Sırf güzel ifade edebildiği için çok da inanmadığı fikirleri dahi dillendirip savunabilen -bundan ötürü kitabın daha ilk sayfalarından kendisine saygı duymuştum- Lord Hanry'nin, tıpkı benim gibi etkisi altında kalan Dorian'ın kendini bulma hatta kaybetme hikayesi. Kişisel gelişimi, bir karakterin oturuşunu ve buna nelerin etki edebileceğini doğa üstü bir gerçeklikte bu denli gerçek kılan Oscar Wilde'ın şaheseri.
Okurken en başta diyaloglara bayıldığım sonrasında itiraf etmesi üzücü olsa da sıkıldığım ardından işlerin ilginçleştiği ve son yarısını ara vermeden okuduğum dünya klasiği. Üç ana karakterin birine üzülürken, her konuda bir fikri olup daima ahkam kesen zeki bir diğerine öfkeli bir hayranlık beslediğim ve sonuncu asıl karakterimizin bana neredeyse her sayfada farklı bir şeyler hissettirmeyi başardığı kitap. Dorian kitapta adım adım o denli evriliyor ki kendisine baştaki hislerinizle yaklaşmanız bir iki sayfa sonrası için mümkün olmuyor. Üstelik bu hızlı değişimi o kadar iyi anlıyorsunuz ki yargılamanızın da imkanı yok. Sayfalarca büyüyor Dorian. Siz yıllar sanıyorsunuz. Yanınızda yaşlanıyor sanki.