Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
sözcüklerin dili
sözcüklerin dili
@elimdeolsa
lisans
ankara
236 okur puanı
Ocak 2018 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Yazarın 3.kitabı da bence diğerlerini aratmadı. Kitaba başlamadan okuduğum yorumlar olumsuz olmasına rağmen yine de aldım. Ne okuyorum ben böyle dedim? Müthiş heyecanlı ters köşe yapan bir finalle biten gerilimdi. Kitap Tricia'nın dilinden günümüz ve psikologun dilinden anlatılıyor.Ethan ve Tricia'nın ölen psikolog ve aynı zamanda yazar olan Adrienne'nin evini satın almak istemesi ile bütün sırlar yavaş yavaş açığa çıkıyor. Ama ne sırlar. Üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen ölümü aydınlanamayan yazarın baş şüphelisi sevgilisi Luke'tur. Ama gelin görünkü bu süreçte ikisinden de haber alınamamaktadır. Son sayfaya gelene kadar büyük keyif aldım. Hele ki o son 50 sayfalık kısım inanılmazdı. Yazarın sadece olaylar arası geçişi çok hızlı olmuş aceleye gelmiş. Hani nasıl olayın akışını değiştirebilirim de tüm tahminleri boşa çıkarabilirim gibi. Yine de çok güzeldi bayıldım.
Ters köşelerin olduğu başarılı bir gerilimdi. Kitap evli bir çiftin ağzından anlatılıyor. Adam ve Amelia. Arada bir de yıldönümlerinde yazılan mektuplar var. Ve kitapta hem Taş Kağıt Makas şeklinde bölümlerden oluşuyor hemde aslında senarist olan Adam'ın ilk kitabının adını taşıyor. Adam yüzleri tanıyamayan bir hastalıkla boğuşuyor eşini dahi seçemiyor. Neyse evlilikleri yolunda gitmezken iki günlük İskoçya'da bir tatil kazandıkları yönünde Amelia'ya bir e-posta gelir. Çiftimizi burada kötü süprizler beklemektedir. Korku romanları yazan Henry Winter isimli yazar ile çalışmak en büyük hayali olan Adam bu fırsatı yakalamış ama işin aslını hiç öğrenememiştir. Bir de Robin var hikayenin içinde. Adam'ın ilk eşi ve gerçekten sevdiği tek kadın. Amelia ile iş yerinde tanışıp aslında kocasını elinden almasına sebep olmuş bir yerde. Hep mektupları yazan kişiyi Amelia olarak düşünmüştüm orada bir bocalama yaşadım. Sonlara doğru gerilim dozu arttı, olaylar ilginçleşmeye başladı. Okunabilir güzel bir kitaptı.
Başlarda biraz saçma bulsam da kitap sonradan sarmaya başladı. FBI ve doğuştan yetenekli birkaç gencin bir araya toplanıp cinayet çözmeye çalışması ele alınmış. Baş rolde Cassie var. Ajan Briggs tarafından ekibe dahil ediliyor ve profil uzmanı gözüyle ile işe başlıyor. Ekipte Micheal, Dean, Lia ve Sloane var. Bunların dışında Ajan Locke ve Briggs hep başlarında. Michael duygu okuma becerisine sahip, Dean ise Cassie ile aynı sayılabilecek insanların profilini oluşturabilme becerisine sahip. Olaylar Cassie'nin gruba katılması ile farklı bir boyut kazanıyor. Katil annesinin ölümünü taklit ederek ona ulaşmayı başarıyor. Bütün olayların annesinin vahşice öldürmesine bağlayan Cassie en büyük desteği Dean'den görüyor. Ama asıl yakınlaşma Micheal ile oluyor. Sonu tam bir ters köşeydi açıkçası ve sanki hikaye devam edecekmiş gibi bitti. Çok sıkılmadan bir solukta okunabilecek türden bir romandı. Keyifli okumalar.
