Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Seyduna1793

Klepsydra ya da su saati, hukuk davalarında yapılan konuşmaların zamanını ölçmek için kullanılırdı. Birbiri üzerine yerleştirilmiş ikiz kaplardan oluşurdu. Yukarıdaki kap, su ile doldurulur ve ta- pası açılınca su, alttaki kaba akardı. Suyun bitmesi ile birlikte yapılan konuşma da bitmeliydi. Böylelikle davalarda konuşmacıların, davalarını ifade edebilmek için aynı süreye sahip olmaları sağlanırdı.
Sayfa 31 - SU SAATİKitabı okudu
Reklam
Demokrasilerini korumak, bir vatandaşın çok güçlü olmasına engel olmak için Atinalılar, "ostracism" diye bilinen, bir yol buldular. Her yıl vatandaşlar ostrakon adı verilen kil parçaların üzerlerine demokrasi için tehlikeli gördükleri bir kişinin ismini yazarlardı. En çok ost- rakon üzerinde (Bu sayı en az 6000 oydu) adı yazılan vatandaş, Atina'dan 10 yıllığına sınır dışı edilirdi.
Sayfa 31 - SÜRGÜNE GÖNDERME (OSTRACISM)Kitabı okudu
Diğer Yunan şehirlerinden farklı olarak Sparta'da kızlar da spor yaparlardı. Güreşirler, yarışlarda koşarlar ve cirit atarlardı. Spartalılar, güçlü kadınların sağlıklı bebekler doğuracaklarına inanırlardı. Sparta'da yeni doğan bebekler, yaşlılar heyetince incelenir, zayıf ve sakat olduğuna karar verilenler ölüme terk edilirdi.
Sayfa 29 - SAĞLIKLI OLAN HAYATTA KALIRKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
büyük kötülükler büyük çareler gerektirir, önerdiğim çare size acı verse de, bize saldıran kötülük tek kelimeyle öldürücüdür.
...bu ülkenin yurttaşları anayasanın kendilerine bahşettiği hakların düzenli olarak yürürlükte olmasını talep etmek gibi sağlıklı bir alışkanlığa sahip olmadıklarından, askıya alınan şeyin hesabını sormamaları mantıklı, hatta doğaldı.
Reklam
"Doğum ve servetten kaynaklanan itibar asla adaletin boyun eğeceği bir unsur olamaz."
"Ölüm hiçbir şeydir ama yenilmiş ve zafer kazanmadan yaşamak her gün ölmektir."
Napolyon siyasal islamcı mı?
Napoléon'un kişisel anıtmezarında Jean-Jacques ilk sırada bulunuyordu! "Ah Rousseau! Neden sadece altmış yıl hayatta kaldın? İyiliğin yararı için sen ölümsüz olmalıydın!" Böylece, genç adam giderek artan bir şekilde teoriden pratiğe geçerek fikirlerini hareketin içinde kesinleştirdi, bir yararcılık uğruna hayallerini unuttu ve sonrasında da bu yararcılıktan hiç vazgeçmedi. Devlet başkanı olduğunda, ortadan kaldırılmaları için elyazmalarından bazılarını buldurmaya çalıştı ancak hepsini yok edemedi. 1802 yılında Ermenonville'e yaptığı ziyaret sırasında, geçmiş yanılsamalarının cenaze duasını okudu. Rousseau'dan bahsederken artık şöyle diyordu: "Fransa'nın huzuru için bu adamın hiç var olmaması çok daha iyi olurdu." Oysa ki, Bonaparte gibi hırslı insanların faydalanmayı bildiği 1789'daki büyük patlama Jean-Jacques gibi insanlar sayesinde gerçekleşebilmişti.
