Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Aysel Akkanat
Aysel Akkanat
@eceaysel
Çok okur/az yazar kendi çapında bir edebiyatsever.
ayselertugrulakkanat adıyla Instagram'dayım.
youtu.be/lP4xi7B6vC0
#Gardırop kitabının yazarı
gazeteci/yazar/editor
Radyo Televizyon
Kocaeli
129 okur puanı
Eylül 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Merhaba kitap dostları.
Okuduğum ilk Ahmet Ümit kitabı. Belki ve bence yanlış kitabından başlamış olabilirim Bununla birlikte güzel bir kitap okuduğumu düşünüyorum. Özellikle bu kitabından diyerek bir tercih yapmadım. Elimde bu kitabı vardı sadece. Bu arada ben yaklaşık iki yıldır okumalarımı dolmuşta yapabiliyorum. Günlük iki saate yakin yolculuk yapıyorum her gün. Onlarca kitap bitiriyorum her ay. Okumaya vakit bulamayanlara önerim, zaman değerli her anımızı değerlendirmeliyiz. Zamanı doğru degerlendirdigimdeki huzuru paylaşmak isterim sizlerle .
️ Asla sevdiğin insanın gardiyanı olma...
️Bir varmış bir yokmuş, dünyada acayiplikler çokmuş. Bir Gece beş farklı ülkede, beş prens aynı rüyayı görmüşler: Bir genç kız, kadim bir kentin alacakaranlik sokaklarında ışıktan bir güzellik halinde dolaşıyormuş...
Sevdiğim pek çok satırları oldu. Büyüklere masallar adeta. Bir aşk masalı, beş prensin sevda uğruna çıktıkları yol ve hal macerası. Kaf Dağı'ndan ıssız çöllere, ücra hanlardan savaşçı kabilelerin çadırlarına. Devler, denizkızları, balinalar, yılanlar kitabınızla birlikte gözünüzü kapatın ve hayal edin, her şey tam orada. Diğer kitaplarını da okumak için sabırsızlanıyorum. Bu kitabın konusu fantastik, bu tarz sevenlere öneririm. Ben sevdim açıkçası.
Ez cümle, ne çok okumadığım yazar var hâlâ. Bunu düşünüp üzülebilirim.
Herkese iyi akşamlar.
Aysel isimli bu kitabı bir kaç yıl önce sadece adımı taşıdığı için espriyle karışık almıştım. Kitabı okumak yine hastanede nasip oldu. Ancak paylasabiliyorum.
Evet tahmin ettiğiniz gibi sadece merakımdan aldığım bu kitabın içinden bir dram çıkacağını hiç tahmin etmemiştim açıkçası. Halit Ertuğrul 'u da ilk kez okuyorum. Arayış serisi olarak yazılmış gerçek hayattan bir genç kızın mektuplarindan oluşan bu kitap, bir dönem sayısız mektuplar alan yazarın olduğu gibi yayınlanmasından ortaya çıkmış.
Aysel öksüz ve yetim kalmış, yetiştirme yurdunda büyümüş, boşlukta kötü niyetli kişilere rastlamış, sonunda da genç yaşında kanser hastalığına yakalanmış genç bir kız. İntihar edip kurtulmayı isterken okuduğu bir kitapla doğru yolu bulmuş ve öldükten sonra kendi yaptığı hatalara kimse düşmesin diyerek yazara mektuplar yazmaya başlamış.
İnsan ilişkileri, gençlik problemleri, boşluk hissi ve toplumsal yozlaşmayı sorgulayan bu kitap ancak bu tarz okumayı sevenlerin ilgisini çekecektir. Bir dönem mektupların önemini ve imanını kurtarmanın huzurunu anlatan bu kitap şimdiki nesile bir şey anlatır mı bilmiyorum. Biz yine de bu tarz kitapları okumayı tavsiye edelim derim.
Tarık Tufan okumayı özlemişim. İnsan zaman zaman kendi gerçekliğinden uzaklaşıp başka bir hayatın içinde, başka bir senaryoda, başka satırlar arasında kaybolmayı istiyor. Tarik Tufan okurken tam da böyle oluyorsunuz. İsimsiz bir roman kahramanının yerine gecirebiliyor sizi. Zamanlar arasından ustaca geçiriyor ve akıcı üslubun, duygu yoğunluğunun kendi ruh halinizle örtüsmenize şaşırıyorsunuz. Yoksa nasıl okuyup bitirebilirsiniz ki.
