Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ertuğrul

Ertuğrul
@ertugrulss
Sözlerden çok gözlerdedir aşk.
-39 derece (vücut sıcaklığı) uzvî bir rahatsızlıktan gelmiyor mu? -Hayır. -Öyleyse nedir? -Ruhî… -Sizin için dahiliyeci demişlerdi. Yoksa ruh doktoru musunuz? -İkisi de.. -Çok güzel! Ateşimi 39 dereceye çıkaran ruhî sebep nedir? -Aşk!…
Sayfa 164Kitabı okudu
Reklam
-…İnsanlar hem doğruyu bulmak,hem de aldanmak için yaratılmıştır.Hâdiselerin kırk veçhesi bulundukça ve insanlar kırkına birden nüfuz imkânından mahrum kaldıkça gelip geçen şeyleri kendi dar çerçevelerinden görmekte devam edeceklerdir.
Ummadık yerden gelen iyilik ve nezaket insanları daha çok sarar ve sarsar.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Bir insanın hidayete erişmesini, dünyanın fethine denk gören zihniyetin adıdır İslam... Keşke bu hakikati tam anlamıyla idrak edebilsek..."
Sayfa 187Kitabı okudu
'Gel gidelim' dedi şefkat dolu bir sesle. 'Yüzünü yıka biraz açılırsın.' Hiç itiraz etmedi Azize; sessizce kalktı oturduğu koltuktan. Öz ablasıyla karşılaşmış küçük bir kızın güveniyle, Zeynep'in elinden tutarak çıktı odadan.
Sayfa 282Kitabı okudu
Reklam
Bir kadını en iyi başka bir kadın anlardı ancak.
Sayfa 282Kitabı okudu
... "Şarkıyı duymuyor musunuz çocuklar?" Sahiden duymuyorlardı,anında toparlandılar, Başkomiserlerine ayıp olmasın diye kulak kesildiler. Müzeyyen en samimi hâliyle söylemeyi sürdürüyordu. "Maziye bir bakıver, neler neler bıraktık/Küserek ayrılırsak, olur inan ki yazık..."
Sayfa 167Kitabı okudu
Çürümüş bir deneyim yerine, sonsuza dek taze kalacak bir aşkın umuduyla yola devam etmek daha mantıklı, daha insani geliyor bana.
Okuduğum hiçbir aşka benzemiyor günümüzde yaşananlar. Sanırım bu yüzden kimsenin aşk hikâyesiyle ilgilenmiyorum. Hep şikayet, hep trip, hep kavga, hep strateji, hep yalan, hep mücadele, hep savaş...
İstediğin gibi davranmayan bir kediyi sevmekten vazgeçer misin? Onu da haylazlığıyla kabul edersin, hatta sırf haylaz olduğu için bile daha fazla seversin gelir bazen.
Reklam
"... İnsanlarla şöyle bir konuş, televizyonun düğmesini çevir, haberleri izle, sokakta yürü, alışverişe çık, hemen anlarsın neler olduğunu. Üstelik yalnızca Moskova'da değil, burada, New York'ta , Londra'da. Her yerde aynı mutsuzluk virüsü sarmış insanları. Ama kendimizi şanslı sayabiliriz. En azından bunun farkındayız." -Andrey
Sayfa 275Kitabı okudu
"Bir kadını artık sevmeyebilirsin ama çocukluğunun geçtiği kentin senin için başka anlamı olmalı. Orası kişiliğimizle, kimliğimizle ilgili şifreler taşıyan bir yer. Yaşadığın, yaşayacağın bir sürü olayın ipuçları oradaki sokaklarda, binaların içinde saklı. İster farkında ol, ister olma , böyle bu. Ve bizi büyüten kent, artık duygulandırmıyorsa, çoktan boku yemişiz demektir."
Sayfa 275Kitabı okudu
"...O insan gökzüyündeki bir serçeyi uçan ejderhayı görüyormuş gibi hayretle izler. Yerdeki bir böceğin yürüyüşünü dağlar taşlar ayaklanmış gibi şaşkınlıkla seyre dalar. Bu, yaratılışı ve yaratılanı sevmektir. Her şeyi, onu Yaratan'dan ötürü sevmek!" Beyazıt Akman
"O halde Glaukon," dedim "bu nedenlerden dolayı müzikle eğitim en üstün eğitimdir, çünkü ritim ve uyum, ruhun ta içine girer ve ona uyum kazandırarak her şeyden çok kavrar. Böylece ruhu uyumlu kılar, yeter ki insan doğru dürüst eğitim görmüş olsun. Yoksa bunun tam tersi olur, değil mi? Öte yandan da doğada ya da insan eliyle yapılanlardaki eksiklere kızar, güzeli över, çünkü güzelden hoşlanır ve onu ruhunda sindirip, onula beslenir. Böylece güzel ve iyi bir insan olur, çirkini de haklı olarak ayıplar. Gençken daha henüz akıl yürütecek çağda olmadığı halde güzel olmayandan nefret eder. Ardından akıl yürütmeye de başladı mı, müzikle eğitim gördüğünden, düşünmeye yatkınlığını fark eder ve bu yetisini sevinçle karşılar." "Bu nedenlerle eğitim bence müziğe dayanmalıdır" -SOKRATES-
Sayfa 117 - Gönül Yayıncılık
"Babalar oğullarına doğru adam olacaksın derler, doğruluk yolunu gösterirler; veliler de hep böyle yaparlar; fakat doğruluğu doğruluktur diye değil, insana ün kazandırdığı için överler, doğru görünüp böylece yüksek mevkiler, evlilikler ve Glaukon'un sayıp döktüğü, yani doğruya ününden dolayı nasip olan şeyleri elde etmelerini isterler. Onlar ünlü olmaya daha da önem verirler; çünkü, tanrılar tarafından beğenilmeyi de hesaba katarak, dini bütünlere nasip olan nimetleri saymakla bitiremezler." -Adeimantos
Sayfa 62 - Gönül Yayıncılık
Gençler vaktiyle karar vermeli: Ufak tefek çıkarlar, sahte mevkiler uğruna vatanını mı satacak (tabii o yolu seçenler artarsa sonunda kendi çoluk çocukları da perişan olacak, topyekûn yurtlarından sürülecekler), yoksa kendi yolunu kendi bulmaya çalışarak gerçek bir bilim adamı, gerçek bir meslek erbâbı olup vatanına, milletine sonra da insanlığa mı hizmet ecek?
Sayfa 214 - 2003Kitabı okudu
Reklam
Araştırmanın sana öğreteceği en önemli şey "kendi yolunu kendin bulma" ve bu alışkanlık oluştukça özgüveninin gelişmesi. Bilim adamı öyle olunur. Yoksa ders alıp durmak, sınav geçme becerilerini parlatmaki sonradan da çömezlik sayesinde "profesör" oluverip ezbercileştirilen gençlere ezber bir şeyler anlatmakla değil.
Sayfa 213 - 2003Kitabı okudu
Ayrıca, "kılavuzu karga olanın burnu ... dan kurtulmaz" atasözünü hatırlayalım. Tarihten silinmek, ikinci bir Endülüs olmak istemiyorsak, temel ilkemiz özkaynaklarımızı (insan başta olmak üzere) hızla geliştirmek olmalı; düşmanlarımızdan medet ummaktan vazgeçmeliyiz.
Sayfa 202 - 6 Aralık 2002Kitabı okudu
Avrupa'nın 1100-1200'lü yıllarda kurulmuş ilk üniversiteleri, binalarıyla, doktora düzenleriyle, bilimsel dallarıyla Selçuklu Türk evrenkentleri taklit edilerek kuruldu. İtalya'dakilerden sonra örneğin İngiliz Oksford Evrenkenti. Oxford'un harfiyen kökensel (etimolojik) çevirisi: "Ox" = "Öküz" , "Ford"="Kale" Oxford= Öküz Kalesi
Sayfa 201 - Medrese-Darülfunun-Üniversite-Evrenkent, 6 Aralık 2002Kitabı okudu
Eğitimi artık, tekrar ulusal ve verimli bir hale getirmeliyiz. Dershane-okul ikilisi kalkacak. Okullar, 1950'lere kadar olan ciddi, üstün ve millî bir eğitim verecek. Okuyanlar, kendilerine, yakınlarave ülkemize yarar sağlayabilecek. Dershane sahipleri üzülmesin: onların, birikimleri, emekleri hebâ olmayacak; çünkü dershaneler çok iyi bir eğitim veren özel okullara dönüştürülecek. Evrenkentlere (üniversitelere) giriş ile lisedeki eğitim bağdaştırılacak. Tarzanca(İngilizce) ile eğitime, her türlü yabancı dille eğitime son. Bu çarpık uygulama bıçakla kesip atılacak. Hazırlık sınıfı garabetine son. İsteyenlere çeşitli yabancı diller ayrı yabancı dil derslerinde , yaz kurslarında etkin yöntemle iyi öğretilebilecek. Öğretmenlik tekrar saygın ve üstün bir meslek haline getirilecek. Öğretmen okullarıyla değerli öğretmenler yetiştirilecek. Halkın, velilerin bilinçlenmesi arttıkça, Atatürk devrindeki gibi yeniden bir millÎ eğitim seferberliğinin başladığını göreceğiz.
