Lütfen kendimize ve yavrularımıza pakete girmiş, rafta yerini almış yiyecekleri tattırmamaya çalışalım. Aklınıza ne geliyorsa, çikolata, bisküvi, gofret, kraker, kek, makarna, kuruyemiş, sütler, pasta katkı malzemeleri vs vs. Yani gıda alışverişinizi marketlerden yapmamaya çalışın.
Çocuklarınıza ceviz, badem, kavrulmamış diğer kuruyemişler, hurma, incir ve doğal yetiştirilmiş meyveleri ikram edin. Zaten kimyasalların etkisinden kurtulan ve gerçek gıdaların tadını almaya başlayan herkes, önceden yediklerini ne kadar kötü olduğunu da anlamaya başlayacaktır. 
Oyuncaklar sunileşti. Görüntüleri güzelleştikçe ruhları yok oldu. Bol oyuncak var ama onlarla oynamasını bilen yok. Seri üretim, en kötü plastikten, çabuk kırılan, azalınca yavaş yavaş çocukları zehirleyen plastikler… 
Çocukluğumuzu hatırlıyoruz… Dışarıdan eve gelmek istemediğimiz çocukluğumuz. Her an heyecan dolu, oyunların birinin bitmeden diğerinin başladığı çocukluğumuz… Toprak, çamur, çöp, hayvanlar, kirlilik… Bunlar hastalık olarak öğretildi, denge değişti. Hijyenik evlerde akıl ve ruh sağlığı bozuk çocuklarla baş edemiyoruz artık. Dışarı çıkmak istemiyorlar. Ellerinde teknolojik emzikleri var: telefon ve tabletleri… Karşılarında bilinçaltlarına işgal eden televizyonlar var. Küçük yaşta gözlükle tanışıyorlar. Toprakla temas etmeyen, aşırı karbonhidratlı endüstriyel ürünlerle beslenen, evin içinde hareketsiz kalan çocuklar, küçük yaşlarda hastalıklarla boğuşmak zorunda kalıyorlar. Öyle ya, şehir hayatı acımasız, anneler de kapının önüne koyamıyor çocukları artık.