Aşk kavramı neredeyse bir saplantı, bir delilik, bir hastalık gibi işlenmiş kitabında. Kahramanın Eda' ya duyduğu aşkı için bütün hayatını alt üst ederken aynı duygularla Eda' nin da hayatını mahveden Savaş için hissettikleri ve hayatını aşkı uğruna darmadağın ettiğini görüyoruz. Muhafazakar bir ortamda yetişmiş bir genç roman kahramanı. Bu arada ismi yok. Bir kıza aşık olmasıyla başlıyor hikaye. Romanın sonuna geldiğinizde tarikat şeyhinin tekkesi dahil tüm mekanları içsellestirebiliyorsunuz. Gözünüzün önünde adeta bir sinema perdesi oluşuyor. Bir ölünün gözünden son nefesinde tüm hayatını izler gibi duygu yoğunluğu ve tamamlanmamış sahnelerle kitaba veda ediyoruz.
Okur Takip Önerileri
Yaklaşık bir ay önce bitirdim bu eseri. Ancak fırsat bulup paylasabildim. Etkinlik kitabımız inşallah incelemesini de en kısa zamanda yaparız.
Sevdiğim bir yazar İskender Pala, her eseri ayrı kıymetli. Bu kitabını okuduğum sıralarda eşim kalp krizi geçirdi. Kalbin önemini okurken; anatomisinden, fizyolojisinden manevi boyutuna kadar her konuyu detaylı bir şekilde inceleyerek ele alması benim için ayrı bir önem arz etti. Bu değerli organımızı ne kadar da az tanıyoruz aslında. Üç bölümden oluşan kitap önce kalp hakkında bilgi veriyor. İkinci bölümde Kalbin muhtevası, son bölümde ise kalbe dair bugüne kadar yazilan çizilen pek çok konuyu ele almış. Kalple ilgili yaptigi araştırma neticesinde yazdığı kitabı eksik gören yazarimizin eseri için biz ne yazsak eksik kalacak. Ancak düşüncem o ki okunması gereken kitaplar arasında olmayı hak ediyor. Yazar da eser de.
Yaşar Kemal her daim yazdıklarıyla hayran bırakıyor.
Kitap buram buram Anadolu ve "coğrafya kaderdir" sözünü dogrulayarak seyrediyor. Bir bölgede yaşansa da toplumun tamamının bu örf ve geleneğe vakıf olduğu şu götürmez bir gerçek.
Konu olarak; günümüzde dahi ne yazık ki hâlâ devam eden töre cinayetleri ve küçücük çocukların nasıl alet edildiğini , dokuz yaşındaki bir cocugun( Hasan) bundan kaçınmak için her yolu denemesi, annesine olan sevgisi, ruhsal değişimleri, yetişkin birinin bile tahammül edemeyeceği baskılara nasıl çaba gösterdiği ve sonunda ne yazık ki beklenen sona varılması. Bu konular çokça yazılıp cizilse de ne kadın cinayetleri ne de töre cinayetleri sonlandirilamamistir. Aslında Yaşar Kemal bölgeyi de çok iyi bilen biri olarak bu konuyu gerek sosyal gerek psikolojik açıdan yüz sayfalık kitaba öyle güzel sığdırmış ki aklınızdan çıkmayacak bir hikaye ve tanıdık, bildik bir durumla karşı karşıya kalacaksınız.
Bir cinayetin tüm bireylerinin ayrı ayrı psikolojisini de ustaca anlatıldığı kitabı öneriyorum.
Ben de bu yılın son okumasını sizlerle paylaşmış oluyorum bu vesileyle. Kitapla kalın
Japon edebiyatına merakım olmasa da bir kaç kitap okumuşluğum var. Bu kitabı kapağını çok beğenerek aldım. Evet ilk kez böyle bir şey yapıyorum itiraf edeyim. Kapaklar hep dikkatimi çeker bu kapak biraz daha ayrıcalıklı geldi gözüme. Neyse.
