FBG

Sabitlenmiş gönderi
- Hakikat güneşine sizin gibi doğrudan bakmaya cesaret edemediğimi biliyorum. + Bazen benim de gölgelik aradığım zamanlar oldu.
Reklam
Benim için bir park, her şeyden önce, kusursuz değilse iyidir, bir de yalnızlık tarafından ele geçirildiği zaman; öyle ki o yalnızlık hem insanın kendi işaretine hem de o parkta yürürken tek tük rastlanan diğer insanlarla paylaşılan bir işarete dönüşebilmelidir, ama bu karşılaşılan yayalar da, benim bakış açıma göre, insana hem tanıdık hem de yabancı gelen bir yerde yüründüğünde hep olduğu gibi, mutlaka düşünceli ya da dalgın, hatta biraz da kafası karışık olmalıdır.
Anı değerlendirmek için, kendimizi biricik hissetmek için çaba harcıyoruz ama bu mümkün değil, çünkü hepimiz bir bütünün parçasıyız.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayatım boyunca hiçbir projenin, hiçbir zorlu işin, hiçbir uykusuz gecenin, hiçbir iş planının, hiçbir çözümlemenin, hiçbir baş ağrısının, yanımdan geçen çiftleri kıskandığım hiçbir bitkin pazar gününün, bitmek bilmeyen günlerde içine hapsolduğun pencerelerin hiçbir santimetrekaresinin, hiçbir saplantının ya da yoksulluk anının şans eseri değil, hayatı algılama biçiminin bir sonucu olarak boş yere yaşanmadığını biliyordum. …. Burada söz konusu olan, başkalarının yapmak istemediği şekilde yaşamak, başkalarının yapamayacağı şekilde yaşamak. Burada söz konusu olan, kendine güvendiğin için her şeye karşı durmak. İşte bu noktada, çevremizi değiştirmek için esas itici güç bizzat biziz, kendimiziz.
FBG

FBG

, bir kitap okudu
184 syf.
10/10 puan verdi
·
25 günde okudu
İnsan Olmak
İnsan OlmakEngin Geçtan
8.7/10 · 23,4bin okunma
Reklam
Bazı insanlar, kendimizi dürüstçe yaşadığımız zaman, diğerlerinin bu “açık” tan yararlanarak bizi devirmeye çalışacakları görüşünü savunurlar. Oysa bir insan ancak kendi içinde devrikse başkaları tarafından devrilebilir.
Kimi insan, sevgiyi yitirme kaygısıyla kızgınlıklarını sürekli bilinçaltına itme alışkanlığı geliştirir, ama bundan ötürü insanlarla birlikteyken nedenini bilemediği bir tedirginlik yaşar.
Sinsice yaşanan duygular, insanların bize, bizim de onlara ulaşabilmemizi engeller. Çünkü onlar gerçek bizi değil, gösterdiğimiz yanlarımızı kabul ederler. Sonunda, kabul edilen gerçek benliğimiz olmadığından, kendimizi de kabul edilmiş hissedemeyiz.
Bir duyguyu “nasıl” yaşamakta olduğumuzu fark edebilmek, onun geçmişe dönük “nedenleri”ni açıklayabilmiş olmaktan çok daha büyük önem taşır.
Bir insanı sevmek, onun gerçeklerini anlamaya çalışmayı da içerir.
Reklam
Gelenekler ve töreler insana koruyucu bir ortam sağlar, ama onun toplum içinde farklılaşmasını ve kişiliğine yeni boyutlar katabilmesini de önemli ölçüde kısıtlar.
Aslında hepimiz grinin tonlarıyız. Kimimiz daha koyu, kimimiz daha açık. Beyaza çok yakın bir tonu tutturabilenlerin azınlıkta olduğunu biliyoruz. Ama bu insanların gerçek oranını kestirebilmek oldukça güç. Çünkü onlar yaşama doğrudan katıldıklarından mutlu olup olmadıklarından söz etmezler bile. Buna karşılık bazıları yaşayarak mutluluğa ulaşmaya çalışacakları yerde, mutlu olabilmek için kendi dışlarında “bir şey olmasını” bekler ya da nasıl mutlu olunabileceği konusunda sonu gelmez tartışmalar sürdürürler.
Güçlü duygular insanı zayıflatır, bedenini bir yara gibi açar. Onları uzaklaştırmak için tetikte olmak ve düzenli terapi yapmak gerekir. Yıllar içinde güçlü duyguları nasıl hafifleteceğimizi, duyguları yalnızca sıkı kontrol altında nasıl eyleme dökeceğimizi ve serbest bırakacağımızı, acımıza nasıl sahip çıkacağımızı öğrendik. Duygularımı tülbente öksürebilir, suyun altındaki baloncuklar halinde kapana kıstırabilir, kanımdan akıtabilirim.
505 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.