Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Elif Çelik
Elif Çelik
@elifin_kitaplari41
*Kitap okumayan insan okuma yazma bilmeyen insanla aynıdır. *
675 okur puanı
Eylül 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
İnsanlık suçu 1 - Theodore Dreiser
1. Dünya Savaşı sonrası Amerika halkının yapısına, gelişmesine ve sosyal yaşantısına ışık olan bir kitaptır. Dostoyevski'nin Suç ve Ceza kitabindan etkilenerek yazılmış naturalist bir kitaptır.
Insani duygulardan çok maddi yasantıyı, lüks hayati örnek alarak hayallerinin ve kendi yıkımını hazırlayan Clyde isimli genç adamın trajik hikayesiydi. Bu genç adam kendini büyük hayaller kurup gerçekleştirmek isterken hayatın karanlık tarafıyla ve yalanlar dünyasında bulur. Esta, Clyde, Julia, Frank ; dört kardeş olup Esta evden kaçtıktan sonra Clyde'ın aklı kendi dünyasıyla karistiktan sonra hayatının peşinde koşmaya başlar. Çalışkan, durust, akıllı bir genç olmasıyla birlikte kısa zamanda güzel bir otelde iş bulur ve arkadaşlar edinir. Sonrasında ise hayat bir taraftan gülerken bir taraftan sillesini geçirmeye başlar.
Efsuncu Baba - Hüseyin Rahmi Gürpınar
Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın 1924 tarihli Efsuncu Baba adlı romanının günümüz Türkçesine uyarlanmış halini okudum.
Efsuncu Baba büyüyle, simyayla, tılsımla uğraşan ; define aramak, madeni altına çevirmek, yıldızlardan alemin sırrını çözmek gibi heveslere kapılmış bir zat-ı muhteremdir. Onun dünyasını batıl inançları şekillendirir, her adımını bu hurafelere göre atar. Eline yeni bir kitap geçer, istanbul'un bütün defieleri şifreli halde bildirilmiştir bu kitapta. Defineye ulaşmak için tılsımı kaldırması gerekir, bu da Binbirdirek'teki anahtarı ve kendisine yardımcı olacak insan suretinde iki meleği bulmasına bağlıdır. Böylece Kirkor ve Agop'la tanışırız. Karın tokluğuna çalışan, ortaoyunundan fırlama bu iki komik tip Efsuncu Baba'nın karısı ve kızıyla yaşadığı konağa taşınır. Entrika giderek tüm aileyi sarar.
I. Dünya Savaşı'nin arifesinde, üç Amerikali erkek, hiçbir erkeğin yaşamadığı, yalnızca kadınların ve kız çocuklarının olduğu garip bir ülkeyi buldular. Böyle bir dünyanın varligini sorgularken orada yaşayıp medeniyetlerini gördükçe hayran kalırlar. Hiçbir erkeğin olmamasi; doğurganlık oranını düşününce akıllarını karıştırsa da kendi ülkelerini ve kadınların ülkesini karsilastirirken bu kadar kusursuz ve zekice planlanan düzene hayran kalırlar.
Önyargılarin olmadığı, herseyin zekice düşünülüp hayata geçirildiği, hastalığın, suçların,savaslarin olmadığı herkesin eşit ve kardeş gibi yaşadığı bir yer kadınlar ülkesi. Bu üç erkek kendi ülkeleriyle kadınlar ülkesini karsilastirdikca sizde ister istemez o karsilastirmayi yapıyorsunuz ve üzülerek de olsa o uçsuz bucaksız ülkenin düzenine hayran kalıyorsunuz. Meyve sebzelerini, binalarını, yollarını, bahçelerini,kiyafetlerini aklınıza ne geliyorsa herseyi o güçsüz dediğiniz kadınların yaptığını düşününce aslında kadınların o kadar da narin ve kırılgan olmadığını erkeklerin kabul etmesi gerektiğini düşünüyorsunuz. Ülkedeki herkesin "Ben" değil "Biz" diye düşünmesi bencillik ve kıskançlık gibi kötü duyguların olmadığını göstermesi ayrıca güzeldi. Annelik duygularını anlatırken yüreğinizden geçenleri o saf duyguları ve çocuk egitimini okuyucuya geçirmesi çok başarılıydı. Ben bayılarak okudum.
