“Sigarasını filtre ucunu burnuna dayadı.
Sağ gözkapağını indirip sigarayı sol gözüyle izledi.
Umutsuz bir hayvanınkine benzeyen nefesler verdi.
Sol gözkapağını indirip sağ gözüyle sigarayı izledi.
Sadece yedi santim. Gözbebeklerinin arası yedi santimetreydi.
Oysa gördüğü iki farklı sigaraydı.
Aynı yüzün taşıdığı iki göz bile dünyayı tamamen farklı avlıyordu.
“Peki, hangi göz benim?” dedi, kulaklarının duyacağı yükseklikte.
Sorusunu kendi yanıtladı: “Hiçbiri.” Bu kez kimse duymadı. Kendi gözlerinden kuşku duyduğu anda, yabancı yüzlerin neler görebileceğini düşünmek bile istemedi.
Çünkü diğer insanlara uzaklığı sonsuzluk kadardı.”
Üçüncü dünya ülkelerinde insanlar arabalarını, kamyonlarını boyarlar, üzerlerine resimler çizip, yazılar yazarlar. Çünkü Üçüncü Dünya ülkesi insanı bindiği makineyi icat etmemiştir. İcat etmediği için de yakın hissetmez kendini. Sahibi gibi görünmesi, karakter kazanıp kişileştirilmesi gerekir arabanın. Kullandığı her ithal makineye isim takıp sadece kendine has şekil ve yazılarla damgalaması, Üçüncü Dünya'nın asla yok olmayacağını gösterir. Birileri, sahip olduğu aleti boyamaktan vazgeçene kadar da yok olmaz!.. Kadın suratını boyar. Çünkü suratı kendisine değil, güzelliğini takdir edecek olan erkeğe aittir. Kimse kendi yarattığı bir boku boyamaz!..