Tan rüzgarı esmiş, düşmüş gül etekten.
Bülbül güle tutkun, hem öylesi içten.
Kalk, içkini doldur, savrulmada dallar;
Sönmüş göreceksin, gül bir sabah erken.
Ömer Hayyam
Davranışların değişmesi için düşüncelerin değişmesi gerekiyor. Düşüncelerin değişmesi için de düz bir zemine yüz seksen noktadan ayrı ayrı bakmak gerekir. Şimdi hangimiz diyebiliriz ki bu böyledir ben böyle baktım ve aynı şeyi gördüm...
Diyor ya; ne olmasını istersin işte tam o sırada cevap vermek isterim, bir dağın eteklerinde aşınan toprak ya da ırmaktan akan su , ateş veya rüzgar ne fark eder ki hiç olsaydım çok mu önemli?
Kendi oluşturduğumuz ifadelerden bir dünya yaratıp onun içinde yaşıyor gibiyiz değil mi. Peki ya oluşturmasak bu dünyayı, bu sefer diğer insanların oluşturduğu ifadelerden oluşan dünya içerisinde yaşarız. Öyle veya böyle mesele bir şeyleri birilerinin üretiyor olması ve bunu kabul edip ortalama yaşımıza kendi hayatımız adını veriyor olmamızdır.
Hepimiz biz gibi olmayanları eleştirme eğiliminde olup hemen etiket yapıştırıyoruz. O böyle bu şöyle gibi gibi... Nereden biliyoruz ki asla anlamıyorum, hangimiz diğerimizin kafasının içinde aynı şeyler ile boğuşmakta . Nereden geliyor bu bilmemezliğin cesareti.
8 Mart 1857 kendi hakkını insan olduğu için savunmak zorunda kalan bir sürü insanın direniş günü.
8 Mart 2024 arada yüzyıl geçmesine rağmen hala kadın dediğin böyle olur kadın dediğin şöyle olur gibi boş aptal düşüncelerin arkasına sığınan insanlar... ne yazık ki kadın dediğin ne öyle ne de böyle senin gibi bir insan bu kadar. Bu düşüncenin arkasına sığınan her insana yazık.
Düşündüğümüz zaman, insan ne yaparsa yapsın nerede, ne şekilde olursa olsun mutlu yaşamak için mücadele veriyor ve insanı ayakta tutan yaşam amacı da budur.
Yaşamla ölüm arasında bir kütüphane var, dedi. Bu kütüphanedeki raflar sonsuza kadar gider. Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana. Farklı seçimler yapmış olsan şu an nasıl bir hayatın olacağını görürsün...