Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hayatında kıldığı en zor namazlardan biriydi namazını bitirdikten sonra ellerini semaya doğrulttu ve dua etmeye başladı Allah’a saatlerce dua etmek istiyordu Türkiye Cumhuriyeti’nin vatan savunmasından taarruz‘a doğru geçmesinin şart olduğunu düşünürken türklerin altı ay dağlarında başlayan kutlu yürüyüşün tekrar harekete geçmesi için yüce Allah’tan yardım diliyordu Ötüken ve Ankara arasında bir fark yoktu Türk’ün ayak bastığı her toprak bizim vatanımızdı insanlar dünyada kendilerine adaletle huzur içinde yaşatacak bir güç arıyorlar o güç bizleriz sen bize başarılar nasip eyle ya Rabbim
Kaybolduğumuzu hissettiğimiz zamanlar olur. Herkes de anlayamaz bunu, bu çağda insanlar kaybolduğunun farkında bile değil. Duino Ağıtları'nı hatırlayın: "Hiçbir yerde, sevgili, dünya hiçbir yerde, sadece içimizde." Kaybolduğumuzu hissettiğimizde döneceğimiz tek yer kendimiziz sevgili okur. Bu zamanda insanı ancak kendi kurtarır. Var
Reklam
İçimdeki buğuya parmağımla ne yazsam o akşamın anısı oydu. Tuhaf bir teslimiyet ile kuş gibi oturdum. Aldatılmanın, kandırılmanın kadınsı içe kapanıklığı üzerime geldi. Hiç yapmadığım şekilde çay demleyip köşeye çekilmek, rahmetli Hüseyin Rahmi gibi dantel örmek istedi canım. Ne huzurluymuş aldatılmak, aldatmanın kasırgalarından hiçbiri yok,
open.spotify.com/track/1FxCKdNDY... “Ayağına batan dikenler, gülün habercisidir”der,Mevlana Celâleddin Rumi Hz.Aydınlığa çıkmak için karanlıktan geçmesi gerekiyor insanın.Tüm kötülüklere rağmen iyi kalabilmek,gittikçe azalan iyi niyeti çoğaltmak bu hayattaki en büyük erdemlerdendir.Hadi gelin,bir dua düşürelim satırlara; “Sen düz yolda ayağı takılan,bildiği yollarda kaybolan,şaşkın kullarının da Rabbisin.Elimden tut.Gideceğim yollar,varacağım yerler sana emanet.Yolumdaki dikenler ve engeller sana havale.. Ona yönelen bir kalp nasıl zâyi olsun.Huzur bulasınız🌺
Canım Öğretmenime,
Nereden başlasam bilemiyorum. Ansızın geldi bize veda edişinin haberi... Arkadaşım bana yine başka bir öğretmenimin paylaştığı hikayeyi attı. Şöyle yazıyordu: "Canım arkadaşım, can dostum boşanma aşamasındaki eşi tarafından katledildi!" Kanım dondu. Sonra arkadaşıma "O fotoğraftaki Saadet hoca değil mi?" dedim. Arkadaşım
Ümmet-i Muhammed'in ömrü kısadır. Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi vesellem) ümmetine çok düşkün olduğu için Allah Teâlâya, "Yâ Rabbi, ümmetimin ömrü kısadır ve âhir zamanda yaşıyorlar. Kıyamet de yaklaşıyor. Ümmetimin ömürleri az olunca, hayırları, sevapları da az olur. Ben yarın huzur-ı mahşerde onların sevaplarının azlığıyla utanırım" diye dua etti, çok gözyaşı döktü. Bu niyazın karşılığında diğer peygamberlerin ümmetlerine bir günaha bir günah, bir hayra da bir hayır verilirken, ümmet-i Muhammed'in hayrını fazlalaştırmak için bir sevaba en az on sevap verildi.
Reklam
nasipten öte yol teslimiyetten başka teselli yok hiçbir şeyi çok istemeyeceğiz, hayırlısı deyip yola devam edeceğiz gerekirse en baştan başlayıp dua edeceğiz Allah'a teslim olacağız ve huzur bulacağız
Tek Dil ve Babil Kulesi
Gelelim Sümer efsanelerinden bu dinlere geçen konulara: Çok eski günlerde gerek Sümer ülkesi, gerek komşuları bolluk ve huzur içinde yaşıyorlarmış. Hepsi de Hava Tanrısı Enlil'e tek dilde dua ediyorlarmış. Bilgelik Tanrısı Enki, Enlil'in üstünlüğünü kıskanarak insanlar arasında bozuşmayı, savaşı çıkararak bu güzel çağa son veriyor ve çeşitli diller koyarak insanların birbiriyle anlaşmalarını önlüyor. Aynı konu Tevrat'ta şöyle: "Ve bütün dünyanın sözü bir, dili birdi. Şarktan göçtükleri zaman Sinear diyarında bir ova buldular, orada oturdular. Birbirlerine 'gelin kerpiç yapalım, onları iyice pişirelim. Onların taş yerine kerpiçleri, harç yerine ziftleri vardı. Yeryüzünde dağılmayalım diye kendimize bir şehir, başı göklere erişecek bir kule yapalım' dediler. Ve Ademoğullarının yapmakta olduğu şehri ve kuleyi görmek için Rab indi. Onlar bir kavim, hepsinin tek dili var. Gelin inelim birbirlerinin dilini anlamasınlar diye onların dilini karıştıralım. Rab onları oradan dağıttı ve şehri bina etmeyi bıraktılar. Bundan dolayı onun adına Babil dendi." Buradaki Babil kulesinin, Mezopotamya'nın ziguratları olduğuna kuşku yok. İbraniler onları yıkılmış halde gördüler. Bu yıkılmış ve harap olmuş kule kalıntılarının, insanların korumasızlığını, güce karşı duyulan isteğin insanlara verdiği üzüntüleri sembolize ettiğini söylüyor Samuel Noah Kramer.
Etraflarını çevreleyen dehşeti birkaç saatliğine de olsa unutup huzur bulabilmek için dinlenmeye çekilen insanların aydınlatılmış pencerelerini, yıllar yılı din adamlığı kisvesi altında yapılan sahtekârlığa, soyguna ve har vurup harman savurmaya karşı halkta oluşan ve artık özyıkım boyutlarına varan nefretten dolayı artık hiç dua edilmeyen kiliselerin kulelerini, kapılarına yazıldığı gibi Ebedi Uykuya tahsis edilmiş mezarlıkları, dört bir yanı sarmış zindanları, altmışar altmışar ölüme götürülmenin sıradan ve gündelik bir hal aldığı, bu yüzden de, Giyotin’in önünde artık tek bir insanın bile acıklı hikâyeler anlatmadığı sokakları vakur bir merakla izledi; gece, öfkesine kısa bir mola vermeye hazırlanan şehirdeki tüm yaşamı ve ölümü vakur bir merakla izledi.
Sayfa 413Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.