Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Burcu Ekinci

Tanıdık Geldi....
Hiç farkına varmadan babası olmuştu. Kalbini karısına açmayan, evinin dışındaki hayatı evinin içindekinden daha önemli bulan, evdeki yürek sızılarını anlamayan, anlasa da umursamayan, çehresi daima asık, sesi daima gür ve azarlamaya hazır babası.
Reklam
Ama bilmiyordu ki vücudun ruha ihanet etmediği anlar pek azdır. Ne çok ister insan büyük kederlerin ardından ölüp gitmeyi de başaramaz. Ruh başına kara bir hale takarak göğe yükselmek için çırpınır ama vücut dünyalıdır, yer, içer, yaşar.
Kulaklarımda ezilenlerin çığlıkları çınlıyor. Geçmişte nasıl tanık olduysam; yine güzelim tenlerin ezilip paramparça edileceğini, onurlu bedenlerinden şiddetle çekilip koparılan ruhların Tanrı'nın önüne atılacağını görüyorum. Kıyımın ve yıkımın içinde dünyaya kalıcı barış ve mutluluk getirmek için mücadele eden biz zavallı insanların sonu bu oluyor!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan sevdiğine ceza verir ve yok ettiğini sever.
Erkek....
Bütün bu hükümdarların erkek olduğunu keşfettim. Ortak yanları hırslı ve çarpık bir kişilik, paraya, cinselliğe ve sınırsız güce karşı doymak bilmez bir iştahtı. Dünyaya kötülük tohumlarını eken, halklarını talan eden erkeklerdi bunlar, kalın sesli, ikna yeteneğine sahip, tatlı sözler seçip söyleyen, zehirli oklar atan erkeklerdi. Gerçek yüzleri ancak ölümlerinden sonra ortaya çıkıyordu. Böylece tarihin aptalca bir inatçılıkla kendini tekrarladığını keşfettim!
Reklam
Her türlü iktidar insanların üzerinde kurulmuş bir baskıdır ve öyle bir zaman gelecek ki, ne Sezar’ın iktidarı olacak ne de başka bir iktidar. İnsan hakikat ve adaletin krallığına geçecek ve burada hiçbir iktidara ihtiyaç duyulmayacak.
"Ölümden sonra hayat...Zayıf insanları avutmak için başvurulan bir düşünce, bana uzak. İsa'nın yaşayanlar ve ölüler için söylediklerini her zaman başka türlü anlıyorum ben. Binlerce yıldır doğup ölen yığınlar için nerede yer olabilir? Yerküre bunca insana yetmez. Hem Tanrı ve iyiliğin hem de duyguların deyim yerindeyse dünyayı terk
Yaşamda ruhu köşeye sıkıştıran ve yavaşça çürüten cüzzam gibi sıkıntılar vardır. Bu sıkıntıları insanlara açıklayamazsınız. Çünkü insanlar bu sıkıntılara genellikle inanmaz. Bunları tesadüfler silsilesi olarak değerlendirir ve ilginç bulurlar. Eğer bu sıkıntıları söyler ya da yazarsanız insanlar sizi yüzlerinde şüpheci bir gülümseme ve alaycı bir tavırla karşılar. Bu durum karşısında toplumun geçerli inançlarının ve kendi inançlarının doğruluğunu kanıtlamaya çabalarlar ve de hor gören kuşkucu bir gülümseme belirir yüzlerinde.
boğulduk...
İnsanlar, babalarıyla analarının dağ gibi ümitleriyle dünyaya geldikten sonra, denizler gibi ümitsizlikler içinde boğularak kaybolup gidiyorlardı.
Ne fazla hayal kurup kuşlar gibi yükseklere çıkın. Ne de kötümser olup böcekler gibi yerde sürünün!
Reklam
Umutlarının öyle fazla coşmasına izin vermezsen, hayal kırıklığına uğramazsın.
Ruh halim...