Okur Takip Önerileri
Okuduğum en vasat Wulf Dorn kitabıydı. Ne cinayet, ne gizem, ne de ölüm vardı. Hikaye tamamen Simon ve onun hayatı üzerine kuruluydu. Bir gün halası Tilia'yı ziyarete gidecekleri sırada anne ve babası ile birlikte trafik kazası geçirirler. Sadece Simon hayatta kalır ve kendini psikiyatri kliniğinde bulur. Aslında Simon özel gereksinimleri olan bir çocuktur. 16 yaşına geldiğinde halasının yanına gelir. Aynı zamanda abisi olan Mike ile de kavuşmuştur. Ama onların kendisini yatılı okula göndereceklerini öğrenmesiyle her şey değişir. Birden ortaya çıkan Caro isimli kız ile arkadaşlık kurar. O dönemde ortadan kaybolan bir kız ve abisinin kız arkadaşının katili olarak okul müdürünü görür Kafasında kurduğu senaryolar ile ona tuzak kurmaya çalışır fakat her şeyin sorumlusu olduğu ortaya çıkar. Sona doğru bütün gerçekler gün yüzüne çıkmış Simon yine kendini klinikte bulmuştur. Genel anlamı ile okunabilir bir kitaptı ama yazarın diğer romanları ile kıyaslanamayacak düzeydeydi.
Lisa Gardner oldukça başarılı bir polisiye yazarı. Fakat bu kitap beni biraz yordu. Zor bitirdim denebilir. Olay kurgusu güzel fakat fazla karmaşıktı. Bilenler bilir bir polisiye kitapta mutlaka bir dedektif, ajan ya da polis olur başrolde. Kusursuz Tuzak'ta ise FBI ajanı Kimberly bu görevi üstlenmiş. Tamamen psikopat bir katil ve yaptığı şeyler inanılmaz düzeyde. Her bölümde örümcekler hakkında kısa bilgilerin de yer aldığı romanda, küçük yaşta erkek çocukları ağına düşüren, onlara tecavüz eden ve bunları kayda alan pedofili bir adam var. Sadece çocuklar değil hayat kadınlarını da öldüren ve işkenceye maruz bırakan, işbirlikçilerinin de bir katile dönüştüğü sorunlu bir kişilik Hamburger Adam. Yani bu tabir çok saçma gelse de kitap içinde ilerliyor bir şekilde. Uzun sürede okuduğum için yer yer kopukluklar yaşadım. Olayların bağlantılarını kurmakta da zorlandım açıkçası ama güzeldi yine de. Okumaya değer.
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Sanırım bu ikinci kitabıymış. Şimdi ve önce bölümlerinden oluşan akıcı bir psikolojik gerilimdi. Alessia oğlu Jacob ve eşi Carl ile oldukça mutlu bir hayat sürerken bir gün evin camından atılan tuğla ve not ile geçmişe gider. Daha 12 yaşındayken yaşadığı travma ve kendisine konulan çoklu kişilik bozukluğu tanısı ile yılları hastanede geçmiştir. Ta ki 18 yaşına gelene kadar. O yaşa gelince geçmişte yaşadığı kötü anıları unutmuş gibi yaparak yepyeni bir hayat kurar. Carl ile evlenir ve bir oğlu olur. Fakat birkaç gün boyunca yaşanan olayların Sarah tarafından gerçekleştirildiğini düşünerek o zaman sosyal hizmet görevlisi olan Amanda'yı bulur. Ve yakın arkadaşları olan Harriret -ki polis memurudur -araştırmaları sonucu asıl adı Emma-Jayne olan kişi aslında Alessia'dır. Yıllar önce üvey babasının tacizine maruz kalmış ve onun ölümüne sebep olmuştur ve Sarah aslında onun hayali arkadaşıdır.Gerçek ise bambaşkadır. Hikaye bu üçgende gidip gelirken sonu da ilgi çekici bir şekilde bitti. Güzel ve psikolojik anlamda başarılı bir eserdi. Keyifli okumalar...
Arkadya yayınları...Yine kadın bir yazar , yine bir kadının hikayesi ve yine dramatik bir hayatta kalma mücadelesi. Kitap Rahima ve Shekiba'nın ağzından anlatılıyor. O yıllarda Afganistan'ta yaşanan olaylar, küçük yaşta evliliğe zorlanan çocuklar ve çocuk bedenleri ile çocuk doğuran kızlar. Baskı, çaresizlik bir yana kaderlerine boyun eğen iki genç kadının hikayesi. Bu coğrafyada kadın olmak o kadar zormuş ki bir geleneğe bağlı kalarak kız çocukları Bacha Posh olarak erkek gibi giyinip, öyle davranıp hayatlarına devam ederek özgürlüğe kavuşurlarmış. Yüzyıl önce bu geleneği büyük büyükannesi Shekiba başlatmış Rahima'da devam ettirmiştir. Kitapta çok karakter vardı ve isimler birbirine çok benziyordu. Kafa karışıklığı yaşamadım değil. Öte yandan roman bayağı uzundu ama hikaye akıcıydı. O dönemde yaşandığı söylenen şeyleri akıl almadığı gibi kabullenmekte oldukça zor. Bunca yaşanan acıya rağmen Rahima'nın ve Shekiba'nın kendini geliştirip kurtulma çabası da takdire şayan. Keyifli okumalar...
