Tanrı iyi insanlara karşı babaların ruhuna sahiptir, onları mertçe sever ve "Gerçek güçlerini toplamaları için sıkıntılarla, ıstıraplarla, kayıplarla boğuşsunlar," der. Uyuşukluktan yağlanan bedenler halsizleşir; zorlu bir işin üstesinden gelmek şöyle dursun, kımıldadığı anda kendi ağırlığından yere yıkılır. Yara almamış bir talih hiçbir darbeye karşı koyamaz. Ama yaşadığı sıkıntılarla sürekli savaşım halinde olan kişinin derisi aldığı yaralarla kabuk bağlar, hiçbir kötülüğe yenilmez; düşse bile, dizlerinin üstünde dövüşür.
Hüzün ve mutluluğun sonunun kalp kırıklığı olduğunu öğrenemedin mi?
Dünyada üzülmeye ya da sevinmeye değer bir şey mi var?
Hayat ne hüzündür ne de sevinç. Hayat ebedî bir hüzündür. Öyleyse, huzurlu ol!
“İnsanlar doğdukları yere vatan derler. Onlara göre bu kelime mukaddestir. Vatanlarından ayrıldıkları için gözyaşı dökerler ve vatanlarına özlem duyarlar. Neden? Çünkü oraya alışkındırlar. Vatan, alışkanlıktan öte bir şey değildir. İnsanlar da alışkanlıkların kölesidirler. Alışkanlıkların kölesi oldukları için yeryüzünü vatan diye adlandırdıkları
Buradan gidilir acılar kentine,
buradan gidilir bitmek bilmeyen acıya,
buradan gidilir yitmiş insanlar arasına.
….
Benden önce her şey sonsuzdu ;
sonsuza dek süreceğim bende.
İç𝐞𝐫𝐢 𝐠𝐢𝐫𝐞𝐧𝐥𝐞𝐫, 𝐝ış𝐚𝐫ı𝐝𝐚 𝐛ı𝐫𝐚𝐤ı𝐧 𝐡𝐞𝐫 𝐮𝐦𝐮𝐝𝐮.