Bu arada kitap 1915 yılında yazılmasına rağmen 1979 yılında yayımlanmış feminist ütopyalarin ilk örneklerinden kabul edilmiştir.
Okur Takip Önerileri
Yüz Karası - Brittainy C. Cherry
Jackson on yaşında annesi alıp çantasını çıkmış babasiyla kalmış bir oğlan çocuğu. Sonrasında büyüyor ama hayatları baba oğul ikisinin de darmadağın ilerliyor. Hiçbir yere ait olamama hissi, uyuşturucu kullanma, kasabanın nefretini kazanma gibi gibi özelliklerle yirmi dört yaşına gelmiş babasını kontrol altında tutmaya çaba gösteren, araba tamir eden bir erkek olmuştur.
Grace- Finn çiftinin hayatlarına baktığımızda boşanmış ve kendi yollarını çizmek için Chester kasabasının yolunu tutmuşlar. Grace tam kasabaya girerken frenleri tutmadığı icin kaza yapmaktan son anda Jackson kurtarır. En yakın arkadaşına gittiğinde eski kocasını en yakın arkadaşıyla yakalar ve ipler freni patlamış bir araba gibi kopar.
Grace ve Jackson arasındaki diyalogları ikisinin ağzından okumak güzeldi. Grace'in sakin, inançlı, nazik, iyi huylu,durust ve ılımlı biri olması baskalari tarafindan kendini kötü hissettirmeye başlasa da karakterinden ödün vermeyip hayatını yoluna koymuş güçlü bir karakterdir. Jackson ile birbirlerini tamamlamaları ve alt mesajlar beni çok iyi hissettirdi ki severek okudum Kendilerini ve hayatlarını yoluna koyma çabaları aileleri dahil tüm kasaba tarafından baltalamaya calisilsa da sonunda güzel seylerin olması hayata dair umut edebilmeyi düşündürüyor.
Karanlığın Soluğu- Maxime Chattam
Harvey Morris'in 12 Nisan 1997 yılında bindiği uçak aniden bir patlamayla tuz buz olur ve tüm insanlar ölür. O uçağın patlamasıyla hersey daha yeni başlar.
Manhattan'da yaşayan Annabel anıları biriktirmeyi seven, bir sinema biletine bile kıymet veren, dergi kitap gibi herseyi okumayı seven, Jack Thayer ile ortak dedektiftir. Gece yarısı ortağı kafa derisi nesterle parçalanmış kadın bulduğunu söylediğinde firlayip olay yerine gider. Bu ilk cinayetle birlikte gelen cinayet haberlerinin ardı arkası kesilmez.
Annabel'in kocası Brady evlendikten on sekiz ay sonra ceketini ve cüzdanı hariç herseyini bırakıp gitmis. Hiç bir iz bulamayınca da hayatına devam etse de aklı hep kocasındadır.
Vakayla ilgilenirken özel dedektif Joshua Brolin, Annabel ile karşılaşır. Kayıp bir kızı arayan Brolin ile birlikte bilgi paylaşımı yaparlar ve mesleğini neden bıraktığını ilk Annabel'e anlatır.
Şeytanla ortaklık yaptığını düşündüğüm bir katilin yaptığı katliamlar ve mide bulandırıcı olaylar... Şaşırtmacali olay örgüsü ve acımasızlık dolu ürkütücü bir kitaptı. Annabel karakterini ayakları yere sağlam basan daha zeki bir kadın olmasını isterdim. Olay orgusunde her yapbozun bir parçası bir sonuca bağlanıyor. Bunun yanı sıra doğada insanoglu kadar şiddete başvuran ve bundan haz duyan, zevk alan bir tür olmadığını düşünüyorum. Dehşete doyacağınız satırlarla dolu bir kitaptı.
