Ancak bireyin özgürleşmesinin bir bedeli vardır. Pek çoğumuz güçlü aile ve topluluk bağlarını yitirdiğimize hayıflanır, devlet ve piyasa güçleri tarafından yabancılaştırıldığımız hissine kapılırak tedirgin oluruz. Devlet ve piyasa, yabancılaşmış bireylerden oluşan bir topluma, güçlü aileler ve topluluklara göre çok daha kolay müdahale edebilir. Apartmandaki komşularıyla kapıcıya ne kadar ödemeleri gerektiği konusunda bile anla şamayanlar devletlere nasıl direnebilirler?
Bu yüzden bugün bir ülkenin kredi derecelendirme notu, o ülkenin ekonomik refahından ve doğal kaynaklarından çok daha önemlidir. Kredi notları, bir ülkenin borçlarını ödeyebilme olasılığını gösterir; saf ekonomik verilere ek olarak siyasi, toplumsal hatta kültürel etmenler bile dikkate alınır. Despot bir iktidar, yaygın çatışmalar ve yozlaşmış bir hukuk sistemiyle yönetilen petrol zengini bir ülke, düşük bir kredi derecelendirme notu alır, bunun sonucu olarak da muhtemelen fakir kalmaya devam edecektir çünkü elindeki petrolden en iyi şekilde yararlanması için gerekenleri yapmasını mümkün kılacak krediyi bulamayacaktır. Doğal kaynaklardan yoksun ama barış içinde, iyi bir hukuk sistemi ve özgür bir yönetimi olan ülkeyse iyi kredi derecelendirme notu alacaktır, böylelikle de iyi bir eğitim sistemi ve gelişmiş bir uluslararası sektörü oluşturabilecek krediyi kolayca bulabilecektir.
Tarihin en kesin yasalarından biri de şudur: Lüksler zamanla ihtiyaç haline gelir ve yeni zorunluluklar ortaya çıkar. İnsanlar belli bir lükse alıştıklarında bir süre sonra onu kanıksarlar.