Leyla diyorsam kesik yanaklarıyla Leyla
Üç köşeli dünyasıyla
Okuyla yayıyla yaylasıyla acımasıyla
Leyla diyorsam şu bizim gerçek Leyla
Biz seni işte böyle seviyoruz Leyla
O gitti bize ağlamak kaldı kala kala
halayık : kadın köle, cariye - Ar.
sebil: kutsal günlerde karşılık beklemeden, hayır için dağıtılan içme suyu
2. genellikle camilere bitişik özel bir biçimde yapılmış, karşılık beklemeden, hayır için içme suyu dağıtılan taş yapı, sebilhane - Ar.
3. meyan kökü şerbetini bir hayır için dağıtma - Ar. halkdili
çiroz: yumurtasını atarak zayıflamış uskumru balığı ve bunun kurutulmuşu - Yun.
2. çok zayıf kimse - Yun. mecazi
Tam bir ay oldu elime kitap almayalı, kaybedilmiş bir ay... Bu bir ay raskolnikov'un ruh hali içersindeydim. Kurtulmak istedim bu halden; raflığımda duran Ölü Ozanlar Derneği, ANI YAŞA (CARPE DİEM ) diyordu bana. Film uyarlamasını izlemiştim, mühtis bir filmdi. Robin Williams'ın oyuncu olarak tartışılmaz en iyi filmlerinden biriydi. Ölmeden önce kesinlikle bu filmi izleyin...
Okumaya karar verdim ne de olsa kitaplar her zaman daha iyidir..
Kitabı noktaldığımda huzurluydum...
Ölü Ozanlar Derneğini iki kavram anlatmaya yeter:
HAYAL KUR
ANI YAŞA
Mİlli Eğitim Bakanlığı kesinlikle bu kitabı ve filmini okullara tavsiye etmeli, okunmalı ve izlenmeli...
Arjanov oturduğu yerin altından vişne dalından yapılma kurumuş, yer yer çizilmiş, kabuğu yontulmuş kahverengi bir kırbaç sapı çekip gösterdi:
İşte bu hale geldi! Adamın canı buna bakmak bile istemez. İnsan da öyledir. Bir garipligi, bir özelligi olmasa, o da işte bu kırbaç sapı gibi çıplaktır, zavallıdır. Bak, Nagulnov yabancı bir dil öğreniyor, o da bir gariplik değil mi? Kramoskov dede yirmi yıldır kibrit kutularını biriktiriyor, bu da bir başka gariplik. Sen Luşka Nagulnova ile dalga geçiyorsun, bu da bir başka gariplik. Bakarsın sarhoşun biri sokakta yürüyor ayağı tökezlene tökezlene, sırtı ile çitlere sürüne sürüne gidiyor, işte bu da bir gariplik. Bir insanı kendisine özgü olan bu garipliklerden yoksun et, bak ne oluyor? Çıplak anlamsız bir şey haline geliyor. İşte bu kırbaç sapı gibi. Yaa, işte böyle oğlum! Sayın başkanımız...
Şu Luşka adamı ne hale getirdi! Allah belasını versin o karının. Mahvetti oğlanı. Hem de ne çocuktu. Şimdi insan suratına bile bakamıyor. Aşk dediğin işte erkeği böyle berbat eder. Eskiden yüzüne bakılır bir adamdı. Şimdi muşmulaya döndü.
Nazım hakkında konuşmama gerek yok, Raşit Çavaş'ın hazırlamış olduğu derlemedeki şiirlere baktığımda hepsi dillerde düşmeyen şiirler.. Zaten derleme olduğu için geniş çaplı inceleme yapmak olanaksız. Şunu öneriyorum Nazım Hikmet'i hiç okumamış okuyucu adaylarına ilk önce bu derlemeden başlasınlar, ilk bu dala tutunsunlar ki rahatça ağaca çıkabilsinler.
Uyandırılmış Toprağın birinci cildini okuduğum için bu incelemeyi yapmayı doğru bulmuyorum lakin kısada olsa yazardan bahsetmek zorundayım. Mihail Şolohov tam anlamıyla Sovyet yazarıdır. Üç önemli eseri vardır; biri bu okumakta olduğum eser, ikincisi Durgun Akardı Don, üçüncüsü ise Don Hikayeleri. Bu eserlerin arasındada en önemlisi Durgun Akardı Don, zaten Nobel ödülünü bu eserine binaen alıyor. Eserlerinin merkezinde yer olarak Don Nehri ve çevresi vardır, bu bana John Steinbeck'in Salinas vadisini hatırlattı. Eserleri bir nevi SSCB'nin temel taşları denilebilir. 1917 Rus Devrimine kadar Marks ve Engels'in düşüncelerini uygulayacak tam anlamıyla taban oluşmamıştı. Kısaca yazar bu oluşumu ve
oluşumda karşılaşılan sorunları ele alıyor. Bana göre Şolohov'un eserleri bir ders kitabı niteliğindedir. Komünist düşünceye ışık tutmaktadır ve en önemlisi eserlerden dersler çıkarmak gerekir.
evham: kuruntular, kuşkular, vehimler. Ar.
nodullamak : hayvanı üvendire ile dürtmek - (iş için) dürtmek, uyarmak, hatırlatmak.
balalakya: üç köşeli, üç telli Rus halk sazı.