Yılın son günlerine doğru okuyup bitirdiğim bu kitap için şunları yazabilirim; farklı birseyler okumak istiyorsanız olabilir. Her kesime hitap etmediğini düşünsemde, zaman kaybı diyemem. Hatta içindeki her iki öykü içinde çarpıcı diyebilirim.
İki öykü var demiştim. Birincisi; Kiraz Çiçeklerinin Altında. Bu öyküde şiddet, Kan, vahşet ve saplantılar görüyoruz. Kiraz çiçeği de (sakura) metofor olarak kullanılmış, bir eşkıyanın bir kadını kacirmasiyla başlayan hikaye korkunç olaylar zinciriyle tuhaf bir biçimde bitiyor.
İkinci öyküye gelince; öykünün adı Aptal.
2. Dunya savaşının harabeleri arasında karamsarlık , umutsuzluk neredeyse bugünlerde izlediğimiz manzaralarla karşı karşıya kalıyoruz. Savaşın ortasında çok güzel fakat aptal bir kadınla ortada kalan kahramanı anlatıyor.
Her iki öykü için çarpıcı ve akılda kalıcı diyebilirim. Bu tarz sevenler için farklı bir kitap.
NEYSE daha ilk andan itibaren ismiyle dikkat çeken kitabı, sosyal medya aracılığı ile tanıdım. Her zaman okurların hemfikir olduğumuz bir konu var ki; iyi kitap okumak. Bunu söylediğimiz andan itibaren de klasikleri işaret ederiz. Klasikler, elbette...
Ancak edebiyat sadece bunlardan ibaret değil, çok çok iyi yazarlarımız var bizim ve tanınmayı, okunmayı da hak ediyorlar. Elimdeki kitap bunlardan biri.
Bir okuyucu olarak ben dolu dolu bir kitap okuyup, edebi değeri olan, tavsiye edebileceğim kitaplar arasında tereddütsüz önerebilirim.
Kitaba gelince; yazar, kitabında yalnızlığı, anlam arayışını, anılarını paylaşıyor. Bunu yaparken düşünüyorsun böylesi kalabalık bir geçmişten nasıl olmuş da yalnızlığı tercih etmiş diye. Kitapta vişne böceğine olan aşkını da satırlar arasına yerleştiren yazar, dün, bugün, an kavramlarını iç içe yormadan çok güzel yerleştirmiş.
Neyse hayalleri
Neyse umudu
Neyse üzüntüleri
Neyse anıları
Ve nice Neyse ile sorgulamayı vurgulamış. Ben kitabı sevdim ve öneriyorum. Yüreğine, kalemine sağlık @yazarulascan
"...Kendi öz degerlerimi, dilimi ve birlikte doğup büyüdüğüm insanların durulmaz bir coşkuyla bana taşıdıkları sevgiyi koruyabilmek için direndim. Elinizdeki roman bu direnişim için aralarında büyüdüğüm insanların bana armağanıdır." ( arka kapaktan)
Böyle diyor yazar, kitabı için. Henüz yirmili yaşlarda yazdığı ilk romanı ve edebiyat
Zweig 1881- 1942 yıllarında Viyana' da yaşamış varlıklı bir Yahudi aileden gelmektedir. Nazilerin baskısı ile İngiltere ardından da Brezilya' ya göç etmiştir. Zweig' in daha önce okuduğum kitaplarının hemen tamamına yakını psikolojik ağırlıklı olması nedeniyle ile biyografisini inceledim. Özellikle Freud ' un öğretisine duyduğu ilginin onu derin karakter analizine götürdüğünü fark ettim. Bu yüzdendir ki özellikle Zweig' in karakterleri akılda kalıyor. Satranç, Amok Kosucusu, Bir Kadının Yasamindan Yirmi Dört Saat , Olağanüstü Bir Gece gibi eserleri bana göre en iyileri.
Bazen çok incelemeli çok ağır kitaplar okuduğumda ardından bir Zweig okumak hep güzel gelmiştir. Bu kitapta onlardan biri.
