Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Deniz Sinanoğlu

Sabitlenmiş gönderi
Eğer geçmişimizin ötesine geçememişsek ona layık değilizdir ve bizleri geçmesi gereken çocuklarımıza da layık olamayız.
Reklam
112 syf.
10/10 puan verdi
·
22 günde okudu
Göğü Delen Adam
Göğü Delen AdamErich Scheurmann
8.2/10 · 13,9bin okunma
Bütün düşünme hastalarını iyi edecek tek şey, yani unutmak ve düşünceleri savurmak üstünde hiç durulmaz. Bu yükten çok azı kurtulabilir. Çoğu kafasında koca bir yük taşır oradan oraya, bedenini yorgun düşüren, zamanla güçten kuvvetten kesen bir yük.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Koruyucuya ve çalıştırıcıya gereksinim duymayan tek bir makine bile yoktur. Hepsinin içinde bir bela saklıdır. Çalışırken, her şeyin içinde var olan, ellerimizle yarattığımız sevgiyi indirir midesine. Bir makinenin yonttuğu kanoyu, balyozu ne yapayım ben? Makine, yaptığı iş üzerinde konuşamayan, gülümsemeyen; bitirdikten sonra yaptığın işe, onlar da sevinsinler diye annene ve babana götüremeyeceğin soğuk, kansız bir nesneden başka nedir ki? Eğer makine ben elimi bile sürmeden yenisini yapacaksa, ben tanoa mı, şimdi sevdiğim gibi sevebilir miyim? İşte, makinenin içindeki bela budur. Papalagi hiçbir şeyi sevemez, makine her şeyin aynısından bir daha yapabilirken nasıl sevsin ki?
Papalagi, bütün gücünü ve bütün aklını, nasıl ederim de şu zamanı genişletirim diye düşünerek kullanır. Zamanı durdurabilmek için suya, ateşe, fırtınaya, hatta gökyüzündeki şimşeklere bile başvurur. Daha çok zamanı olsun diye ayağının altına demir tekerlekler, sözcüklerine kanat takar. Peki, ne içindir bütün bu çaba? Papalagi, zamanıyla ne yapar?
Reklam
İnsan gerçek bir Avrupalı olunca, o kadar çok "şey"e gereksinim duyar ki, bu yüzden Papalagi'nin elleri "şey" yapmaktan dinlenmeye fırsat bulamaz. Yüzleri yorgun ve acılıdır. Çoğu, Büyük Ruh'un "şey'lerini görmekten acizdir. Köy meydanında keyifli şarkılar söylemekten, güneşli bayram günlerinde dans etmekten  bizler gibi kollarının, bacaklarının mutluluğunu yaşamaktan acizdir.
Ne güzel bir dilek !
Şükredelim ki Büyük Ruh bizi aitu’ya (kötü ruh) karşı korudu. Para bir aitu dur. Onun yaptığı ne varsa kötüdür çünkü. Elini paraya değdiren onun büyüsüne kapılır, onu seven tüm yaşamı boyunca gücünü ve mutluluğunu paraya hizmet etmek için harcar. Biz, konukseverliği, uzattığı her meyve için bir alofa (karşılık) bekleyenleri hor gören geleneklerimizi sevelim. Birinin her şeyi varken, diğerinin hiçbir şeyi olmamasına izin vermeyen geleneklerimizi sevelim. Sevelim ki, Papalagi gibi, kardeşi yanı başında keder ve acı içindeyken mutlu ve neşeli olmayalım.
Avrupa'da, para vermeden herkesin yararlanabileceği tek bir şey buldum: Hava. Havanın da, yalnızca unutulduğu için parasız olduğunu sanıyorum. Hani Avrupalının biri bu dediklerimi duysa, hemen hava için de yuvarlak metal ve ağır kâğıt istemeye kalkar. Çünkü her Avrupalı, para istemek için yeni yeni nedenler arayıp duruyor.
Bir Avrupalıya sevginin tanrısından söz edecek olsan, yüzünü buruşturur ve güler. Senin düşüncenin yalınlığıyla alay eder. Ama pırıl pırıl bir yuvarlak metal ya da koca bir ağır kâğıt uzatacak olursan, o an gözleri parıldar ve dudaklarının arasından salyalar akar. Onun sevgisi paradır, tanrısı paradır.
Beyaz adam budala ve kördür. Gerçek mutluluğa karşı sağırdır ve bu utancını gizlemek için kat kat örtünmesi gerekir.
Reklam
Şu koca dünyadaki en büyük mutluluk olan insan yapmaya yarayan organların birbirine dokunması da günahtır. Her sinirin içinde kötü niyetli, insandan insana sıçrayan bir zehir vardır. Ete kim şöyle bir göz atacak olsa ona zehir bulaşır, yaralanır. Bakanın yaptığı da etini göstereninki kadar kötüdür en az. Böyle söyler işte beyaz adamın kutsal gelenekleri.
310 syf.
·
Puan vermedi
·
21 günde okudu
Duygular Sözlüğü
Duygular SözlüğüTiffany Watt Smith
8.2/10 · 287 okunma
Deniz Sinanoğlu
Bir kitabı okumaya başladı
Renkli Çekmeceli Şifonyer
Renkli Çekmeceli ŞifonyerOlivia Ruiz
7.8/10 · 472 okunma
Deniz Sinanoğlu
Bir kitabı okumaya başladı
Bağlantı Dansı
Bağlantı DansıHarriet Lerner
7.8/10 · 144 okunma
İnsanın, bir başkası tarafından sevildiğinin farkına var­ması sevindirici olabileceği gibi birden korkutabilir de. Neden sevildiğinden emin olamayınca, ne yapıp da sevgiyi hak ettiğini anlayamayınca, hak etmediği bir şeye sahip olmuş gibi hissedi­yor insan kendini.
Bazı olayları yazgının bir parçası olarak algılama eğili­minin ardında ne yatıyor? Belki de tam zıddı, yani bilinmezli­ğin uyandırdığı kaygı; yaşamımızda anlama dair en ufak kırın­tıyı yalnızca kendimizin yarattığını hissetmenin korkusu; yazılı bir kağıdın olmaması (ve dolayısıyla üzerine yazılmış bir yaz­ gının da); yaşadığımız ve yaşamadığımız olayların (uçakta ki­minle tanıştığımız ya da tanışmadığımız gibi) onlara yüklediği­miz anlam dışında bir anlam ifade etmemesi, kısacası, öykümüzü anlatacak, dolayısıyla aşklarımızı teminat altına alacak bir Tanrı'nın olmayabileceğine dair bir endişe.
760 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.