Nikolay Vasilyevic Gogol ; 1809 yılında dünyaya gelmiş Kazak bir ailenin çocuğudur. Taras Bulba, Müfettiş, Ölü Canlar gibi eserleri büyük yankı uyandırmıştır. Eserlerindeki esprili deyimler Rusya'da atasözü olarak kullanılmaktadır. Komik ve trajik olayları kendine özgü saldırgan bir hicivle anlatıp farklı kişilik cizimleriyle ün kazanmıştır. 4 Mart 1852'de Moskova'da ölmüştür. Dostoyevski; " Hepimiz Gogol Baba'nın paltosunun cebinden çıktık." diyerek ne kadar büyük bir yazar olduğunu belirtmiştir.
Bir Delinin Anı Defterinde dönemin ruhu, yaşadıkları psikolojik durumlar ve düşünceler yer alıyor. Bir ülkenin cografyasi orada yaşayan insanların fiziksel ve kişisel özelliklerine yansır, davranış ve karakterleri ülkeyi etkileyen faktörlerdendir. Okuduğum bu hikayelerde hep bu yaşamları ve insanları etkileyen düşünceleri kendi ağızlarından yansıtılmış.
Bir Delinin Anı Defteri - Palto - Burun - Petersburg Öyküleri ve FaytonNikolay Gogol · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201955,9bin okunma
Şiirli Yastık- Sunay Akın
Tarih 1918 yılının 13 Kasım günüdür ve işgal güçlerinin savaş gemileri İstanbul Boğazına girmektedir. Tam da o gün Mustafa Kemal İstanbul'a gelmiş ve gördüğü manzara karşısında pişman olmuştur. Bağımsızlık hareketini başlatmak için en kısa zamanda Anadolu'ya geçmeyi planlar. İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan
Ölümün Soğuk Sesi - Jane Casey
Sarah Finch, öğretmen olmuş ve o gün yaşandığında tam on altı yıl önce 1992 yılında abisi Charlie'nin kaybolmasını hatırlar. Annesi odasını dahi değiştirmemiş aynı bırakmış orada oturarak sürekli içmeye başlar.
On altı yıl sonra ise Jenny Shepherd ortadan kaybolur. Ailesi sınıfa gelip onu aradıklarını ve birsey bilen var mı diye sorduklarında kendini geçmişte bulurken bir akşamüstü koşuya çıktığında kotu bir sürprizle karşılaşır. Ardından kendini yürürken evine giderken vs hep gözetleniyormuş hissiyle boğuşurken bulur. Sonrasında ise olaylar ard arda gelir.
Sarah ve ailesi abisi kaybolduktan sonra derin yaralar alıp parçalanır ve hepsinin psikolojisi farklı etkilenir. Kurgunun sağlam olması, polisiye olaylarin akması sizi kitabın içine çekiyor. Gecmis ve günümüz olayları anlatması ise bir yerden sonra bağlantı kurmanızı saglasa da o merak duygusu ve olayların nasıl geliştiğini öğrenme isteği nabzı artırıyor. Sadece bazı yerlerde pedofili, istismar, taciz, şiddet olayları okumamı zorlastirdi. Daha doğrusu o duyguları hissettirdiği için olayları düşündürüp öfkelendirdi diyebilirim.
Tanyeri Horozları - Yaşar Kemal
Yapılan mübadele sonrası devam eden hayata Poyraz'a, Musa Kazım, Melek Hatun, Arsen Usta, Hasan,Vasili, Nişancı Veli, Sultan hepsinin hayatlarına yeni edenlerle birlikte serinin ucuncu kitabıyla devam ediyoruz.
Poyraz askerden kacip adaya sığınan Hasan'ı alip Salman Sami doktora götürüyor. Doktorla birlikte yasanılanları tartip konusuyorlar. Enver Paşa komutasında Sarıkamışa hiç hazırlıksız çıkılmış. Ne doksan bin, ne yüz elli bin kişi, daha savaşa başlamadan açlıktan, tifüsten, bir de donarak koskocaman ordunun hemen hemen hepsi gitmis. Önünde asker kalmayınca da Rus ordusu Sarıkamıştan çıkıp Mezopotamyaya, Orta Anadoluya, Karadenizin yarısına kadar inmiş. Tüm ülkedeki hayatlar gençler askerler kaçaklar bu savaşlardan etkilenmiş.