Ters köşelerle dolu güzel bir psikolojik gerilim kitabı okuduğum için mutluyum. Yani nerden başlasam nasıl anlatsam dediğim türden. Başlarda biraz sıkılsam da sona doğru heyecanın arttığı, konusu ile ilgi çeken güzel bir kitaptı. Geo, Angela ve Kaiser henüz on altısında üç yakın arkadaşlar. Fakat bir gün Angela ortadan kayboluyor. Ve 14 yıl sonra ölümümün sırrı aydınlanıyor. O dönemde sevgili olan Geo ve Calvin cinayetten sorumlu bulunuyor. Ama sadece yardım ettiği için Geo 5 yıl ceza alırken Calvin cezasını çekmeden hapisten kaçıyor. Yıllar sonra öldürülen ve parçalara ayrılan kadın maktullerin yanına bir de çocuklar ekleniyor. Polis memuru Kaiser ise olayları çözmek isterken çocukluk aşkı Geo ile yakınlaşıyor. Katilin hep Calvin olduğu yanılgısı ile boğuşurken bir tarafım bir bir yeniği aradı satırlar arasında. Son kısma gelene kadar Geo'nun yaptıklarını ise endişe ile okudum. Nitekim ilk aşkı ve onun günahı ile çeşitli badireler atlatan birinin, biraz sinir bozucu biraz absürt hayatı kaleme alınmış. Olay kurgusu ve işleyişi ile sevdiğim bir roman oldu. Yazarı takibe almakta fayda var. Keyifli okumalar...
Bu kadının kitaplarını okumayı seviyorum. Hep aşk kokan, gençlik kokan ve bazen hüzün bazen gerilim yaratan bir tavrı var. Yine bir aşk hikayesi ile karşıladı bizi. Beyah ve Samson... İki farklı hayat iki aynı hayat aslında onlarınki. Tek gecelik bir ilişkinin çocuğu olan Beyah, bağımlı olan annesinin hayatını kaybetmesi ile 19 yaşında babasının yanına gider. Oldukça zor bir yaşam sürdüğü annesinden sonra babası ve ailesi ile yaşamaya başlar. Burada üvey kız kardeşi, Marcos ve Samson ile tam da bir yaz mevsiminde yaşanacaklar şeklinde devam eder. Sonra ikisinin aşkı alevlenirken Samson'un aslında birçok yalan söylediği ve birden fazla suç dosyasının olduğu ortaya çıkar. Ama Beyah ne olursa olsun hep onun arkasında durmuş hiç vazgeçmemiştir. Fakat Samson hapiste geçirdiği süre boyunca ondan uzaklaşmış hiç iletişim kurmasına müsade etmemiştir. Ta ki yıllar sonra tahliye olana kadar. Beyah ona verdiği sözü tutmuş üniversiteyi bitirmiş hapisten çıktığı gün de saatlerce kapıda onu beklemiştir. Bunca yıla rağmen aşkları kaldığı yerden aynı tutku ve arzuyla doludur. Bir okyanusta başlayan aşkları yine bir okyanus kenarında sarılarak son bulur. Coho okuyanlar bilir ki kitapları biraz müstehcendir. Fakat" Her Kalp Kırılır"diğerleri ile kıyaslanamaz düzeyde hafif kalmış. Sürükleyici ve güzel bir hikaye ile sona eren keyifli bir romandı.
