Düşünün bir, kendimizi başkasının yerine koyamadığımız zaman ne hale düşeriz? Etrafımızdaki kişilerin neşelerini ve acılarını anlayamazsak, hayatı toplumla paylaşamazsak nasıl olur da mutlu oluruz.
Anahtar umuttur. Geleceğin geçmişten veya bugünden daha iyi olacağına inanmazsak ya drow toplumundaki gibi her gün nefsimizi tatmin etmek uğruna boş bir mücadeleye gireriz ya da umutsuzluğa kapılıp ölümü bekleyerek hayatımızı heba ederiz.
Diyelim ki bir video oyunu yapmak istiyorsunuz. Harika bir fikriniz var. Prenses sevgilisini ateş kusan, dev bir kaplumbağadan kurtarmak zorunda kalan, bıyıklı bir tesisatçı hakkında.
"Ben istediğim her şeyi istemiyorum. Kimse istemez. Hayır. İstediğim her şeyi, öylesine (kolayca) elde etsem Nesi eğlenceli olurdu ki? Hiçbir anlamı olmazdı."