Tanyeri Horozlarında yeni bir yaşam kurma çabası, korku, endişe, özlem, umut, sabır, geçmişten gelen ve içlerine gömülen acılar içinde yaşarken insan olmaktan duyulan sevinci okudum. Geçmişin acılarını unutmayıp ama hayatlarına gölge düşürmesine izin vermeyen, hayatlarına daha güçlü bir şekilde devam etme çabası icinde yasayan kadınları erkekleri okudum. Yaşar Kemal kalemini biliyorsanız tüm bunlar derin betimlemelerle insan ruhuna dokunan kelimelerle aktarılmış. Okumadıysanız seriye başlamanız tavsiyedir
İnsanlığımı Yitirirken - Osamu Dazai
Osamu Dazai denilince Japon Edebiyatı aklımıza gelir. Simdi en bilinen kitabını okudum ve kendi hayatından esintiler olduğunu da öğrendim.
İntihar etmeden hemen önce tamamlanmış bu kitapta, topluma kendini kanıtlamaya çalışan, kendi kendiyle savaşan ve çevresindeki herkesi hayal kırıklığına ugratmaya mahkum olmuş bir gencin dramatik hayat öyküsünü anlatiyor.
Aristokrat bir ailenin oğlu olan Oba Yozo, kendini başarısızlık abidesi gibi görürken hem evde hem okulda kendini eğlenceli bir birey gibi rol yapmaya sürükler. Kendi hayatını anlatan Yozo; basarisizliklariyla, alkolle ve hastalığıyla savaşıp mücadele ederken bir taraftan da intihar eylemleriyle dolu yaşamını utanç yüklü bir hayat olarak görüyor. Kitabi bitirdiğimde çevremizdeki kişileri tanımanın imkansızlığı ile anlaşılmanın ve anlamanın ne kadar zor olduğunu düşündüm. Keyifle okumasaniz da kendi iç dünyanızda düşünceleri okuyacaginiz birçok satır sizi bekliyor, tavsiyedir.
Hikaye Hırsızı- Jean Hanff Korelitz
Hikayeler bize kim olduğumuzu söyler peki ya biri o hikayeyi çaldıysa!
Jake çocukluğundan beri yazar olmayı hayal etmiş ve yazarların eserlerini inceleyerek büyümüştür. Sonrasında yaratıcı yazarlık eğitimi için Wesleyan üniversitesine gitmistir. İlk kitabıyla birlikte güzel bir çıkış yakalayan Jake, başka kitaplar da yazar ama bir türlü kabul görmez. Sonrasında yaratıcı yazarlık eğitimi verdigi Evan Parker'in birkaç sayfa yazdigi kurguyu okur ve başarılı olacağını anlar.
Tesadüf eseri bir müddet sonra Evan Parker'in öldüğünü ve kitabını basamadığını öğrenir. Evan Parker'in anne ve kızını ele aldığı taslağı yarım yamalak hatirlasa da kendi düşünceleriyle birlikte kurguyu geliştirip yazmaya başlar.
"Besik" isimli kitabını çıkardıktan sonra Anna ile tanışır ve kısa sure sonra evlenirler. Hersey çok güzel giderken korkunç gerçekler ortaya çıkmak için pusuda beklemektedir. Psikolojik olarak sarsılan Jake arastirmalar için bir dizi seyahat yapar ve gercekler bir anda önüne serilir.
Kitabin ilk 100 sayfasını okurken çok sıkıldım ama sonrasında daha iyi gitti. Bir de kısa süre sonra olayları ve kişileri tahmin ediyorsunuz bu bariz ortada oluyor ama merak duygusu ve nasıl ortaya çıkacağı düşüncesi kitabı okutturuyor. Benim icin ortalama bir kitap oldu.
Memento Mori- Muriel Spark
Dame Lettie Colston ve hayatlarının son dönümlerinde olan yetmisi çoktan devirmiş arkadaslari isimsiz telefonlar almaya başlar. Arayan kişi sadece "Öleceğini Hatırla" yani "Memento Mori " der. Yaşlılardan bazılarının ölüm fikrini düşünmemeleri bazılarının ise düşünüp korkmalari gecmisleriyle bağlantılıdır.