Canım öyle ölmek istiyor ki. Ölmeyi çok istiyorum. Biraz ölmek istiyorum. Çok yorgunum. Belki de, artık uyanmam.”
Ne kadar umutsuz bir durum olduğunu anlayabiliyor musun? İşte böyle bir umutsuzluk ortamında büyüdüm
İnsanlar birlikte çalışmayı sever. İnsanda, birlikte çalışma açlığı vardır
"İnsan beyninin başka insanların yokluğunda ne kadar kısa sürede adeta hamurlaşabileceğini tahmin edemezsiniz. Bir insan tek başınayken tam insan olamıyor çünkü başkaları ile ilişkimiz sayesinde varlığımızı sürdürüyoruz Ben tek insandım burada ve "hiç" insan olma tehlikesi içine girmiştim."
Sayfa 184Kitabı okudu
"Vidala Okulları'nda iki din vardı: Teyzeler tarafından öğretilen yani Tanrı ve kadınların dünyası hakkında öğretilen resmi inanç ve gayri resmi olarak kızların arasında ağızdan ağıza dolaşan şarkılar ve oyunlarla öğrenilen diğer inanç."
Sayfa 132Kitabı okudu
Reklam
"Küçük bir azınlık büyük çoğunluğun iyiliği için fedakarlık etmek zorundaydı."
Sayfa 128Kitabı okudu
Türkiye'de yaşamak...
"Ümit edecek ne kalmıştı? Önümde görebildiğim tek şey kayıp ve karanlıktı."
"Ben hamurdan bir adam yapardım asla hamurdan kadın yapmazdım. Çünkü pişince onları yerdim, böylece adamlar üzerinde gizli bir gücümün olduğunu düşünürdüm."
Hangimiz çekmeyiz ki?
Özgür bir dünyanın özlemini çekerdi.
Sayfa 291 - Koca İsmailKitabı okudu
Fin evlerinde iki özelliği altını çizerek belirtmek istiyorum. Birincisi temizlik idi. Temizliğin kendine özgü, rengi, kokusu, havası vardı her evde. İkinci özellik kitaplık idi. Her evde kesinlikle bir kitaplık vardı ve evin en güzel, en değerli eşyasından biriydi bu kitaplık. Hayır, eşya değil evin kapısı, penceresi, duvarı gibi vazgeçilmez, bütünleyici bölüm idi. Daha sonra yeni yapılan, satışa çıkarılan işçi evlerinde de zengin evlerinde de gördüm bu kitaplıkları. Evin mimarı kitaplığın yerinin çizimini mutlaka belirtiyor, inşaatçı da onu mutlaka yapıyordu...
bizi bu derde salanın saçlarını yolup getirmeyin o zaman
Zaman bir Yaradır ve zamanla iyileşmez çocuğum. Zermanın kaynağıyla derdin kaynağının aynı olduğunu söyleyenlere inanma. Ateşin ateşi söndürdüğü nerede görülmüş?
Sayfa 245Kitabı okudu
Reklam
zenginler fakirlere tanrıdan başka bir şey bırakmadı
Dua et diyorsun beynim. Cehenneme gideceği korkusuyla hayatını cehenneme çeviren annem, yoksulluğun belini kıramadığı için Allah'ın gölgesine koşan yeğenim gibi mi dua edeyim?"
"Bu kadar çok insan birisinin öldürülmesi için bir araya geleceklerine bir çocuğun mutlu ve özgür yaşayabilmesi adına bir araya gelmiş olsalardı belki bu idam sehpalarına hiç gerek kalmazdı."
Hepimiz koro halinde yaşayalım ama her kalp kendi şarkısını söylesin...
....Cumhuriyetin ilk yıllarıydı, daha söz ayağa düşmemişti, vatan-millet-sakarya bir edebiyat haline gelmemişti, daha herkes sözünün eriydi...
Sayfa 60 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Sahtelik hakikate bu derece benzeyebilirken, kim mutluluğundan emin olabilir ki?
Sayfa 98 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu