Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

efsun kavla

efsun kavla
@franzkavla
Marun
kocaeli, 10 Mart
65 okur puanı
Temmuz 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Yani Padişah Abdülhamit bugün “siyasal İslam” dediğimiz şeyi kendi kendine keşfediyordu.
Reklam
Kıskançlığın beslendiği yer burası olduğundan, Zihindeki boynuzlar daha beterdir kafadakinden.
Bir yaz gününe mi benzeteyim seni? Sen daha tatlı, daha ılımansın Haşin rüzgarlar mayısın güzelim tomurcuklarını sarsar, Üstelik çok da kısa sürer yaz

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Zihin kendi içinde ve kendi başına Kılabilir cehennemi cennet, cenneti de cehennem
Castro’nun artık Sartre’ı bir düşman gibi gördüğünü öğrendik: Franqui’nin etkisi altında kaldığını söylüyordu. O dönemde yaptığı bir konuşmada Castro, Fransız aydınlarının pek çoğuna saldırdı. Sartre bundan hiç etkilenmedi, çünkü uzun zamandan beri Küba konusunda artık hayale kapılmıyordu.
Reklam
On yedi yıldır Flaubert hakkında bir kitaba bağlandım, bu işçileri ilgilendirecek bir yapıt değil, çünkü karmaşık ve kuşkusuz epey kentsoylu bir biçimde yazıldı… Ben bu esere bağlıyım, bu da demektir ki: Altmış yedi yaşındayım, elli yaşımdan beri bunun üzerinde çalışıyorum ve çok daha önceden beri bunu düşlüyordum… Flaubert’i yazan kişi olarak, kurtarılması gereken haşarı bir burjuvazi çocuğuyum.
İnsanların artık dürüst ve samimi olduğuna inanmamak, her şartta insanlara güvenmemeyi tercih etmek; hayat yolculuğuna hep “her an tuzağa düşebilirim” düşüncesi ile devam etmek; başımıza gelen kötü olaylardan daha katlanılmazdı.
Sayfa 142Kitabı okudu
Hayır, Nevzatcım, aşk öldürmez, eğitimsiz, bencil, ruhsal olarak gelişmemiş insan öldürür. Sorun aşkta değil, sorun nasıl seveceğini bilmeyen insanda.
Aşk hem cinsellikle doğrudan alakalıdır hem de tuhaf bir şekilde cinsellikten bağımsızdır.
Bazı vakalarda katilin kim olduğunun hiçbir önemi yoktur, cinayet silahı kimin elinde olursa olsun, kurbanı öldüren, aslında kendi tutkusudur. Tutkunlarının esiri olanların zihinleri sadece bir hedefe kilitlenmiştir; arzularını hayata geçirmek.
Reklam
Bu ahmaklar gerçeklerin farkına ne zaman varacaklardı? Bu kadar aptalın birbirini bulması bir rastlantı mıydı, zorunluluk mu? Niye bu kadar aptaldılar?
Belki de yıkım, ötekilerin üstünlüğünü görerek onlara benzemeye çalışmak demekti.
Sonraları, yaşamak için hikayeler uydurduğum yıllarda, hikayeler uydurmak için yaşamayı düşleyen bu adamı hatırladım.
Benim olan bu yürek bile hep tanımlanamaz kalacak benim için. Varoluşum konusunda vardığım bu kesinlikle, bu güven vermeye çalıştığım öz arasındaki çukur hiçbir zaman dolmayacak. Kendi kendime yabancı kalacağım hep.
Yataktan kalkma, tramvay, dört saat çalışma, yemek, uyku ve aynı uyum içinde salı çarşamba perşembe cuma cumartesi, çoğu kez kolaylıkla izlenir bu yol. Yalnız bir gün "neden?" yükselir ve her şey bu şaşkınlık kokan bıkkınlık içinde başlar. "Başlar", işte bu önemli. Bıkkınlık, makinesi bir yaşamın edimlerinin sonundadır, ama aynı zamanda bilincin devinimini başlatır. Onu uyandırır, gerisine yol açar. Gerisi, bilinçsiz olarak yeniden zincire dönüş ya da kesin uyanıştır. Uyanışın ardından da sonuç gelir zamanla; intihar ya da iyileşme.
152 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.