Kendi evlerinde ölümü akıllarına getirmeyen bu yaşlılar grubu gündelik hayatlarına devam eder. Ölüm karakterlere kitap boyunca kendini hissettirse de bu faili meçhul aramalar kimine göre genç kimine göre orta yaşlı kimine göre yaşlı birinden geldigi düşünülür.
Kitaptaki karakterlerin çok olmasi başlarda anlam kargaşası yaratsa da sonradan oturdu. Kitabi okurken yaşlılarla ve yaşadıkları durumlarla ister istemez empati yapıyorsunuz. Yaşlandığınızda görünmez gibi bir kenara da atilabilirsiniz; kıymet görüp itibar da görebilirsiniz. Aslında bu da bizim hayatı nasıl yaşayıp insanlara nasıl davrandığımıza bakıyor. Kısaca söylemek gerekirse hepimiz ne ekersek onu biçeceğiz, ölümlü dünya!
Cinayetler Kulübü - Agatha Christie
Yazar olan Raymond West teyzesinin evinde kalıyor. Bir salı gecesi Jane Marple'in evinde toplanan altı kişi her salı akşamı toplanıp birbirlerine faili meçhul cinayetler anlatmaya karar verirler. Konuklar birbirlerine esrarengiz cinayet öyküleri anlatırken yaşlı ev sahibi Miss Marple katilin kimliğini tespit eder. İçinde 13 hikaye bulunan bu kitapta hepsi birbirinden çarpıcı cinayetleri yaşlı Jane Marple buldukça herkes şaşırıyor. Sonunda hayatlarına gerçekten bir cinayet vakası düştüğünde Miss Marple yine zekasını ve icgüdülerini ortaya koyuyor.
Enver Paşanın dogumu ve öğrenimi hakkında kisacik bilgileriyle birlikte duyguları ve askeri başarıları için nelerden vazgeçtiğini, kahramanlığa giden yolda nasıl yürüdüğünü ve birdenbire yükselmesi değil de adım adım yükseldiğinde vatanına ve milletine daha mı faydalı olurdu, tüm bunları okusam da kitap bu sorunun cevabını tarihçilere ve okurun kendisine bırakıyor.
Enver Paşanın kaleme aldığı ve Halil Erdoğan Cengiz'in kitap haline getirdiği bu anılar oldukça anlaşılır ve sade bir dil kullanılarak ve notlarla zenginlestirilerek daha akıcı hale getirilmiş olsa da okurken ben bir tık zorlandım.
Servi Nine ve Üç Güzeller - Arlin Çiçekçi
Erzincan'ın bir köyünde doğumuyla birlikte annesini kaybeden Suna babası ve halasiyla büyürken halasi Almanya'ya gitmis; o arada karşı komsularinin oğlu olan Fırat'a gönlünü kaptırıp gözü gibi bakan babası Suna'yı Fırat'a vermiştir. Fırat'tan yana yüzü gülmeyen Suna'nın kaderi 5 yıl sonra degismeye başlamıştır.
İstanbul'a yerleşen Suna evinin önündeki servi agacini kurtarmak isterken hayatlari birbirlerine kaderle düğümlenmiş insanlar karşısına çıkar. Arlin Çiçekçi; Suna ile birlikte Servi'nin ve üç güzelin hikayesini de harmanlamış çok da güzel olmuş.
< İnsan cinsinin karşısına bir eksikle yahut bir kusurla çıkmayagör, hiç vakit kaybetmeden noksanina bir hüviyet atfeder, eksiğini ismin, kusurunu da sıfatın yapar fısır fısır kulağına okurlar. Sen daha ne olduğunu anlamadan özünü, şahsiyetini ağır ağır çeker alırlar elinden; gözükmesin, bilinmesin,anılmasın istediğin o kusurunu bayrak gibi taşı diye eline tutuştururlar. Bir bakmışsın safi eksik olduğun yerden varsın. >