Kitaba gelince; Madam De Prie ruh hali ve sergilediği tavırlar siradışı ve uc gibi görünse de öncelikle onun yaşadığı dönemi ve psikolojiyi bilmeye zorluyor yazar. Kralın gözünden birdenbire düşen Madam Normandiya' ya sürülür. Oradaki sıkıcı yaşamı ile yeniden kralın gözüne girmek için sergilediği entrikaları konu aliyor kitap.
Planlarının sonuç vermemesi üzerine son bir altin vuruş yapmayı hedefleyen madamin dramını anlatan eser 48 sayfa olup bir solukta okunabiliyor. Zweig 'in kitaplarını hep akıcı ve hafızada kalıcı eserler olarak tavsiye edeceğim.
.
Kocaeli Kitap Fuarı' nda yazariyla tanıştığım, "Can' a Mektuplar Kırkikindi" adlı kitabı bugün okuyup bitirdim. Uzun süredir okuduğum zorlu kitaplardan sonra böyle ferah ferah geldi. Kırkikindi kitabı bir deneme. Ancak şiirsel yazılmış bir aşk kitabı. Sevgiliye yazılan mektuplardan ve güzel sözlerden oluşuyor. İnsan zaman zaman ruhunu , zihnini dinlendirmek birseyler de okumalı zannımca. Kitabı anlatmak yerine içinden alıntılıyayayim biraz. Böylece bu tarz sevenlere de rehber olsun. Ayrıca fuarda çok ilgi çeken bir kitap olduğunu da eklemek isterim.
" Ey gönül köşkünün sahibesi Can!
Sağıra dili, dilsize kulağı, mazlum feryadı, çaresizce hayal etmeyi veren Allah, benim gibi bicareye seni sevebilecek bir kalp verdiyse neyi Murad ettiğini sorgulamadan severim. Vuslat mı ben onu hayal etsem de kaderimde olup olmadığını yaşayarak öğrenirim kim bilir belki de sana da bana da vuslatı yakıştırıyordur.
Umudu olmayanın savaşı biter savaşı bitenin esareti başlar.
Benim savaşım seni sevmekten ibarettir.
Bir Cemil Meriç kitabı daha bitirmenin farkındalığı ile diyorum ki; her Türk gencinin( bunu özellikle vurguluyorum) mutlaka ama mutlaka okuması gereken bir kitap. Hatta okullarda ders kitabı olacak nitelikte olduğunu da düşünüyorum.
Bu Ülke ' nin yani bizim ülkemizin trajedisini, kendi kültür ve medeniyetinden kopup Bati' ya sığınan Tanzimat ve Cumhuriyet devri aydınlarınin hazin macerasını anlatan bir kitap.
Bölümlerden oluşması kitabı okumayı kolay kılıyor. İlk bölümde oğlunun kaleminden Cemil Meric' i okuyoruz.
Bu ülke övülmeye değer bir şaheser, bir başucu kitabı niteliğinde. Guzel bir üslup, sağlam bir Türkçeyle geleceğe armağan edilmiş bir miras niteliğinde.
Cemil Meriç okumak isteyenler içinde başlangıç kitabı olduğunu vurgulamak isterim. Benim Meric' e ayrı bir hayranlığım var ama okuyan herkesin de aynı tadı alacağından eminim. Şu ana kadar sadece iki kitabını okuyabildim. Bir kaç kitabını da edinmiş oldum. Etkinlik kitabımız olduğu için sırası şimdi gelmiş oldu. İyi ki okumuşum. İyi ki bu dünyadan geçmişsin Cemil Meriç. Yeni kitaplarında buluşmak üzere...
.
Ne çok şey anlatılır kelimelerle. Ya da hepsine susulur da bir kelimeye muhtaç kalınır. Tek kelimelik sözlükte Ali Ural neler anlatmış tek kelimelik sözlükte.
" Bir sözlüğe ihtiyacım var. Kaç kelimelik olsun?
Tek."
Ali Ural' in bir kaç kitabını okudum, hepsinden ayrı keyif aldım. Deneme sevenler için öneririm bu kitabını. Bir çok kelimenin anlamını yitirdiği bir çağda, dışarıdan yeni giren kelimelerin sarhoşluğu ile kendi kelimelerimize yabancı kaldık. Kitabı okudukça, kelimelerin köklerine indikce, o unuttuğumuz kıymetli kelimelerimizin derinliklerinde kayboldum.