Nitelikli sarkazm
Kendimi modern romancıların hayallerinde yaratılan emniyet görevlilerinden, yöntemlerini Edgar Poe'nun ya da Conan Doyle'un romanlarını okuyarak öğrenen polis memurlarından daha aşağılık, zekâ açısından daha düşük seviyede buluyordum. Ah! Sizi gidi edebiyatçı memurlar... kum üstündeki ayak iziyle, duvarda bir el iziyle, aptallıkta zirveye ulaşanlar! "Sana diyorum, Frédéric Larsan, edebiyatçı ajan, sana!.. Conan Doyle'u çok fazla okudun, azizim!.. Sherlock Holmes, kitaplarındakilerden de daha büyük saçmalıklar yaptıracak sana... Bu saçmalıklarla bir suçsuzu tutuklatacaksın.. Conan Doyle'un yöntemiyle, sorgu yargıcını, emniyet müdürünü, herkesi inandırdın... Son bir kanıt daha bekliyorsun!.. Son bir tane!.. Peki ilk kanıt ne, seni zavallı!.. 'Hislerinizin size gösterdiği şeyler kanıt olamaz...' Ben de 'hassas izler' üzerine eğildim, ama sadece aklımın çizdiği çemberin içine girmelerini istediğim için. Ah! Bu çember çoğu zaman öyle küçüldü, öyle küçüldü ki... Ama ne kadar küçülse de uçsuz bucaksızdı, 'çünkü sadece hakikati içine alıyordu'... Evet, evet, hassas izler bana ancak hizmet ettiler, yemin ederim buna... hiç efendilik yapmadılar... Beni şu tuhaf şeye, gözleri olmayan bir adamdan, daha doğrusu iyi görmeyen bir adamdan daha korkunç bir şeye çevirmediler! Ey Frédéric Larsan, işte bundan dolayı senin hatanın ve hayvanca düşüncenin üstesinden geleceğim!"
Sayfa 168Kitabı okudu
Reklam
Kadınlar hakkında güzel şeyler söyleriz, ama içten içe onların, en azından çoğunun, sınırlı varlıklar olduğunu biliriz. Onlara işlevsel yetilerinden ötürü saygı duyarız, ama bu yetilerden yararlanırken bile saygısızlık ederiz; dikkatle koruyup kolladıkları erdemlerine saygı duyarız, ama davranışlarımızla bu erdeme ne kadar az önem verdiğimizi gösteririz; onları tamamen kendi kararımızla belirlediğimiz ücretler karşılığında hayat boyu bize bağlı kılıp, anneliğin gerektirdiği geçici görevler haricinde işleri güçleri her açıdan bizim ihtiyaçlarımıza koşturmak olacak şekilde en kolay hizmetkârlar haline getiren saptırılmış annelik faaliyetlerinden ötürü onlara saygı duyarız. Ah, onlara saygı duyarız, ama "yerlerini bilirlerse"
Sayfa 186Kitabı okudu
Ama insan bazı şeyleri aksi mümkün değil gibi görüyor, iki tarafın da aynı şekilde düşündüğünü zannediyor, oysa iki taraf da tekrar tekrar bahsini açsa bile aynı şeyi anlayamayabiliyor. Ortalama bir erkek ile kadının eğitimindeki farklar yeterince büyüktür ama bunlar çoğunlukla erkek açısından sorun yaratmaz; erkek zaten kendi görüşleriyle yaşamayı sürdürür. Kadınsa muhtemelen evlilik hayatının farklı olacağını hayal etmiştir; ama onun ne hayal ettiğinin, neyi bilmediğinin ya da neyi tercih edebileceğinin bir önemi yoktur.
Sayfa 159Kitabı okudu
Şöyle ki, ben kişisel ölümsüzlük öğretisini hep sorgulanamaz bir şey olarak kabul etmiştim. Sevgili hayaletlerini ayartıp hayata geri döndürmekten bir türlü geri durmayan meraklı tinselcilerin çabalarını hiçbir zaman gerekli görmemiştim.
Sayfa 152Kitabı okudu
Burada arayış halindeki zihne hayatın içinde mantıklı bir temel sağlayan bir din, onları hiç durmaksızın iyiliğe götürmek için çalışan muazzam bir Müşfik Güç kavramı vardı. Bu din "ruh"a en derindeki kuvvetle temas kurdukları, bizim hep peşinde koştuğumuz nihai amacı algıladıkları hissini kazandırıyordu. "Kalbi" sevildiğine, sevdiğine ve anlaşıldığına dair o kutlu hisle dolduruyordu. Nasıl -ve niye- yaşamamız gerektiğine dair açık, basit ve akılcı bir yönerge sunuyordu.
Sayfa 151Kitabı okudu
Yoo hayır
"Geçmişe saygınız yok mu? Büyük-büyükannelerinizin düşündüklerine ve inandıklarına?" "Yoo hayır," dedi. "Neden olsun ki? Hepsi göçüp gitti. Bizden daha az şey biliyorlardı. Zaten onların ilerisine geçemezsek, onlara layık değiliz demektir; keza bizden daha öteye geçecek olan çocuklarımıza da layık olamayız."
Sayfa 145Kitabı okudu
1.260 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.