Neden aşk romanı diye anılıyor? Aşk Martin’in hayattaki yerini bulmasında bir aracı oldu sadece. Zihinsel sürecinin büyümesinde bir motivasyondu, hareket noktasıydı.
Otobiyografi niteliğindeki kitapta Denizci Eden yola çıkıyor, okumaya öğrenmeye aç bir zihinle ilerliyor, yola çıkarken istediği şeyleri yoldayken eleştirmeye başlayan ve yol bitince umutsuzluğa, boşluğa, hiçliğe yöneliyor. Tam bir kaptandı, yaşamının rotasını kendi belirledi, fırtına, dalgalara rağmen iyi bir kaptan gibi gemisini terk etmedi.
Toplumsal eleştiriler eşliğinde bir hayat hikayesi okuyoruz.
Aşık Eden’i değil ama yılmaz, kendine inanan, okuyan, araştıran, öğrendikçe mutlu olan edeni sevdim. Ruhtların evine ilk girişteki gençle o eve son gidişteki gençin oluşumuna tanıklık ettim ve iyiliği, inancı tanıdım kendimce. Uçurumun iki yakası gibi olan hayat hikayesinde, uçurumun büyüdükçe büyüdüğünü gördüm.
Kitaplar farklı yaşlarda farklı anlamlar kazanır. Düşünce yapımız değiştikçe okuduğumuzdan çıkardığımız anlamlarda değişir. Martin Eden de öyle gençlik, orta yaş, yaşlılık döneminde farklı anlamlar barındırır insanda. Şimdiki aklım ve yaşımla ne elde ettim bu kitaptan diye sorunca kendime şöyle bir cevap alıyorum. Hayat, kendi içinde bulduğun şeye inanıp, onunla yol almayı ve onu geliştirmeyi bırakmadığın sürece devam ediyor. içindekini terk edince unutuyoruz insan olduğumuzu , içimizdekileri besleyen şeylerin azlığı ve çokluğu yaşamla aramızdaki bağı etkiliyor.
Benim Eden’im böyleydi, kadınları etkilerdi zaten doğuştan gelen bir yeteneği, çekimi vardı bu konuda. Ben de etkilendim, geleneği bozmadan.