Sık sık alıntıladığım, altını bolca çizdiğim bir okuma oldu. O Tek kelimenin peşine düştük birlikte. Ne çok aradık ne çok yorulduk. " Hic yorulmadan okunan kitap, hiç yorulmadan yazılmış olmalı..." dediğinde ne çok yorulduğunu düşünmeden edemedim. Velhasıl iyi ki yorulmuş, iyi ki yazmış diyorum. Kalemi hiç bitmesin bu güzel yazarların.
Uzun zamandır kitaplığımda öylece duruyor, elim bir türlü gitmiyordu. Önsözünü okuyunca ilgimi çekti, başladım okumaya.
Kitap iki taraflı; bir tarafında gerçek hikayeler anlatılırken diger tarafında yazarın kurmaca öykülerini okuyorsunuz. Kısacası hayal ile gerçeğin tek kitapta buluşması, bilinçli olarak verilen güzel bir mesaj; her hayal biraz gerçek, her gerçekte hayal var gibi. Hatta bazen hangisi gercek karıştirabilirsiniz.
Ben en çok yaşanmış kısımlarını sevdim. Adeta yakin tarih ve bazı ünlülerin yaşamından kesitler bulacaksınız.
Dünya görüşünü sevmesem de kalemini sevdiğim bir yazar Ayşe Kulin. Keşke kendi görüşlerini dayatarak yazmak yerine orada da ustalıkla kalem oynatsa ve biz okurken gülümseyerek baksak.
Netice olarak kitabı beğendim. Tavsiye edebilirim.
.
Okuduğum her kitabında aynı duygularla bir kez daha söyleyeceğim; imrendiğim tek kadın yazar. Beni etkileyen kitaplarının arasına girdi " La" da. Ve; ' hocam bu nasıl bir anlatim? Şiir içinde felsefe, din, tasavvuf. O güzel cümleler... La' yı okuyanlar bir daha unutamaz. Öyle muazzam bir anlatım ki kitap elinizde değilken bile düşüneceksiniz.
Adem ile Havva daha güzel anlatılamazdı. Gözünüzün önüne çizilen resim zihninize kazınacak. Daha önce de Yusuf İle Zuleyha' da bunu hissetmiştim.
Bu arada Nazan Hoca bu konuyu gerçekten cok iyi araştırmış olmalı. Böylesi bir bilgi birikimiyle de okuyana ne çok şey katıyor. İyi ki yazmışsın. İyi ki okumuşum, tavsiyemdir efendim...
Biraz kitaba da degineyim; hepimizin bildiği Adem İle Havva hikayesi, cennetten kovulma anı, İnsanlığın dünya ile buluşması, Habil ile Kabil.
Adem yaratildiginda ona eşlik eden kelimeler kitabı, şeytanın kibri, İnsanlığın ilk kavgası, kıskançlığı ve katli. Peygamber de olsa bir babanın yaşadığı sonsuz acısı, ilk aşkın doğuşu ve daha nicesi. Tüm kelimeleriyle sevilesi, tekrar ve tekrar öneriyorum.
İbrahim Tenekeci' nin okuduğum kaçıncı kitabı bilmiyorum. O bir şair olsa da ben şiir kitaplarını henüz okumadım. Diğer kitapları gibi "Geldik Sayılır " kitabı da sevdiğim kitaplar arasına girdi diyebilirim.
Her gün önünden geçtiğimiz binbir çeşit ağaç, çiçek, başımızı gökyüzüne kaldırdığımızda kanat çırpan kuşlar için sadece tek bir türmüşcesine; ağaç, çiçek, kuş dememeyi, velhasıl durup bir bakmayı bakmaktan çok görmeyi salık vermesi ve bunu yaparken o güzel cümlelerle yüreğime dokunmasını sevdim.
Bir kaç bölümden oluşan kitabın öne çıkan yönü daha çok gezi ve tabiat. Yazar adeta çıktığı yolda, gezdiği yerlerde bizi de yanında götürüyor ve bunu yaparken hiç yormuyor , onunla üşüyor, onunla keyif alıyorsunuz.
Sade bir dille yazılmış denemeleri, en çok da bu tarz sevenlere tavsiye ediyorum.
