İnsanlar ve onların duyguları, hırsları, hissleri, davranışlarını çok güzel yansıtan alegorik roman.
Doğruyu söylemek gerekirse, benim için kitabın ilk 100 sayfası hiç akıcı değildi. Ama iyi ki, devam etmişim. Çünkü asıl olaylar başlayınca kitaptan ayrılamıyorsunuz. Karakterlerin kendine özgü davranışları, düşünceleri sayesinde siz de bir nevi
Hedefimin takıntısı içinde sadece ileri doğru koşuyordum. Gerçi durun bir dakika... belki bunu daha kolay anlamanızı sağlayabilirim... Amok'un ne olduğunu biliyor musunuz?
Alaaddin, yerin metrelerce altına gömülü bir şekilde, hiç bir çıkış yolu ve hazinesi olmadan sıkışıp kalmıştı...
...Ve lambasız.
Kitabın üzerindeki "Alaaddin lambayı bulmasaydı ne olurdu?" yazısı hemen ilgimi çekmişti. İlk sayfalar filmdeki gibi klasik ilerliyor, fakat mağara (Harikalar Mağarası) sahnesinden sonra yazar hayal gücünü ortaya koymuş. Alaaddin lambasız mağarada sıkıştıysa, lambayı kim aldı? Tabii ki, Cafer!
Yani kitabı böyle de tasvir edebiliriz: "Cafer Sultan olsaydı Agrabahı nasıl yönetirdi?"
Bundan sonraki satırlar SPOİLER içere bilir.
Caferin 3cü dileğinin böyle olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Ben Sokak Farelerinin filmdeki gibi yeneceklerini düşünüyordum.
Kitabın filminin çekilmesini çok isterdim. Özellikle Morgiana ve Duban karakterlerini görmek için. Morgiananın güçlü ve asi duruşuyla kendine özgü bir havası vardı. Düşünsenize: bir tarafta rengarenk elbiselerle Yasemin, bir tarafta siyah giysilerle belinde hançeri olan Morgiana.
Eklenmiş yeni karakterler ve sonlara doğru yapılan ters köşelerle benim beğendiğim kitaplardan biri oldu.