Bazen en çok satan ve listelerde bir numara olan kitapların fazla abartıldığını düşünürdüm. Delia Owens ile tanışana kadar. Hikaye o kadar güzel işlenmiş ki her satırda o kızın yaşadıklarını hissettim.Henüz 6 yaşında olan, terk edilmiş, yalnızlığa ve açlığa itilmiş Kya'nın hayatta kalma mücadelesi beni derinden etkiledi. Kendi başına bataklık gibi bir yerde kulübede çocukluktan yetişkinliğe uzanan hayat yolculuğu ve azmi takdire şayan. Tüm bataklığı, lagünleri, martıları ve nicelerini gözlemleyerek ilerde adı anılacak bir yazar haline gelmesi, Tate ile aşkı ve Chase ile çıkmazları içinde süregelen bir hayattı onunkisi. Zıpzıp ve Mabel gibi insanların sayısının çoğalması dileğiyle. Aynı zamanda Chase'in cinayeti ile suçlanıp iki ay hapiste yatmasına karşın, önyargılardan uzak bir şekilde kanıt olmaksızın içerden çıkması da gayet başarılı şekilde ele alınmış. Son sayfalar hüzün yüklü ve keşke böyle bitmeseydi diyeceğim türdendi. Velhasıl kelam okumaktan keyif aldığım nadide bir eserdi.
Kitap yazarın Son Sürat adlı kitabının devamı niteliğinde. Yani aslında onu okumadan direkt bunu okursanız hikaye bir yerlerde eksik kalır. Emma bu kez Kacey ve Theo'nun birbirlerine olan aşkını yine sürükleyici bir dille anlatmış. Kacey, Jonah'ın ölümü ile kendini içkiye vermiş savrulurken altı ay sonra Theo'nun gelip onu hayata döndürmesi ile yeniden canlanır. Ama canlanan sadece Kacey değil birbirlerine duydukları aşktır. Her ne kadar ölen abisinin sevgilisi ile aşk yaşamaktan korkan Theo aslında ona ölmeden önce de bir söz vermiştir. Kacey'in müzik kariyeri hızla yükşelişe geçerken Theo'nun da dövme konusundaki hünerleri gün geçtikçe ortaya çıkmaktadır. Aralarında 4 saatlik bir mesafe olmasına karşın ikisi de telefon konuşmalarından bıkıp en sonunda birbirlerine açılırlar. Kitap iki karttan oluşuyor. Ama açıkça ifade etmem gerekirse ikinci kısım daha başarılı ve sürükleyici. Dostluklar, aile ilişkileri ve aşkın harmanlandığı güzel bir hikayeydi. Her ne kadar böyle bir aşkı tasvip etmesem de kitap sonuçta diyor geçiyorum. Mutlu sonla biten romanlar da güzeldir ve okumaya değer.
Arkadya yayınları ve yine müthiş kadın yazarlarından biri. Aslında savaş ve dönem konularının anlatıldığı hikayeleri çok sevmem. Ta ki Esaret Şehrinde Bir Kitapçı ile karşılaşana kadar. Adeta o zamana gidiyor, acının, korkunun ve ölümün kokusunu alabiliyorsunuz. 1940 lı yıllarda Matilda ve 2018 yılında Grace ile yolculuğa çıkıyorsunuz. Matilda ve Hans'ın çocukluktan gelen aşkı yıllara meydan okuyan türden. O dönemde yaşananlar o kadar gerçekçi o kadar büyüleyici anlatılmış ki yaşıyorsunuz sanki. Bir kadının cesaretini, kızını bulma çabasını ve esir düşen aşkı ile kavuşmasını okurken gözleriniz dolacak. Yıllar sonra Amerika'da izlerini buldukları torunları Grace'nin miras kalan kitapçı için Almanya'ya gelmesi ile devam eden Archie ile taçlanan aşkları ve torun-büyükbaba buluşması Sharı'nın kaleminden ustalıkla dökülmüş. Savaş hangi yılda yaşanırsa yaşansın yine savaş... Masum insanların acımasızca katledildiği, ölüme terk edildiği bir dünyada yaşamak yeterince acı. Hikayenin mutlu sonla bitmesi kadar güzel bir şey olmasa gerek. Keyifli okumalar...
