Behçet Kemal Çağlar, Sanat Dostları Birliği 'nde "yalan" konulu bir konferans vermektedir.
Konuşmasına bir soru ile başlar:
"İçinizde Yahya Kemal' in son şiiri 'Yalana Methiye' yi okuyan var mı?"
Bütün parmakların havaya kalktığını gören Behçet Kemal :
"Güzel" der, "bu hepimiz için yararlı bir konferans olacak. Çünkü Yahya Kemal 'in böyle bir şiiri yoktur."
kadın ve adam oturuyorlardı
uzakta beyaz dağlar vardı
gara girmek üzereydi Barcelona-Madrid treni
kadın üzgündü, üzgündü, üzgündü
adam düşündü, düşündü, düşündü
aşkımız bitmesin isterim dedi
biralar içildi ve başka içkiler
kadın ve adam kederliydiler
ne birleşiyor, ne ayrılıyordu elleri
neden, neden sönüp gider bir aşk
acının silinmez tortusunu bırakarak
onulmazca inciterek yürekleri
kadın daha gerçek bir acıyla yaralıydı belki de
tasalı bir sevecenlikle baktı erkeğine
gözyaşları içinde gülümsedi
kadınla adam oturuyorlardı
aralarında bir masa vardı
ve hüznün aşılmaz engelleri
Birinin bıçak vardı elinde,
birinin beyaz bir gül,
İkisi de yorgundu,
Sokak çocukları halinde.
Bıçaklısı bıçağını sapladı,
Çiçeklisi çiçeğini koklattı,
Kayboldular meyhaneler içinde,
Kaldırımda gül ve bıçak
kardeş kardeş kaldılar.
Dünyayı tanıdıkça hoşnutsuzluğum daha da artıyor; her geçen gün insan karakterinin tutarsızlığına ve akıllı, duygulu görünenlere bile güvenilmeyeceğine olan inancım güçleniyor.
Hayat kesin olmayan bir şeydi ve insan bazı anları hatırlamak, o hatırayı daha sonra, bir kitabın sayfaları arasında kurutulmuş bir çiçek gibi ortaya çıkarıp ona hayranlıkla yeniden bakmak için aklına kazımak isterdi..
"İnsan dünyadaki en garip yaratık" diye mırıldandı.
"Kartallar gibi uçmak istiyor ama kanatları yok. Aslan gibi kuvvetli olmak istiyor ama pençeleri yok. Ne kadar kusurlu yaratmışsın bizi Allah'ım.. Bir de yetmezmiş gibi bizlere kendi acizliğimizi idrak etme gücü vermişsin.. "
adam güneşe dedi ki, "ne kadar isterdim, ışığın hayatımın her gününe vursun!"
güneş de adama dedi ki, "lakin yalnızca yağmur ve gece hatırlatır sana benim ışığımı."