Sayfa 199 - Beşikten Mezara Dershane başlıklı yazı, 28 Kasım 2002; "Eğitim diyarından"Kitabı okudu
'Üyeler'de 'en iyi dostumuz'a muhabbet o derece büyüktür ki, gecenin ikisinde apar topar çıkarılan dayatmalı ithal kanunlarla, ülkenin toprakları da sonunda sessiz sedasız, 'yatırım yapacaklar' bahanesiyle bedavadan düşmana teslim edilir. 'Vatan kavramı unutturularak (hatta gözden düşürülerek), 'toprak', ticari bir meta imiş gibi gösterilir olmuştur. Tabii, yatırım falan day yapılmayacaktır. Düşman ancak eline beleşten geçirdiği topraklarda kendi için basit tesisler kurup orda da, getirdiği kendi işçilerini, mühendislerini, yöneticilerini kullanacaktır. Ülkenin öz evlâdı için, işçi olsun, meslek sahibi olsun, artık ne meslek hayatı, ne iş kalmıştır. Yabancı ülkede kölelik için muhacerete başvuranların sayısı artar.
Sayfa 165 - 27 Mart 2003Kitabı okudu
Gençler son birkaç yıldır iyice yoğunlaştırılmış iftiralara kanmasınlar; şanlı tarihimizi doğru ve iyi öğrensinler.
Sayfa 156 - BILIM+GONUL, 25 Aralık 2002Kitabı okudu
Reklam
Bu dünya kimseye kalmaz. Gün olur, her insanın içinde gizli duran insancıl cevher de gün ışığına çıkma fırsatı bulur.
Sayfa 155 - BİLİM+GÖNÜL yayınları, GÜN OLUR...Kitabı okudu
Aklı başında, ulusal ruhta, değerli, genç bir bankacılık uzmanımız geçen gün bendenize dedi ki: "Avrupa'yı önce AB ve Euro ile soyacaklar, sonra Avrupa Birliği'ni dağıtacaklar" Kendisini bu ferasetinden dolayı kutladım.Avrupalının çoğu da şimdi, kendilerine oynanan oyunun farkına vardı. İsyan büyüyor.
Sayfa 120 - 1 Ekim 2002Kitabı okudu
Victor Hugo idi galiba söyleyen: 'Zaman geçiyor' deriz. Fakat heyhat, geçen zaman değil, biziz." Acıklı bir lâf.
Sayfa 116Kitabı okudu
b) Dış Siyaset - Türk Kültür Siyaseti
... Biz, yâni işte ulusal güçler, kim varsa, hangi fırkadan olursa olsun gelsin; ama millî olan, Türk milletini, vatanını seven, düşünen gelsin. Hepsi gelsin ama sahteler gelmesin; sahte dinci gelmesin, sahte milliyetçi gelmesin, sahte solcu gelmesin, sahte Atatürkçü gelmesin, Ve iki ortak noktada buluşuyoruz: Birincisi: Bu vatan Türk vatanıdır. Türk vatanının bir karış toprağı bile yabancılara verilemez. Peki ikincisi ne? Bu milletin ve bu devletin dili Türkçedir. Türkçe dünyanın en büyük dilidir, hem de herhalde en eski dilidir. Bundan da tâviz verilemez. Zâten Türkçeye sahip çıkarsan Türkiye'ye de sahip çıkarsın.
Ne demiş Çörçil? "Herkesi bazen kandırabilirsin; bazılarını her zaman kandırabilirsin; ama herkesi her zaman kandıramazsın."
"Dostum, her şeyi kayıtsızlıkla karşılamalı, felsefeyi dert etmemeli ve kendine hiçbir soruyu sormamalısın!.. Felsefe yapmak, aptalca bir şeydir. Üstelik sarhoş kafayla felsefe yapmak, bundan daha da beterdir... Sarhoş kafanın, pişmanlık duygusuna ya da diş gıcırtısına değil, votkaya ihtiyacı vardır... Dişlerini iyi koru, yoksa kendini savunamazsın!.. "
Sayfa 51 - Yüzbaşı