Sarah Jio okumayalı bayağı olmuştu. Bazen arka arkaya okuyunca aynı hikayeleri yazdığı hissine kapılıyordum. Ama bu kitap Son Kamelya... Hikayesi, ilerlemesi, anlatımı sanki dile gelmiş gibiydi. 1940lı yıllar ve 2000li yıllar sevgili Addison ve sevgili Flora tarafından anlatılmış. Yazarın yazımı ile o döneme gidip geliyorsunuz, kamelyalar içinde bambaşka dünyaya açılıyorsunuz. Konusuna gelince;Flora babasına ait bir fırında çalışırken aynı zamanda bir de serada bitki işleri uğraşan genç bir kız. Fırına gelen bir çiçek hırsızı tarafından Amerika'dan İngiltere'ye nadir görülen bir Kamelya türünü çalması için Livingston ailesinin evine dadı olarak gider. Evin Leydisi Anna yeni öldüğü için çocukları o buhrandan çıkaran Flora olur. Evde çalışanlar, Lord Livingston, çocuklar,Nicholas, Katherine, Janie ve Abbott ile geçen günlerin yanında yıllar sonra evin yeni sahipleri Sinclair ailesi ile kesişen yollar birbiri ile uyum içinde işlenmiş. Flora ve Desmond aşkı ile Addison ve Rex aşkı da güzeldi. Ortadan kaybolan kadınların sonu, son kamelyanın yeniden doğuşu da Sarah'tan gizemli şekilde sözcüklere dökülmüş. Yani kısacası bir solukta okunabilecek nadide bir eserdi.
Colleen Hoover okumak aslında biraz cesaret istiyor. Bu kitap biraz müstehcen biraz küfürlü biraz çağ dışı. Yazar zaten önsözünde yetişkinlerin dışında okunmaması gerektiğini söylemiş. Okuduğum onca Coho kitabından sonra bunu pek beğenemediğimi söylemekte yarar var. Sloan, Asa ve Luke(Carter) adlı kişilerin ağzından anlatılan karmaşık aşk üçgeninde ilerleyen ilginç bir hikaye. Adının 'Çok Geç' olması yazarın kitabı internette yayınlamaya başlaması ve sonrasında takipçileri tarafından basılması gerektiği konusundaki ısrarları ile olmuş. Çok fazla bir şey yazmak istemiyorum zira ikili ilişkiler sapkıncaydı. Birine hastalık derecesinde bağımlı olmak, ona her şeyi yapacağını bilmek ve onu hat safhada sevmek mümkün olmayacak şeyler. Sloan ve Luke aşkı güzel bir dille ele alınsa, Asa hiç olaylara dahil olmasa farklı bir atmosfer oluşabilirdi. Bir de yazarımızın favori konusudur iki erkek bir kadın ve bir çocuk üçlemesi. Kitap istemsizce ilerliyor, hızlı akıyor ama dediğim gibi vasat bir romandı.
Yeni bir polisiye kitap ve yeni bir yazar... Helen Fields'in kaleminden Kusursuz Kalıntılar kitabını biraz beğenerek biraz sıkılarak okudum. Yazarın D. I Callanach serisi ilk kitabı olması özelliği taşıyor. Biraz yazım hatasının bol olduğu bir basımdı. Konusu ve karakterleri iyi işlenmişti. Katil arama bulma çabasına girmiyorsunuz. Hem Callanach hem de katilin ağzından anlatılıyor çünkü. Konusuna gelince;Dr King kendini ispat etmek isteyen bir üniversite personelidir. Seminerlere katılarak öne çıkmaya çalışan,asıl amacı ise
Profesör Natasha Forge'nin gözüne girmek olan bir psikopattır. Bunun için ise kadınları kaçırıp, türlü işkencelerden geçiren, onlara ölmüş süsü verip aslında başkalarını öldüren King ardında hiçbir iz bırakmadan ilerlerken Callanach'ın zekası ile alt ediliyor. Ayrıca kitapta genç yaşta hamile kalıp, bebeklerini bir parka terk etmek zorunda kalan çocukların hikayesi de anlatılıyor. Aileleri tarafından belli bir ücret karşılığı okullara yerleştirilen bu genç kızlar işkenceye maruz bırakılarak doğum gerçekleştiyor. Bu olayın ortaya çıkmasını yine Luc Callanach ve Ava Turner sağlıyor. İkisinin arasında doğan aşk da gayet yalın işlenmiş. Yazarın ikinci kitabı Kusursuz Av'dan yaklaşık 30 sayfa da en sonda yer alıyor. Okunabilir düzeyde yer yer heyecanın arttığı bir romandı. Keyifli okumalar...
