Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ceren Ünal

Ceren Ünal
@fakatmuuzeyyen
Kendi hasretlerimin içine gömülü olduğum için, tanıdığım insanların hasretlerine nadiren dikkat ediyorum. Onların belleğimde iz bırakmaları bana doğal geliyor; ama benim de onların belleklerinde iz bırakmış olabileceğim düşüncesi beni şaşırtıyor.
Sayfa 415Kitabı okudu
Reklam
"Yenikler her zaman kendilerini masum kurbanlar olarak göstermek eğilimindedirler. Ama bu gerçeğe tam uymaz, hiç de masum değildirler. Yenildikleri için suçludurlar. Kendi halklarına, kendi medeniyetlerine karşı suçludurlar. Sadece yöneticilerden değil, benden, sendrn, hepimizden bahsediyorum. Bugün tarihin mağluplarıysak, hem kendi gözümüzde hem de tüm dünyanın gözünde aşağılanmış durumdaysak, bu sadece başkalarının değil, öncelikle bizim suçumuzdur. "
Sayfa 322Kitabı okudu
"Ahlakın yerine dini geçiren insanların sayısı durmadan artıyor. Sana caiz olandan ve olmayandan, mübahtan ve mekruhtan söz edip sözlerini alıntılarla destekliyorlar. Bence neyin dürüstlüğe veya adaba uygun olduğuyla uğraşsalar daha iyi ederler. Bir dinleri olduğu için ahlaka ihtiyaçları kalmamış gibi davranıyorlar. (...) Bizimkiler her ramazanda mutlaka oruç tutmuşlardır. Bu doğal bir şeydi, kendiliğinden yapılırdı, mühim bir mesele sayılmazdı. Günümüzde oruç tutmak yetmiyor, herkese oruç tuttuğunu göstermek ve tutmayanları da göz hapsine almak gerekiyor."
Sayfa 242Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Savaşlar en kötü içgüdülerimizi ortaya çıkarmakla kalmazlar, aynı zamanda onları üretirler, şekillendirirler. Toplumları içinden patlamasa dünyanın en iyi insanları olacak nice kişi kaçakçıya, yağmacıya, fidyeciye, katile, katliamcıya dönüşüyor...
Sayfa 165Kitabı okudu
Toplum yasaları yerçekimi yasalarına benzemez, insan genellikle aşağı değil yukarı doğru düşer. (...) İlkeler insanın palamarları, bağlarıdır; onları kopardığında serbest kalırsın, ama içi helyum gazıyla doldurulmuş ve yükseldikçe yükselen kocaman bir balona benzersin. Balon gökyüzüne yükseliyormuş izlenimi verse de aslında hiçliğe doğru yükselmektedir. Arkadaşımız da yükseldikçe yükseldi; güçlü, meşhur ve özellikle de zengin, aşırı zengin oldu.
Sayfa 164Kitabı okudu
Reklam
Zamanın iki yüzü var, dedi kendi kendine Hayyam, iki boyutu; uzunluğunu güneşin seyri belirliyor, kalınlığını ise tutkular.
Anadolu... Düşmana akıl öğreten müftülerin, düşmana yol gösteren köy ağalarının, her gelen gasıpla bir olup komşusunun malını talan eden kasaba eşrafının, asker kaçağını koynunda saklayan zinacı kadınların, frengiden burnu çökmüş sahte sofuların, cami avlusunda oğlan kovalayan softaların türediği yer burası. Burada, bıyıklarını makasla kırptı diye nice fikir ve ümit dolu türk gencinin kafası taş altında ezildi. Burada, yüzü düşmana dönük, nice vatan mücahitleri savundukları kimselerin eliyle arkadan vuruldu. Burada, milli timsalin, milli bağımsızlık sembolünün yolu kaç defa kesildi ve kaç defa oturduğu şehrin etrafı isyan silahlarıyla çevrildi. Burada, ben, vatan delisi millet divanesi; burada, ben harp malulü Ahmet Celal yapayalnızım.
Sayfa 110 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Geceler, ıssız çıplak Anadolu yaylasını daha ziyade garipleştirir. Bu ıssız, ışıksız topraklar, gökyüzünün altın mozaikli, muhteşem kubbesi altında ezilir, erir, yok olur. O kadar yok olur ki, bunun içinde, siz kendinizi, çoktan ademe inmiş bir gölge farz edersiniz. Hayat denilen şey, gür, kalabalık, pırıl pırıl yukarıdadır. Sanki arzın üstündeki medeni şehirlerden biri tersine dönüp size tepeden bakıyor.
Sayfa 86 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Ama dediğim gibi, en büyük hatam insanlardan cümlelerimi bitirmelerini beklemekti. Hayatımın belli bir dönemine kadar hep böyle yaptım zaten. Gözlerinin içine baktım beni bilsinler diye. ...Ama sonradan anladım ki böyle insanlar yoktu. Olsalar bile kitap okumuyorlardı. Kimseyi tanımıyorlardı.
Sayfa 87
Tüyler ürpertici boş inançların altında inleyen insanlık, cimrilik, mücevher kutularını ve tahtlarını insan kanıyla boyayan küçük bir azınlığın tutkusu, gizli hainlikler, herkesin gözleri önünde yapılan toplu insan kıyımları, halkı ezen her tür zorba(lık)lar, her gün Tanrı’nın sevecenliğini dile getiren İncil’in elleri kanlı papazları, kuşkusuz, kendilerinin kokuşmuş dedikleri bu aydınlık yüzyılın ürünü değildirler.
Reklam
Yasaların kutsal metinlerini okuyup anlayacak ve ellerinde bulunduracak olanların sayıları çoğaldıkça suçlara daha az rastlanacaktır. Çünkü cezaların bilinmezlikleri ve belirsizlikleri, kesinlikten yoksunlukları, hiç kuşkusuz tutkuların körüklenmesine yol açacaktır.
Doğru olmayan bir başka şey de, yasaların yorumunu zorunlu kılacak biçimde kapalı dille kaleme alınmalarıdır. Yasalar, halkın yabancısı olduğu bir dille kaleme alınırsa, sade ve açık bir dille yazılmazsa, bu sakınca çok daha büyük olacaktır. Çünkü, halk kullandığı kendi özgürlüğünün ve yaptığı eyleminin sonuçlarını kestiremeyecek, yasaları ellerinde ve bunların yorumlarını tekellerinde tutan küçük bir azınlığın kulu kölesi olacaktır.
Eğer zorbalığın ruhu edebiyatla, okumayla bütünleşebilseydi, doğrusu çok korkardım.
Hissedilerek söylenenler yalnız gelmezler. Önlerinde ve arkalarında bir sürü anlamsız cümle olur. Önemli olan hepsini elekten geçirip doğru olanları bulmaktır. Geriye sadece hareketler kalır. Davranışlar. Harcanan kelimeler dışında kalan her şeydir, insanlık denilen yaratıklar tarihi. Söylenmeyen her şeydir. Akıllarda uçuşan bütün kavramlardır. Dile getirilemeyen nefretten büyüğü yoktur. Dile getirilemeyen aşk gibisi yoktur.
Tek sınır nefesin alınıp verilemediği noktadır. O seviyeye gelene dek ne kadar acı çekersen, ne kadar kötülük yaparsan senin sınırın budur. Doksan yaşındaki şirin nineler dünya üzerinde yaşayan en kötü insanlardır ve aynı zamanda en çok acı çekmiş olanları. Gerisini düşünmeye gerek yok. Mucizeler bitti.
113 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.